Felsefede Aristo’nun konumu eşsizdir. Bilginin kaynağını, tamamen aklına dayanarak göklerde değil yeryüzünde arayan ilk büyük akıldı. Bir mesele üzerine düşünmek ve onu iyileştirmek elbette önemlidir fakat bir mesele üzerine ilk kez düşünüp onun ilkelerini oluşturmak daha önemlidir. Mantık ilkelerini ortaya atan Aristo dünyadaki en ciddi meseleler üzerine de kafa yormuştu. Tragedyanın ne olduğunu incelemiş, biyoloji üzerine çalışmalar yapmıştı.
Felsefe ne işe yarar? Bu sorunun çok çeşitli cevapları olsa da bunun net cevabını almak için onun hangi ihtiyaçlardan doğduğunu ve hangi ihtiyacı karşılamak için ortaya çıktığını anlamak gerekir. Büyük akıl Aristo’nun çalışmalarını incelemek bu sorulara çok hakiki cevaplar verir. Ne işe yarar sorusu biraz rahatsız edicidir ama neden rahatsız edici olduğu konusu bir yerde dursun, biz Aristo’nun savaş eylemi ile ilgilenmiş olması üzerinde duralım.
Savaş insanlık tarihinin en eski kavramlarından biri ve ne kadar zararlarını vurgulasak bile modern dünyada bile ülkeler için en önemli meseledir. Bütün ittifakların temelidir ve dünya ekonomisinin önemli bir kısmı buraya yatırılır. Durum böyle olunca savaş ve barış elbette kimi büyük filozofların da ilgilendiği bir konu olmuştur. Kant Birleşmiş Milletler’in fikir babası kabul edilir. Hegel ve savaş uzun bir konudur. Aristo da savaş meselesiyle kendi tarzında ilgilenmiştir.
Aristo ve Büyük İskender
Askerlik dendiğinde akla filozoflar pek gelmez. Bu mesele filozoflarla değil de kurmay zekası denilen bir kavramla eşleştirilir. Bu kurmay zekası savunma ve saldırıyı temele alarak yapar planlarını. Ülke yönetimiyle ilgili gerekli konularda görüş bildirirler. Harekat planlamalarını yaparlar. Bu zeka farklı bir zeka türü gibi düşünülür ve doğal olarak askeri ortamlarda yetişmiş tecrübeler kazanmış uzman askerlerlere ait bir alandır. Osmanlı modernleşmesi askeri yeniliklerle başlamıştı. Osmanlıyı dönüştürmeye çalışan Jön Türkler asker kökenliydi ve Atatürk de bir askerdi.
Kurmay zekası ve modernleşme arasındaki güçlü bağ savaş meselesini daha ilginç kılmaktadır. Bu açıdan bakılınca Aristo’nun askerlik mesleğiyle nasıl bir ilişkisi olacağı ilgi çekici bir konudur.
Fiziği ve onun ötesini anlamaya çalışan Aristo aynı zamanda Büyük İskender’in hocasıydı. O zamanlar büyük ünvanını kazanmamıştı İskender. Aristo Makedonya Mieza’da tarihin ilk askeri okulunu kurar. Burada sadece İskender’i değil Makedonya ordusunun kurmay heyetini de yetiştirir. Ondan önce savaşlar mahalle kavgaları gibi olurdu Ş. Teoman Duralı’ya göre.
“Bu cümleden olmak üzre askerlik bilgisini ve savaş sanatını iki esasa dayandırmıştır: Strategia ile taktike. Böylece bilimdeki teori ile uygulama durumuna benzer stratejide uzun vadeli tasarılar oluşturulup bir yandan savaşın tamamı tersimlenir, öbür tarafta bölümlerini teşkil eden taktik muharebelere taksim olunur. İskender’in kurmay heyeti bu çerçevede yetiştirilmiştir. Baştacı edilen aklın emrettiği istikrar ile sıkıdüzendir.”
Felsefe bilimin odağında metafizik / ş. teoman duralı
İskender bu eğitimle kendisinden kat-be-kat üstün Pers ordusunu defalarca yenmiştir. Hint ve Suğut ordularını da yener. Büyük fetihler yapar. Elbette devamında imparatorluk ve devlet yönetimi gibi meseleler ortaya çıkacaktır.Girdiği hiçbir vuruşmada yenilmemiş tarihte bildiğimiz tek kumandan odur.
Aristo’nun buradaki önemi ilk kez akla dayanarak savaş ilkelerini oraya koyması ve kendinden sonraki savaş anlayışını değiştirmiş olmasıdır. Akıldan başka dayanağı olmayan Aristo karşılaştığı meseleyi aklın süzgecinden geçirerek savaş ilkelerini ortaya koymuştu. Aristo’nun bu kadar çok konuyla ilgilenmesi ve onların hakkını vermiş olması belki de zekanın ve kabiliyetin ne olduğunu tekrar düşündürtmelidir.
Yukarıdaki bilgiler hakkında ayrıntılı bilgi için Ş. Teoman Duralı Hocanın ilgili kitabını inceleyebilirler.
Bir Cevap Yazın