Berlin Nasıl Bisiklet Başkenti Oldu?

Berlin’den sivil toplum, demokrasi, bisiklet konulu birkaç dertli insanın gıpta ettiren hikâyesi aynı zamanda Berlin’in bir bisiklet başkentine nasıl dönüştüğünün de hikayesi. Hikaye okunduğunda görülecek ki bir hakkın kazanılması için en gelişmiş ülkelerde bile demokratik mücadele şarttır. Sivil toplum oluşturmadan oturduğumuz yerde beklemek kazanım elde etmenin iyi bir yolu değildir.

Berlin Meclisi 2013 yılında Berlin Bisiklet Stratejisi Planını onaylar. Bu plan çerçevesinde Berlin’in bisiklet başkenti olması hedeflenir. Ancak isteksiz şehir yöneticilerinden dolayı planının uygulaması ağır aksak işlemektedir. Şehirde her geçen gün ulaşımda bisiklet tercih eden insan sayısı artmakta ancak plan istenen düzeyde uygulanmayınca, gerekli bisiklet yolu altyapı düzenlemeleri bir türlü hayata geçmez. Bunun sonucunda ise her üç haftada, bir bisikletli trafik kazalarında hayatını kaybeder.

Temsili tembel siyasetçiler eyleminden

Bunu dert edinen bir grup insan harekete geçer ve öncelikle şehirde dikkat çekici ve bir o kadar da yenilikçi eylemler yapmaya başlarlar. Bisiklet yoluna park etmiş araçların üzerine krem şanti ile şerit çizgisi çizilmesi gibi, bisiklet yoluna park eden küçük arabaları kaldırıp taşımak gibi 🙂

Bu gibi eylemler şehirde dikkat çekmeye başlayınca medya da kayıtsız kalamaz bu duruma ve bu eylemlerden sıkça bahsetmeye (daha da önemlisi desteklemeye) başlar. Bu eylemlerin ses getirdiğini gören aktivistler çıtayı daha da yükseltir ve Berlin yasalarına göre sivil toplum örgütlerine tanınan herhangi bir konuda referanduma gidebilme imkanı ile bisiklet referandumunu hayata geçirmek isterler.

Şehirde referandum süreci şöyle işliyor:

1. 20 bin kişiden imza toplanıyor ve istenen kanun önerisiyle birlikte Meclis Başkanlığına sunuluyor.

2. İmzalar doğruladıktan sonra başvuru kabul ediliyor ve bunun için 4 ayda 170 bin imzanın toplanması gereken yeni bir sürece giriliyor.

3. Kanun lehine 170 bin imza toplanırsa kanun mecliste oylanıyor; kabul edilmezse de referanduma gidilip halka soruluyor.

(Önceki referandumlardan: Tempelhof Havalimanının kapatılmaması, okullara seçmeli din dersi konulması, İSKİ benzeri bir kamu şirketinin özelleştirilmemesi.)

Bisiklet yolları ve park yerleri için büyük bir bütçe ayrılıyor.

Öncelikle şehirde bisiklet lehine kamuoyu oluşturmak için eylemlerine devam eden grup ayrıca uluslarası toplumdan destek almak için uluslararası sivil toplum örgütleriyle irtibat kurarlar, paneller düzenlerler, konferanslara katılırlar ve daha bir sürü şey. Bu süreçte referandumun ilk aşaması için gereken azami 6 aylık sürede toplanması gereken 20 bin imza için şehirde gönüllü gruplar çalışmaya başlar. Ve büyük bir ilgiyle karşılanan bisiklet referandumu fikrine 3,5 haftada 105.425 imza toplanır ve bu o zamana kadar ki yapılanlar içinde en kısa sürede yeterli imza toplanan referandum kampanyası olur.

Meclis Başkanlığına sunulan başvuru bu ilgi karşısında halkın önüne tekrardan çıkarılmaz ve Ekim 2017’de (yakın zamandaki seçim tehdidiyle birlikye) büyük bir uzlaşıyla meclisten geçerek kanunlaşır. Yasalaşan teklif meyvelerini verir ve 2025 yılı hedefli 100 milyonlarca euro değerindeki projelere bütçe ayrılır: bisiklet otobanları yapılması, mevcut bisiklet yollarının korunaklı hale getirilmesi, kamu binalarında bisiklet park yeri oluşturulması…

Yazı İrfan Batur’un Twitter hesabında verdiği bilgilerin bir araya getirilmiş halidir. (Yazara bu harika yazı ve yayınlama izni verdiği için teşekkür ederiz.)

Hikaye sadece bisiklet dostu şehirler yapılmasını sağladığı için değil, Batı’da verilen bir demokratik mücadele örneğini görmemizi sağladığı için de önemlidir.

Bisiklet meselesi bizde de zaman zaman gündeme gelen bir mesele. Berlin’de böyle bir talebi olanlar referandum sürecini başlatmışlar. Bizde böyle bir süreç söz konusu olmasa da dikkat çekme ve ses getirme başlangıç için iyi bir yöntem gibi görünüyor.

İkinci olarak demokratik hakların elde edildiği ülkelerde yeni hakları elde etmenin kolaylığı göze çarpıyor. Demokrasi yoksa kan ve göz yaşı var. İngiliz kadınları oy hakkını elde etmek için neler yapmışlardı. Kundaklama, mağaza vitrinlerini indirme, açlık grevi ve şiddet dolu birçok olay. Hatta bir kadın kralın izlediği bir yarışta atların önüne atlayarak kendini kurban etmişti. Demokrasinin ne olduğunu unutmamamız için Berlin gibi örneklere ihtiyaç var.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.078 aboneye katılın