16. YY’da İtalya’da Bir Okuma Kulübü

16. YY’da İtalya’nın bir dağ köyündeki bir değirmencinin düşünceleri nedeniyle engizisyonun eline düşmesini anlatan Peynir ve Kurtlar adında bir kitap var. Kitabın içeriğinden ziyade kitapta bahsedilen okuma kulübü dikkatimi çekti. 16.YY’da İtalya’daki bir dağ köyünde birbirlerine kitap ödünç veren bir grup insan oraya çıkabilmiş.

Okuldaki öğretmenlerle bir okur ağımız var. Ortak bir kitabı belli sürede bitirip üstüne konuşma kararımız var. Aramızda kitap değiş tokuşu da oluyor. 2020 yılında İstanbul’da oluyor bu. Bilmem ki okur ağları ne kadar eskiye gidiyordur Türkiye’de ve Osmanlı’da? Ya da bugün bir köyümüzde bir okuma kulübü var mıdır acaba?Sanayi Devrimi’nden bile öncesinde bir okur ağı bu…

Bu, yalnızca papazların değil (papazlar öngörülebilir) kadınların da katıldığı canlı bir okur ağıydı. Udine’de, 16. yüzyılın başında, Girolamo Amaseo’nun yöneticiliğinde, “hiçbir ayrılık gözetmeden, zanaatkârların olduğu kadar, aşağı sınıflar da dahil olmak üzere bütün yurttaşların çocuklarının, gençlerin ve yaşlıların, herhangi bir ücret almaksızın okumasını ve öğrenmesini sağlamak için” bir okul açıldığını biliyoruz. Yine de bu kadar küçük bir dağ kasabasında böylesi yaygın bir okuma merakıyla karşılaşmak şaşırtıcı. Ne yazık ki, bu okurların toplumsal konumlarını belirlemek için pek nadiren bilgiye ulaşabiliyoruz.

Peynir ve Kurtlar / Carlo Ginzburg

Bir dağ köyünde bin beşyüzlü yıllarda böyle bir grubun var olabilmesinin ne kadar ilginç olduğunu Osmanlı Devleti’nin okuma yazma durumunu bilen herkese ilginç gelecektir. Kitabın ana karakterinin evi arandığında 11 kitap buluyor engizisyon. Bu kitapların altısı ödünç alınmış kitaplar. Kitap fiyatları nedeniyle bir değiş tokuş ağı oluşmuş.

Reform Dönemi olarak kabul edilebilecek bu dönemde İtalya’da bir köylü, bir değirmenci okuma yazma biliyor ve bir okur ağı var. Bunun olması elbette bu bölgede bir okulun olmasına ve ucuza kitap bulunabilmesiyle mümkün. Latince öğreten bir okul var bu köyde. Kitap fiyatları matbaa sayesinde ucuzlamış. Fioretto della Bibbia adında kitabı Venedik’ten 2 soldi’ye aldığını söylüyor baş karakter.

Matbaa sayesinde kitapların ucuzlaması ve Osmanlı’da durum

2 soldi ne kadara denk gelir bilmiyoruz fakat kitapta başka bir yerde yapılan bir pazarlıktan bahsediliyor. Canlı bir domuzun libre fiyatı (0.450 gram) 6 soldi olarak kabul ediliyor. Bugün canlı domuz fiyatını bilmiyoruz ama bir ineğin canlı ağırlığı kg başına 30 TL olarak kabul edilebilir. Kaba bir hesapla bahsi geçilen kitabın 5 tl’ye alındığını söyleyebiliriz. Bugün için bile ucuz görünüyor değil mi?

Diğer önemli nokta ise bu kitabın Venedik’te bilinmeyen bir kitapçıdan alınmış olmasıdır. Şehirde kitapçılar var, köylerde okur ağı oluşmasını sağlayacak bir altyapı var.

Osmanlı’da matbaa geç gelmişti ve tutmamıştı. Kitaba olan talebin azlığı genel nedendi. 1927 yılında yapılan nüfus sayımında bile okur yazar oranının %11 civarında bir rakam olduğu biliniyor. Osmanlı’da matbaa geç gelmişti ve gelince de tutmamıştı. Okuma yazma oranları önceki yüzyıllarda Avrupa’da da çok iyi değildi ama durum Osmanlı’ya göre çok daha iyiydi.

Rönesans ve Reform ve Okuma Kulüpleri

Rönesans ve Reform hareketlerinin Avrupa’daki ülkeleri aynı ölçüde etkilemediği, hatta bu akımların rolünün kimi Avrupa ülkeleri için çok küçük olduğu görüşü hakim olsa da Rönesans ve Reform tarihi açıdan çok önemli meseleler. Bu olayların İtalya’yı etkilemesi ve nüvelerini İtalya’da da vermesi herhalde bu okur ağları ile ilgisiz değildir. Kitap okuma önemli bir mesele hele hele çağını etkileyen kitapların vatandaşlar arasında tartışılması ve vatandaşların gündemine girmesi çok daha önemli bir mesele.

Okuma kulübü oluşturmak belki de bu açıdan da faydalıdır. Sadece maddi sıkıntılar ve kütüphane eksiği nedeniyle değil ilerlemeye neden olabileceği için de okuma kulüpleri oluşturmak gerek belki de. Önemli edebi, felsefi ve popüler bilim kitaplarının okunup tartışıldığı köyler burada da ortaya çıkarsa belki o zaman gerçekten her şey çok güzel olur.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.069 aboneye katılın