Bir Karakomik Filmler Yorumu

Karakomik Filmler Cem Yılmaz ve ekibinin son ortaya koyduğu film. Film çok eleştirildi. Gişesi ve kalitesi çok fazla söz konusu edildi. Kişisel görüşüm üstünden zaman geçtikçe yapılan popülist yorumlar unutulacak ve keyifli bir film olarak hatırlanacak. Neyse, Karakomik Filmler hakkındaki bu yazı bunlarla ilgili değil. Karakomik Filmler’in, biraz Marksist de sayılabilecek bir okumasını yapmaya çalışacağım. Öyle olmasam da.

Cem Yılmaz filmlerine Marksistlerin filmlere yönelik genel eleştirilerinden birini yapıştırmak kolay olurdu. Sanki toplumda hiç sorun yok ve ezen ve ezenlerin olduğu bu düzen filmler aracılığıyla meşrulaştırılıyor. İnsanlığın meselelerine dokunulmadan, bu bozuk burjuva düzeni meşrulaştırılıyor. Bu genel eleştiri büyük bir kolaycılık olurdu ve neredeyse bütün filmler için yapılabilirdi. Yine de Karakomik Filmler için bu eleştiriyi görece daha fazla hak eden bir film olabilir Marksist bir okumayla.

İmkansız Öteki

Karakomik Filmler: 2 Arada filminde Ayzek karakteri “gariban” bir tip olarak gemide çalışmaktadır. Karakterin garibanlığını ortaya koyan çok gösterge vardır. Altı yıldır gemide yaşamaktadır Ayzek, kaptandan ve diğer arkadaşlarından yer yer şiddet görebilmektedir. Gerçi bu şiddet olayı biraz muğlaktır. Çok hoşlandığı etrafında pervane olduğu, kendi kısıtlı imkanlarını sunduğu (fazladan kaşar ve temiz pipet) bir kadın vardır Ayzek’in. Kadın Ayzek ile dostça ilgilenmekte belki de onu kullanmaktadır. Bu konu da biraz muğlaktır. Aradaki ilişki kesinlikle bir kadın erkek ilişkisi değildir.

Ayzek karakterinin en belirgin özelliği ön üst taraftaki olmayan dişleridir. Temel meselesi bu dişleri yaptırmaktır. Dişlerini yaptırınca hayattan istediklerini alacaktır. Burada insan psikolojinin çok tuhaf bir yönü ortaya konmaktadır. Ayzek için o çift kaşarlı tostu götürdüğü kadın imkansız arzu nesnesidir. Böyle bir ihtimal olmadığını içten içe bilmektedir. “Benim manitam yok ki.” diyecektir “muğlaklıktan” sonra.

Ayzek için onu imkansıza yaklaştıracağını düşündüğü dişleri ikincil arzu nesnesidir. Yaptırdığı dişleri onu imkansıza biraz daha yaklaştıracaktır. Dişler ve kadın arasında burada sıkı bir ilişki vardır çünkü kadın ona dişlerinin güzel olduğunu söyleyince daha bu bir şey değil, ocağın başına geçtim der. Garsonluktan ocak başına terfi etmiştir. Zaten kadınla Ayzek arasındaki olaylar Ayzek “kaptan” olduğunda başlayacaktır. Ayzek ile kadın arasındaki münasebetin kadın ile erkek arasındaki ilişkiye dönüşü diş, ceket ve kaptan olma sürecinden sonra gerçekleşecektir. Tüm bu sürecin Ayzek’in fantazmalarının bir ürünü olduğu unutulmamalıdır.

İlk Günah

İlk günahı dişleri için işler. İlk günahtan sonra da yokuş aşağı gitmeye başlar. İlk günahına gerekçesi hazırdır. Parası çalınmıştır fakat kimse oralı olmamıştır. Kaptanın yüzüğü çalınınca toplum duyarlılık gösterince toplumun ikiyüzlülüğünü eleştirir. Kendince ilk günahını hafifletecek gerekçeyi bulur. Bu yöntemi kullanmaya devam edecektir. Önce arkadaşlarının ayağını kaydırır.

Güçlendikçe sevecen kişiliği vahşileşir. Böyle olması gerektiğinin farkındadır Ayzek. “Yüzünüze güldükçe adam yerine koymuyorsunuz.” der. Diğer önemli nokta Ayzek’in sadece hata yaptığında farkına varıldığının şuuruna ermesidir. Sürekli akıl veriyorsunuz.” der. İyi bir şey yapınca kimse görmüyor kötü bir şey olduğunda ise sürekli akıl veriyorsunuz. Burada toplum ütopyasına yönelik bir şeyler vardır. Hatta bir arkadaşının ayağını kaydırdıktan sonra ona akıl verecektir.

Başlarda sevecen olan Ayzek ilk günahla değişmeye başlamıştır. Ayzek iken Alex olur. Hayattan istediğini ısırıp alabilmektedir dişlerini yaptırdığından beri. Fakat ilk günahla yüzleşecektir. Günahının bedeli olarak imkansız arzu nesnesi olan kadın elinden kayıp gitmektedir. Buradaki mesele vicdan muhasebesiyle ilgili olmalıdır. Çünkü imkansız arzu nesnesini elinden alan kişi ona son yüzleşmede hep hırsızlığı üzerinden yüklenir. Ayzek sürekli hırsız olmadığını tekrarlar. Burada Raskolnikov’un başına gelene benzer bir süreçten geçer Ayzek. Napolyon olacağını sanmıştır ama bulduğu sadece hayal kırıklığıdır. Vicdan muhasebesini dengeleyememiştir. Katil olur. Her şeyi kaybetmiştir artık.

Sonra rüyadan, alkolün etksinden uyanır. Ya da sadece ikinci şans verilmiştir. Olayların başlangıcına geri döner. Yukarı çıktıktan sonra ilk sahnenin önceki ile aynı olması olayın sadece madde etkisiyle ilgili olmadığını göstermek için gibidir. Markist eleştiri ise burada gelecektir. Sen Ayzek eğer yükselmek, daha iyiye gitmek, güç istencinin peşinden gitmek istersen karşılaşacağın şey sadece yıkım olacaktır. Kaderini sev. Düzeni bozmadığında ne arkadaşların ve patronun sana el kaldıracaktır ne de katil olacaksın. Üstelik dişlerini de yaptırabilirsin. Aptalca hayallerden kurtul. “Benim manitam yok ki.” de. Hakkına razı ol.

Buradaki Marksist eleştiri ne kadar doğru bilmiyorum. Üstelik Cem Yılmaz bunları hiç düşünmemiş olabilir ne öyküyü yazarken ne de filmi çekerken. Bir şeyi nasıl yaptığın ne yaptığından daha önemli demek istemiş de olabilir. Bu yüzden başlıkta eleştiri değil de yorum dedim. Üstelik Cem Yılmaz makul olmayı, hırsların ve arzuların peşinden gitmemeyi önermiş olsa bile haklı olabilir. Doğruyu sıkı sıkı elinde tuttuğunu kim iddia edebilir?

Bir yanıt

  1. Delinin Birisi avatarı
    Delinin Birisi

    Noktası virgülüne kadar çok doğru bir yorum olmuş. Birebir bunları izledik. Ama açıkcası ben sevmedim. Belkide sevmeme sebebim başta gösterdikleri bir fragman vardı. Nedir ne değildir bilmiyorum. Şimdi araştıracağım hangi filminin fragmanı. Sanırım o fragmanı izlemek bende izlediğim şeyi izleme isteği uyandırdı. Ve karşıma çıkan film bambaşka bir filmdi. Sanırım sevmeme sebebim buydu. Şu anda ikinci kısmı beklemekteyiz. Bakalım ne seyredeceğiz?

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.078 aboneye katılın