Türk şiirinde İkinci Yeni bir kırılma noktasıdır. Aynı dönemlerde de öyküde büyük bir kırılma noktası yaşanır. 1950 Kuşağı Türk öykücüleri olarak adlandırılan bir grup öykücü bu kırılmanın baş rolündedirler. Onat Kutlar da bu öykücülerden.
Yeniliğin öncüsü olan bir grup öykücü, öyküyü siyasi prooagandanın boyunduruğundan kurtararak, varoluşçuluk etrafında şekillendirip dilde ve biçimde yeni arayışlara gitmişlerdir. Özellikle varoluşçuluk ve sürrealizm felsefesinden etkilenen bu yazarlar kendilerinden önceki 1940 Kuşağı öykücülerini eleştirmişler ve onlara bir karşı çıkışın sesi olmuşlardır. Yeni gerçekçiler anlayışına sahip olan bu kuşak, eski gerçekçiler olarak ifade edilen ve 1940 kuşağı olarak anılan, Orhan Kemal, Yaşar Kemal ve Tarık Dursun K. gibi yazarların gerçeklik anlayışına karşı çıkmışlardır. Bu yazarların gerçeklik anlayışı fotoğraf gerçekliği olarak adlandırılan ve yüzeysel kalan bir gerçekliktir. 1950 Kuşağı buna karşı çıkmış ve gerçeklik anlayışlarına iç ve dış gerçekliğin bir aradılığını savunmuşlardır.
1950 Kuşağı yazarlarını belirlemede kesin bir görüş yoktur. Bazı araştırmacılar 1950’li yıllarda yazan tüm öykücüleri bu kuşağa dahil ederken bazı araştırmacılar da yeniliğin öncüsü olan veroluşsal tema çerçevesinde aynı dönemlerde eser verenleri bu kuşağa dahil etmektedir. İkinci görüş daha kabul edilebilir bir görüştür. Buna göre 1950 Kuşağı öykücüleri için Nezihe Meriç, Vüs’at O. Bener, Feyyaz Kayacan, Muzaffer Buyrukçu, Orhan Duru, Ferit Edgü, Demir Özlü, Tahsin Yücel, Erdal Öz, Adnan Özyalçıner, Bilge Karasu, Zeyyat Selimoğlu, Demirtaş Ceyhun, Leyla Erbil ve Onat Kutlar sayılabilmektedir.
Fethi Naci Onat Kutlar için “dokuz hikâyesi ile yaşayan başka bir hikâyeci anımsıyor musunuz?” der. Onat Kutlar çok genç yaşta çıkardığı tek öykü kitabıyla Türk öyküsünde unutulmaz ve yeri doldurulmaz bir yer edinmiştir. İsmi öykü dünyasında pek sık anılmasa da o Türk öyküsünün mihenk taşlarından biridir.
Kimdir Onat Kutlar?
Onat Kutlar, 25 Ocak 1936 tarihinde Alanya’da doğmuş, ilk ve orta öğrenimini baba memleketi Gaziantep’te tamamlamış Mimarlık bölümünden Hukuk Fakültesine oradan da Felsefe bölümüne geçmiş ve Türk edebiyatına İshak ve Karameke adında iki öykü kitabı kazandırmış bir yazardır.
Edebiyat dünyasına on dört yaşında giren Onat Kutlar’ın ilk şiiri “Küçük Dergi”de ilk öyküsü ise Salim Şengil’in çıkardığı “Seçilmiş Hikâyeler” dergisinde yayımlanmıştır. İlk öykü kitabı İshak henüz 23 yaşındayken çıkar ve neredeyse tüm edebiyat dünyasının dikkatini çeker. “Horozlar”, “Hadi”, “Yunus”, “Çatı”, “Kediler”, “Dördüncü”, “At Cambazları” “İshak” ve “Kül Kuşları” isimli dokuz öyküden oluşan kitap dönemin önemli yazarlarından övgüler almıştır. Çoğu eleştirmen İshak için büyülü gerçeklik anlaşının ilk örneği ifadesini kullanmıştır.
Yusuf Atılgan bu ilk kitap İshak için “son yılların en önemli lütfu” ifadesini kullanır. Onat Kutlar bu kitabıyla 1960 Türk Dil Kurumu ödülünü kazanır. Yazar İshak’tan sonra başka öykü yayınlatmaz. O daha çok sinemayla alakalı yazıları ile tanınmış, çıkardığı sinema dergileriyle adı duyulmuştur.
Semih Gümüş, Onat Kutlar için “Edebiyatımızın yeri başka bir benzeriyle doldurulması olanaksız büyük yaratıcı” ifadesini kullanır.
Onat Kutlar İshak’tan sonra öykü yayınlatmamıştır. Uzun bir aradan sonra yeniden öyküye dönmüş ve birkaç öykü yazmıştır. Bu öyküleri ve taslak halinde bulunmuş öykü parçacıkları 2009 yılında Karameke adıyla yayımlanmıştır.
Nedir İshak’ı bu kadar önemli kılan?
İshak’ta yer alan öyküler aslında hayatın sıradanlığından sıkılıp kaçmak isteyen insanların ortak haykırışlarıdır. Öykülerdeki ortak temalar bunalım, huzursuzluk ve arayıştır.
Horozlar: Kitabın ilk öyküsü bir ramazan günü iftar saatini bekleyen bir aileyi ele alır. Babaanne sürekli saati sormakta, ezanı beklemektedir. Evin küçük torunu ise ona sürekli saati söylemektedir.
Hadi: Öyküdeki olayların küçük bir kız tarafından oyunlaştırılarak anlatıldığı bir öyküdür. Öyküde küçük bir kız annesini sevgilisiyle buluşurken yakalattırır ve adam annesini öldürür.
Yunus: Yunus hastadır ve öyküde Yunus’un ölümü anlatılır. Aslında Yunus’un bi köşe çekilip tek başına ölümü beklemesi hayata, hastalığına ve özellikle babasıyla yaşadığı çatışmaya verdiği bir tepkidir.
Çatı: Sembollerle harmanlanmış bir öyküdür. Öyküde ev ve bölümleri aile ve bireyleri olarak sembolleştirilmiştir. Evin çatısı ile baba figürü eş anlatılır. Baba çocuğun dışarı çıkmasına izin vermez. Zamanla evin çatısı zayıflar, bu da babanın otoritesinin azaldığına işarettir. Bir an evin çatısı çöker ve çocuk artık özgürce dışarı çıkabilir.
Kediler: Kitabın en meşhur öykülerinden biri olan Kediler, yıllardır her sabah işe giden bir adamın bir sabah işe gitmeyip arkadaşının kedilerle dolu evine gitmesiyle başlar. Adam bu evdeki kedilerin birbirlerini öldürmesini sağlar. Bu duruma çok üzülen kedilerin sahibi de üzüntüden ölür. Öykünün sonunda mektuptaki adamla buluşmaya gitmek isteyen adamın aslında musalla taşında ölü yıkamaktadır.
Dördüncü: Bir kahvehanede kağır oynayan dört kişi anlatılır. Mekan sahibi bu dört kişinin elindeki kağıtları alır ve hayali kağıtlarla oynamalarını ister ve bu hayali oyunda kimse kaybetmez.
At Cambazları: Semboller yüklü olan bu öyküdeki ana sembol bir kuştur. Bu kuş üzerinden varoluşsal sorunlar yaşayan bir gencin maddi sıkıntılar yaşayarak babasını öldürmesi anlatılır.
İshak: Kitaba adını veren bu öykünün teması ölüm üzerine şekillenmiştir. Bunalan öykü kahramanı kendisine yardım etmek isteyen ama bu yardım yolunu bir türlü bulamayan arkadaşını öldürür.
Kül Kuşları: İç içe geçmiş iki olayın anlatıldığı bu öyküde ilk olay kahraman ve halasının ilişkisiyken içte anlatılan olay halasının yaşam hikâyesidir.
Bir Cevap Yazın