İnsan yaşayışı şüphesiz ki çağdan çağa değişiyor ve çağın anlayışının ipuçları kullandığımız eşyalarda kendini gösteriyor. Öyle ki sadece eşyaları kıyaslayarak iki çağ arasındaki teknolojik farkı anlayabiliriz. Sadece teknolojik farkı değil, çağların kültürel yaşantısı , bir anlamda ruhları arasındaki farkı da anlayabiliriz.
Hayır boş romantizm yapmamaya çalışacağım. Eskiden ev mimarilerinde, bir misafir kapıya geldiğinde, erkek misafirler kalın tokmağı, kadın misafirler ince tokmağı çalar buna göre kapıya bakmaya erkek ya da kadın gidermiş. İnceliğe bakın? Siz ise şimdi o koca koca apartmanlarda kimse kapınızı çalamasın diye zilin pilini çıkarıyorsunuz!
Zamanın ruhu eşyada kendini gösterebilir. Kıyafette, kapıda, balkonda ya da bir başka şeyde. Ortam mesajın kendisidir. Yine de çağları karşılaştırmak için iki çağda da zamanın ruhunu taşıdığına tereddüt edilmeyecek bir eşya bulmak gerekir. Bana göre bu eşya saattir. Saat insanlığın hem tekniğinin hem de kültürünün kendinde birleştiği ilginç bir eşyadır. Zamanı anlamamızı sağlar. Yani varlığımızı. İnsanın varlığı sahip olduğu zamandan başka bir şey değildir esasında. Saatleri Ayarlama Enstitüsü sanırım biraz da bu gerçeği hatırlattığı için Türk edebiyatının en büyük kitaplarından biridir.
Klasik saatler ve akıllı saatler
Saat kendi içinde çok çeşitli olduğu için kol saatlerini ele alalım. Bir klasik saatiniz varsa, evladiyelik bir saat olmasına gerek yok, kaliteli bir saatiniz varsa birkaç yıl pil bile değiştirmeye gerek kalmadan kullanabilirsiniz. Saat size tekrar tekrar kendini hatırlatmaz, sadece ondan beklenen basit işlevi yerine getirir. Güzel bir saat basit bir işlevi zarafetle yerine getirir. Saat uzun süre kullanılır ve artık o saatin sizin olduğu yavaş yavaş herkesçe bilinir. Biraz kişiye özeldir saatler. Bir yerde saatinizi gören kişinin aklına siz gelirsiniz mesela. Saatten sıkılmazsınız. Değişik saatler kullanılabilir elbette, tek bir saat olmak zorunda değil ama saatten sıkılmak diye bir şey de yoktur.
Akıllı saat ise birçok işlevi bir araya getirdiği vaadiyle ortaya çıkmıştır. İletişimi daha da gözümüze sokmuştur ki bu hem çağın artan iletişim ihtiyacı olarak hem de Byung-Chul Han yorumuyla, “Hiperaktif ve hızlanmış bir yaşam, ölümün kendini hissettiği o boşluğu doldurma çabasından başka nedir ki.” bakışı açısından yorumlanabilir. Daha çok işlev ve daha çok meşguliyet. Bunun yanında aslında akıllı saatler varlığının gücünü kol saatinden almaktadır. Saati de gösteren, saat tasarımlı teknolojik bir bilekliktir aslında. Müzik de çalabilir. Klasik bir saat tasarımında olmasının bir gereği yoktur.
Farklı farklı markalar olsa da aslında muteber marka ve model sayısı çok değildir. Şahsilik, saatin size özgü olması durumu bitmiştir. Artık herkeste olan bir eşyadır o ve sizle ilişkisi azalmıştır. Saat ve onu üreten marka arasındaki bağlam artmıştır. Artık saat evladiyelik ya da yıllarca kullanılacak bir eşya değildir. Yenisi çıktığında eskiyecek, belli aralıklarla yenisinin alınması gereken bir üründür. Yazılım güncellemesi de alıyor bu saatler. Zaten yaptıkları bir şeyi yapmak için.
Akıllı saatlerde birbirinden farklı temaların moda makinesinin bir seçim yanılsaması işlevi olarak okunabilir. Sıkıldıkça değiştirebiliriz bu temaları. Değişiklik iyidir fakat bir şeyden sıkılmak ve onu yenilemek şart mıdır? Sıkılmayacağımız şeyler olabilir ya da sıkılsak da bunu sorun etmeden yaşayıp gidebiliriz ve bu normaldir. Akıllı telefonların temaları bu seçeneği hatırlamamızı engelleyebilir.
Klasik saat akıllı saatten daha iyidir ya da akıllı saatler daha iyidir demeye çalışmıyorum. Demek istediğim iki saat türünün de kendi çağının anlayışını yansıtıyor olması. Bir iyi ya da kötü değerlendirmesine girmek ve bunu saat üzerinden yapmak elbette komik olurdu.
Bir Cevap Yazın