Ankara neden başkent oldu? Bu soruya hemen hepimizin verdiği klasik cevabın dışında bir cevap aramak gerekir. Ankara’nın başkent olmasının gerekçelerini duyduğumuzda bunun başka şehirler için de geçerli olduğunu söylemek mümkündür.
“Ankara nasıl başken oldu?” sorusunun cevabı bugün halen kolay verilemiyor İlber Ortaylı’ya göre. Öncelikle ders kitaplarında belirtildiği gibi Ankara fakir ve toz toprak içinde bir köy değildi. Önce Ankara’nın başkent olmasının genel sebeplerine bakalım.
Sivas’ta çalışmalarını tamamlayan heyet merkez olarak Ankara’yı seçti ve oraya 27 Aralık 1919’da geldi.Ankara bu tarihten sonra ulusal hareketin yönlendirildiği merkez oldu. MustafaKemal Ankara’nın jeopolitik, stratejik ve coğrafi durumu, demiryolunun buradan geçmesi, savaş alanlarına yakın olması, halkının ulusal hareketi gönülden desteklemesi ve oluşan Kuva-yı Milliye ruhu, İstanbul’un siyasal ve toplumsal çevresine karşı duyulan güvensizlik nedenleriyle Ankara’yı başkent yaptı.
Oğuz Aytepe / Ankara’nın Merkez Ve Başkent Olması
Ankara Ne Zaman Başkent Oldu?
İsmet İnönü ve ondört arkadaşının TBMM’ne verdikleri önerge ile Ankara 13 Ekim 1923 ‘de başkent oldu. Böylece Ankara “Devletin makkarı idaresi, Ankara şehridir” cümlesiyle fiilen olduğu gibi yasal olarak da başkent haline geldi.
Ankara dışında nerelerin başkent olabileceği düşünülmüştü?
Atatürk, 1923 yılı Ocak ayında İzmit’te İstanbul gazeteleri başyazarlarıyla yaptığı görüşmede başkent sorununu da tartışma konusu yaptı. İstanbul’un işgal altında olmasına dikkat çekerek askeri açıdan sakıncalarını belirtti. Başkent olacak kentler arasında İzmir, Bursa, Eskişehir ve Ankara üzerinde durdu. Bu kentler arasında Ankara’nın başkent olabileceğini, iklim koşulları, Anadolu ile batının büyük merkezlerine demiryolu bağlantısı olduğunu, Kurtuluş Savaşı boyunca da fiili bir başkent görevi yaptığını ve bu görevi sürdürmesinin doğal ve hakkı sayılabileceğini söyledi.
Oğuz Aytepe
Buna ek olarak Erzurum’da kongreye katılım azdı ve Sivas merkez olmak için uzaktı. Ankara başkent olmadan önce ne durumdaydı? Okul kitaplarında Şevket Süreyya Aydemir’in belirttiği Ankara’nın gelişmemiş olduğu düşüncesi var. İlber Ortaylı biraz daha farklı yaklaşıyor konuya.
Bugün Ankara, Türkiye Devleti’nin başkenti ve dünyanın önemli başkentlerinden biridir. Eski Ankara, harap bir kaleyle, hastalık saçan bir bataklık arasında, bu kalenin eteklerine serilen peşiran bir Orta Anadolu kasabasıydı. Zaten eski Osmanlı mekteplerinde okutulan bir “Osmanlı Coğrafyası”nda Ankara, “Dışardan kasvetli bir görünüşü vardır. Balı ve tiftik keçileri meşhurdur,” diye anlatılırdı. Mustafa Kemal Ankara’ya ayak bastığı zaman, eski Ankara nın asıl bakımlı parçası olan ve şimdi kale surlarının altında yeşil saha olarak bırakılan Ermeni mahallesi, 1915’te tamamen yanmış bulunuyordu.
Şevket Süreyya Aydemir / Tek Adam Cilt 2
Ankara’nın başkent olarak seçilmesi tesadüfi değildi.
Tüm bu organizasyon için Ankara’nın seçilmesi tesadüf değildi. Bir defa hem Erzurum’dan hem Sivas’tan hem de Kayseri’den daha örgütlüydü, zengindi. Bize okul kitaplarında anlatıldığı, halen de işlendiği gibi fakir değildi. 19. yüzyılda tiftik ve tahıl ticareti konusunda büyük atılım yapmıştı. Demir yolu hattındaydı ki bu hattın Ankara’ya gelmesi için yerel tüccarlar tarafından yardımlar yapılmıştı. Demir yolu, Ankara’ya ciddi bir katkı sağlamıştı.
19. Yüzyılda yabancıların yazdığı seyahatnamelere bakılırsa görülür: Şehirde mezarları halen Ankara’da olan yabancı hekimler ve tüccarlar vardı. Şehirde, Fransa, Britanya, İran konsoloslukları da bulunuyordu. Şehrin özellikle Katolik Ermeni nüfusu ciddi bir ticaret potansiyeline sahipti ve banka kurulmuştu. Ankara Kalesi’nin ikinci duvarının içindeki Ermeni mahallesinde lüks bir yaşam vardı. Yabancı misyon okulları vardı.
Kısaca Ankaralıların hali vakti yerindeydi. Ankara’da ve mülhak sancaklarda, Kayseri, Kırşehir’de tüccarlar ortaya çıkmıştı ki Vehbi Koç da bu gelenektendir. Zenginlik orada sonradan türememiştir. Bir yandan da tüm bunlardan bağımsız olarak, Ankaralılar Mustafa Kemal Paşa’ya bağlılık göstererek şehrin kapılarını açınca, orası makarr-ı hükûmet olarak kalmıştır.
1919’un Aralık sonunda Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Paşa, böyle bir şehir buldu; fakirlik de vardı, fakat belirli bir servet birikimi de yok değildi. Tozlu topraklıydı ve muhafazakâr görünümlüydü ama dünya ile teması olan bir şehirdi.
İlber Ortaylı / Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Ankara Nasıl Başkent Oldu?
“Ankara nasıl başkent oldu?” sorusunun cevabı halen kolay verilemiyor, ama galiba bir husus açık: İzmir stratejik bakımdan pek olumsuz bir yerdeydi; 1920 başlarında İstanbul ve Konya’daki muhalefetten ise ya hoşlanılmamış ya da çekinilmişti. Zafer Ankara’da kazanılmıştı ve galiba bu şehrin başkent olmasına İstiklâl Savaşı kumandanlarından çok evvel etraftaki bürokrasi karar vermiş ve telkine başlamıştı.
Özetleyecek olursak, Millî Mücadele döneminde Ankara’nın tarifi herkesi yanıltıyor. Başkentimiz, geçen asırda Anadolu’nun en Avrupai şehriydi. 19 ve 20. asırlarda ticari bakımdan pek çok Anadolu şehrine göre dış dünyayla çok daha fazla teması vardı. Avrupalı doktorlar, konsolosluklar, yabancı okullar, Ermeni ve Katolik cemaatiyle zengin tiftik tüccarları buradaydı. Şehir, iş ve girişim kabiliyeti olan insanlarla doluydu. Bu şehir, bu özellikleri nedeniyle İstiklâl Savaşı’nın direniş merkezi olmaya kendi aday oldu.
İlber Ortaylı / Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Yazıyı yazarken DergiPark’ta ki bu makaleden, Şevket Süreyya Aydemirîn Tek Adam kitabından ve İlber Ortaylı’nın Gazi Mustafa Kemal Atatürk kitabından alıntılar yaptım. Kitabı buradan satın alabilirsiniz.
Bir Cevap Yazın