Bu bir pipo değildir Rene Magritte’nin bir pipo resminin altına Fransızca, “Ceci n’est pas une pipe” yazdığı meşhur tablonun Türkçe adı. İmgelerin ihaneti olarak özetlenen düşünce basitçe şunu söylemektedir:
Buradaki bir pipo değil, piponun imgesidir. İmgeler şeylerin kendileri değildir. Bir pipo ile tütün içilebilir, bir pipo elde gezdirilip hissedilebilir ve bir pipo ağıza götürülebilir fakat bir pipo resmi ile bunlar yapılamaz. Çünkü orada gördüğümüz bir pipo değil bir piponun imgesidir fakat bu imgenin beyinde pipo yerine geçmesi bir parça tuhaftır. İmgeler ne kadar iyi resmedilmiş olursa olsun, ne kadar iyi boyanmış olursa olsun şeylerin kendileri değildir. Yine de şeylerin kendileriymiş gibi değerlendirilirler.
Bu bir pipo değildir resminin düşündürdükleri bu kadarla kalmaz elbette. Varlıklara dair daha derin bir meselenin kapısını aralar cümle. Bu bir pipo değildir fakat bir pipo nedir? Bir pipo ne anlama gelmektedir? Piponun anlamını söyleyebilmek için önce anlamın ne olduğuna yani anlamın anlamına ulaşmamız gerekmektedir. Elbette bu sadece pipo için değil tüm şeyler için geçerlidir. Bir şeyin anlamını aramadan önce yapılması gereken ilk şey, örülmesi gereken ilk tuğla anlamın anlamını ortaya koymaktadır. Aksi halde bir mesele üstüne konuştuğumuzu sanırken sadece kör dövüşü yapıyor olma tehlikesine düşeriz. Wittgenstein’ın dikkat çektiği gibi.
Kavram inşa edebilmek
Dücane Cündioğlu Hoca bir dersinde Platon’a dayandırdığı ve pek kıymetinin bilinmediğini söylediği varlığın dört mertebesi meselesinden bahsetti ve bunun modern yorumu olan Ogden Richards Üçgenini ele aldı. Bizim konumuza uyarlarsak mesele şuydu : Bir, piponun kendisidir. Bir pipo ile tütün içilebilir. İki, pipo kavramının zihindeki karşılığıdır. Pipo dendiğinde zihnimizde canlanan imgedir bu. Pipo deyince anladığımız veya karşımızdakinin anladığı şeydir. Üç, “pipo” dildeki karşılığıdır. Birine pipo dediğinizde duyduğu ses titreşimlerinden ne demek istediğimizi anlar. Yalnız bu ağzımızdan çıkan “pipo” da piponun kendisi değildir. Ve dört, “pipo” kelimesinin yazılışıdır. Yani şekillerle gösterilişi. “Pipo” Arap, Kiril ya da Latin alfabesi ile yazılabilir. Piponun yazıdaki karşılığı da piponun kendisi değildir.
Elbette bu dört mertebe arasındaki ilişkilerin kimi zorunlu kimi değişkendir. Piponun sesteki ve yazıdaki karşılığı piponun aslı ile zorunlu bir ilişki içinde değildir çünkü bu her dilde değişebilir fakat piponun aslı ile zihinde canlanan pipo arasındaki ilişki zorunludur. Peki bu tartışma bizi nereye vardıracak? Eğer biz pipo derken ne kastettiğimizi yani piponun anlamını daha özde anlamın anlamını ortaya koymazsak piponun aslı üzerine konuştuğumuzu sanırken piponun dildeki, yazıdaki ya da zihindeki karşılığını tartışıyor olabiliriz.
Bu tuzaktan kaçınmak için “tanıma” ve oradan kavrama ulaşmak zorundayız. Pipo uzun, kısa, farklı renkte, farklı özelliklerde olabilir. Bunların hepsini kapsayacak bir pipo tanımı yapabilelim ki pipo meselesi üzerine konuşabilelim. Pipo kavramı olmadan pipo üzerine konuşamayız. Şu görsel kavram inşa etmekle ilgili bir fikir verecektir.
Varlığın yansımaları
Varlığın dört maddesine ben biraz beyin jimnastiği için varlığın yansımaları diyeceğim. Çünkü piponun dildeki, yazıdaki ve zihindeki karşılıklarının reddedilmesi gerektiğini sanıyorum. Bunlar piponun bir elekten geçer gibi bir öznenin zihninden geçmesi sonucu ortaya çıkmış mertebelerdir. Piponun kendisinde böyle bir ayrım yoktur. Daha da ileri giderek şunu soralım. Bize pipo olarak görünen şey aslında nedir? Pipoları kategorilere ayırarak onun ne olduğunu tanımlamaya çalışırız. Sonra tüm bu kategorileri kapsayan bir pipo tümeline ulaşırız.
Bize pipo olarak görünen şey aslında atom altı parçacıklardan oluşan tam olarak ne olduğunu bilmediğimiz bir şeydir. Evet resimde, “Bu bir pipo değildir.” diyordu. Çünkü bu bir pipo resmiydi ama ya bir piponun kendisi de bir pipo değilse? Bize şimdilik bir pipo olarak görünen bu şey üzerine düşünmeye başladığımızda anlamın anlamı peşinde koşacağız. Belki de kör dövüşünden kaçmak için başvurduğumuz bu varlığı tanımlama ve kategorize etme işi kör dövüşünün kendisidir. Belki sanatçı da bunu anlatmak istemiştir.
Bir Cevap Yazın