Dillerin Birbirini Etkilemesi Üzerine

Daha önce dillerin birbirinden farklı olması üzerine bir yazı yazmıştım. Dillerin birbirinden farklı olduğu kadar dillerin birbirini etkilemesi de söz konusudur. Bir dil bir başka dilden ne ölçüde etkilenir? Burada etkilenme derken ortak dil ailesinden değil dillerin birbirlerinden kelime almasını kastediyorum. Türkçe’nin Fransızca’dan aldığı kelimeler gibi.

Günümüzde Türkçe belli dillerden çok kelime almış bir dil. Başka dillerden az ya da çok kelime almamış bir dil düşünülemez sanırım. Hiç olmazsa yeni teknolojilerle gelen kelimeleri kendine katacaktır. Belki en şüpheli olarak bakılabilecek Çince’de bile Türkçe’den kelimeler vardır. Diller birbirinden etkilenmiş ve birbirlerine kelimeler vermişlerdir peki bunun mantığı ne olabilir? Bu soruya kapsayıcı bir yanıt vermek için dünya dillerine hakim olmak gerekir sanırım fakat Türkçe’nin bir imparatorluk dili olması bu soruya kendi dilimiz özelinde cevap vermemizi ve işin mantığını kavramamızı sağlayabilir.

Dillerin birbirinden kelime almasının genel mantığı

Bir dil bir dilden etkilenirken genel kural şu olmalıdır: Eğer karşılaştığın şeylerle senden önce karşılaşmış toplumlar varsa bu şeye onların verdiği adı kullanmak çok olasıdır. Günümüzde teknolojinin İngilizceyi nasıl her dile soktuğunu görmek bunun canlı bir örneğidir. İnternet, drone, kamera, televizyon gibi kelimeler neredeyse her dile geçmiş kelimeler olmalıdır. Öyleyse genel kuralın devamı olarak şunu söyleyebiliriz: Bir şeyle ya da kavramla ilk karşılaşan toplumlar onun ismini koyar. Öyleyse bir alanda gelişmiş olan toplum o kelimeyi diğer toplumlara yayan toplum olmalıdır.

Steven Pinker İngilizce için orange (portakal) örneğini verir. İspanyolca naranja (narenciye) kelimesinden gelen norange (turunç) idi. Bir şekilde birisi bunu orange olarak telaffuz etmiş ve kelime değişmişti. Muhtemelen kelimeyi kendi dil yapılarına daha uygun telaffuz etmişlerdi.

Türkçe üzerinden bazı örnekler

Türkler, Osmanlı’nın geri kalmasıyla birlikte modernleşme sürecine girince kendilerinde olmayan bazı kelimelerle karşılaştılar ve bunların kimi zaman Türkçe karşılıklarını ürettiler. Bu üretilen Türkçe karşılıklar Türklerin etki alanı altında olan diğer dillere de girdiler. Üstelik bu sözcükler Türkçe kökenli değillerdi bile ama Türkler üzerinden Şark toplumlarına gitti. Buradaki karmaşıklığı görmek önemlidir. Bir kelime bazen kökenini aldığı dildekinden ayrı bir anlamda başka bir dilde kullanılıp başka dillere geçebilir ya da o dile yenilenerek giriş yapabilir.

Türkler hangi dillerden ne gerekçeyle bazı kelimeleri aldılar?

Türkçeye baktığımızda İngilizce, Arapça, Farsça, Fransızca başta olmak üzere birçok dilden kelimeler aldığını görüyoruz. Hakim kültürün dili yaymaya başladığını kabul edersek bu çeşitliliği nasıl açıklayabiliriz? Herhalde buna şöyle bir cevap vermek yanlış olmayacaktır. Farklı alanlarda farklı uzmanlıklar ortaya çıkmış olabilir. Örneğin Türkler denizci bir millet olmadıkları için deniz canlılarının ve denizle ilgili kelimelerin Yunancadan alınmış olması olasıdır. Orta Asya’dan gelindikten sonra denizle buluşma ve donanma işleri çok geç vakitlere kalmıştır Türkler için.

Komşu olunan ülkelerden dil olarak etkilenmek kaçınılmazdır. Etkilendiğimiz ve etkilediğimiz dillerin komşu ülkelerin ya da etki alanımız içindeki diller olması çok normaldir. Tüm dünyada da böyle olmalıdır. Yine de hakim dil anlayışı büyük ölçüde geçerli olacaktır. Türklerin Arapçadan genelde dini kelimeleri aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ya da İslam Türklere İran üzerinden gelmiş olsa bile Kur’an dili olan Arapça ve buradaki dini literatür alimler aracılığı ile Türkçeye geçmiş olmalıdır.

Türkçe’nin edebiyatta Farsça kelimelerden etkilenmesi, Tanzimat Dönemi’nde o dönem yakın ilişkiler kurulan Fransa’dan etkilenmesi ve genel anlamda moda ile ilgili kelimeleri almış olması normaldir. İngilizce son dönemlerin etkisi olarak dildedir.

Dilin kelime üretme gücü

Dillerin birbirini etkilemesi olağandır ve bundan kaçış çok zordur. Kaçmak gerekir mi o da ayrı bir tartışma konusudur. Dillerin zenginliği açısından sahip oldukları kelime sayısı tartışmalı da olsa bir ölçü kabul edilir. Bir kelime hangi dilde ortaya çıkarsa çıksın yerelleştirmek mümkündür fakat bir kelime bir dile girdiğinde artık o dile özgü yeni bir anlam da kazanabilir. Dilin kelime üretme gücü o ülkenin bilim kültür ve sanat becerisi ile ilgilidir, dil ile değil. Dili yetersiz görmek asıl nedeni görememektir sanıyorum. Tüm diller yeni kelimeler üretebilir fakat o kelime ve kavramları ortaya koyabilecek insan gücüne sahipse. Sanıyorum asıl mesele budur.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.078 aboneye katılın