Fransız İhtilali, halkın eşitlik, adalet ve kardeşlik sloganıyla monarşiye karşı ayaklanmasıdır. Bu ayaklanmanın herhangi bir ayaklanmadan farkı, ilk kez monarşi fikrinin tartışmaya açmış olmasıdır. Fransız İhtilali sonucu kral ve kraliçe giyotine yollandı. İhtilal sonucu ortaya, Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildiri’si çıktı. Fransız İhtilali denilen süreç 1789-1799 tarihli on yıl kabul edilir.
Çok kanlı bir sürecin sonunda, Fransız İhtilali sonucu bugün bütün dünyada geçerli olan düşünsel ve siyasal ilkeler ortaya çıktı. Başlangıçta, aristokrasi ve monarşiye olan düşmanlık süreç içinde birlikte hareket eden grupların ters düşerek birbirlerini öldürmesine dönüşmüştür. İşlerin en başındaki kişilerin ölümüne kadar varmıştır iş. Kimi isimlere göre, o kadar çok aydın ölmüştür ki Fransız İhtilali aydınlanmanın sonu olmuştur.
Savaşın ve terörün yarattığı acılara ve kral ve kraliçenin idam edilmesi gibi facialara rağmen devrimci ülkü Fransa’da ve Fransa dışında varlığını sürdürecekti: Polonyalıları, Çekleri ve 1848’de Almanları harekete geçirdi; ve Ruslar 1917’de bu devrimden destek aldılar. XlX. yy boyunca, halklar. haklarının tanınmasını isteyecekler ve baskıcı rejimleri sarsacaklardı.
Fransız İhtilali’ne Giden Süreç: États Généraux’tan Tiers État’a
Fransız İhtilali, birkaç isme bağlanamayacak çok boyutlu bir olaydır. Yıllar boyunca birçok filozofun yazdıklarının etkileri olmuştur süreci oluşturacak iklimin oluşmasında. Diderot, Montesquieu, Voltaire, J.J Rousseau ve John Locke gibi isimler eşitlik ve adalet gibi fikirlerle geniş kitleleri etkilemişlerdir.
Bunun yanında sürecin başlangıcı “États Généraux” denilen meclisin toplanmasıyla başlar. Bu mecliste soylu, ruhban ve diğer halk sınıfları olmak üzere üç grup vardı. Kral XVI. Louis, 1789’da yıllardır toplanmayan États Généraux meclisini göreve çağırır çünkü ülkede çok ciddi bir ekonomik çöküntü vardır. Paris kaynamaktadır ve isyanlar zorlukla engellenmektedir. Kralın amacı États Généraux sayesinde vergi artışı yapabilmekti fakat États Généraux reform istiyordu. Kral reformlara yanaşmıyordu. Üstelik üç sınıfın temsilcileri arasında anlaşmazlıklar vardı.
Sonuca ulaşamayınca Tiers État (Üçüncü Grup), yani halk sınıfının oluşturduğu tabaka (Bu tabakada burjuvalar, zanaatkarlar, köylüler ve işçiler bulunuyordu.) kendisini milletin tek temsilcisi ilan etti ve “Halk Meclisi” adını aldı. Diğer sınıflardan gelmek isteyenler aralarına katılabilecekti. Tiers État (Halk Meclisi) vergi konusundaki kararın kendisine ait olduğunu ve kralın kararlarını veto edebileceğini kabul etti. Durumdan hoşnut olmayan diğer iki sınıf olan soylulardan bir kısmı ve ruhbanlar kralın yanında yer aldı.
Bastille Baskını
“Biz burada halkın iradesiyle bulunuyoruz ve ancak süngülerin gücüyle çıkarız!”
Tiers État, krallığa yeni bir anayasa kabul ettirmeden vazgeçmeyeceklerini söyler. Kral ayrıcalıklı sınıflara Tiers État’a katılmalarını söyleyerek boyun eğmiş gibi görünür fakat bölgeye 20.000 asker getirerek halk meclisinin kimi önemli kişilerini görevden uzaklaştırır. Askerler göstericileri öldürerek temsilcileri ve Paris halkını dehşete düşürür. Bu olaydan sonra karışıklık artar. Paris halkı silahlanır ve Bastille Hapishane’sini basar.
Kral askerleri çekeceğini bildirerek halk meclisine gider ve halk meclisi başkanı Bailly’nin elinden üç renkli kokartı alır. Bu kokart bugünkü Fransız bayrağının renklerine sahiptir. Eşitlik, kardeşlik ve özgürlüğü temsil eder. Bastille’in alınması devrimin simgesi haline gelecektir. Halk bu hapishanenin taşlarını elleriyle tek tek sökecektir. Bastille monarşinin ve eşitsizliğin yüzlerce yıllık gölgesiydi.
Fransa, bundan böyle herkesin “özgür ve hukuk karşısında eşit” olduğunu ve ülkenin egemenliğinin millete bulunduğunu kabul eder. XVI. Louis, Fransızların kralı olur, Katoliklik devlet dini olma özelliğini yitirir. Böylece Halk Meclisi gerçek bir siyasi devrim gerçekleştirmiş olur.
Kral ve Kraliçenin İdamı
Kral ve kraliçe sahip olduğu hakları zamanla kaybeder. Gözetim altındadırlar. Varlıklarını kaybedenlerden birisi de kilisedir. Krala olan şüpheci bakış kral ve kraliçenin kaçış denemesiyle daha da artar. Kralın ülkeyi geri almak için diğer ülkelerdeki monarklarla antlaşmak ister. Zaten Fransa kraliçesi Avusturya kralının kardeşidir. Kral ve kraliçenin idamı diğer ülkelerin Fransa’ya karşı birleşmesinde etkili olur. Bu sırada Fransa karmaşa içindedir. Sürekli birileri idam edilmektedir. Yönetici gruplar arasındaki iç çekişme bitmek bilmemiştir. Tarihin akışı Napolyon Bonaparte’ın yükselişi ve düşüşü ile devam edecektir.
Fransız İhtilali’nin Nedenleri
Fransız İhtilali’nin nedenlerinden bazılarına şunlar yazılabilir:
1- Düşünsel sebepler. Eşitliğe ve adalete karşı artan inanç ve beklenti geniş halk kitlelerinde bu isteiğin oluşmasına neden olmuştur. Bu düşüncelerin yayılmasında etkili olan aydınlanma çağı düşünürlerinin kitapları matbaanın icadından beri hızla yayılmıştır.
2- Zenginleşen burjuva sınıfının daha fazla hak talep etmesi. Ticaretle zenginleşen bu sınıfın ruhbanlar ve aristokratlar gibi zenginliği vardı fakat hakları daha azdı.
3- Ekonomik sebepler. Gerek iklim koşulları, gerekse Amerikan Bağımsızlık Savaşı’na Fransa tarafından verilen destek eskiden iyi olan Fransız ekonomisini bunalıma sürüklemişti. Halk ciddi açlık içindeydi. Dönemin Fransa’sında bir kişi ortalama 900 gram ekmek yerdi ve buğday kıtlığı halkta ciddi rahatsızlıklara sebep oldu. Bir dönem bir günlük ekmeğin bedelinin bir aylık maaşa denk geliyordu.
Ekonomik bunalımın nedenleri arasında ABD’nin bağımsız olması için yapılan yardımların da etkisi vardı.
4- Otorite boşluğu. Kralın uzun yıllar çocuğu olmamıştı ve Kral XVI. Louis baskın bir kral değildi. Kraliçe modaya ve zenginliğe düşkün olduğundan ve veliaht veremediğinden halk tarafından sevilmiyordu. Meşhur “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” cümlesini söylediği düşünülen kişi kendisidir. Böyle bir şey söylediğine kanıt olmasa da.
5- Aristokratlar neredeyse hiç vergi vermezken halk sınıfındaki verginin sürekli artması.
Fransız İhtilali’nin Sonuçları
Fransız İhtilali’nin sonuçlarından bazıları şu şekilde derlenebilir. (Wikipedia)
1- Yıkılmaz diye düşünülen, hatta egemenlik hakkını Tanrı’dan aldığı iddia edilen mutlak krallıkların yıkılabileceği ortaya çıktı.
2- İlkel şekli Yunan şehir devletlerinde, gelişmiş şekli İngiltere ve ABD’de görülen demokrasi, Kıta Avrupası’nda da gelişmeye başladı ve Batı medeniyetinin vazgeçilmez unsurlarından biri haline geldi.
3- Egemenliğin halka ait olduğu kabul edildi.
4- Milliyetçilik ilkesi, siyasi bir karakter kazanarak, çok uluslu devletlerin parçalanmasında etkili oldu.
Buraya biraz ekleme yapmakta fayda var. Fransız İhtilali ile görüldü ki milliyetçilik duygusu uyanan milletler kolay sömürgeleştirilemiyor. Din eksenli toplumdan millet eksenli topluma dönüş aynı zamanda bir zorunluluktu. Reform sürecinden bu yana dini otoritedeki sarsılma ve monarkın yokluğu toplumları bir arada tutacak yeni bir harcı gerektiriyordu. Milliyetçilik bu harç olmuştu.
Milliyetçilik Osmanlı gibi çok uluslu devletlere zarar verirken yeni devletin de birleştirici harcı olmuştu. Atatürk, milliyetçilik düşüncesinden derinden etkilenmişti.
5- Eşitlik, özgürlük ve adalet ilkeleri yaygınlaşmaya başladı.
6- Fransız İhtilâli, sonuçları bakımından evrensel olduğundan Yeniçağ’ın sonu, Yakın Çağ’ın başlangıcı kabul edildi.
Fransa İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nden bazı maddeler
Madde 1 İnsanlar, haklar bakımından özgür ve eşit doğar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak ortak faydaya dayanabilir.
Madde 2 Her bir politik birleşmenin amacı; doğal ve dokunulamaz insan haklarını korumaktır. Bunlar; özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, güvenlik hakkı ve baskıya karşı direnme hakkıdır.
Madde 3 Egemenliğin temeli, esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz.
Madde 4 Özgürlük başkalarına zarar vermeden istediğini yapabilmektir: Her bir insanın doğal haklarını kullanması da toplumun diğer üyelerinin de aynı hakları kullanmasını garanti altına alacak sınırlar içindedir. Bu sınırlar da sadece yasalarla belirlenebilir.
Madde 5 Yasa sadece topluma zarar verebilecek eylemleri yasaklar. Yasaların yasaklamadığı hiçbir şey engellenemez ve kimse yasanın emretmediği bir şeyi yapmaya da zorlanamaz.
Madde 13 Bu kamusal gücün ve yönetim görevlerinin devamlılığını sağlamak için genel bir vergi zorunludur. Bu vergilendirme bütün yurttaşların olanaklarına göre eşit ölçüde bölünmelidir.
Madde 16 Hakların güven altına alınmadığı ve güçler ayrılığının belirlenmediği bir toplumun anayasası yoktur.
Yazıyı yazarken kaynak olarak Hürriyet Gazetesi’nin 2005 yılında yayınladığı Dünyayı Değiştiren 15 Olay serisinin “Fransız Devrimi” sayısını, Wikipedia’yı ve History Channel’ın Youtube’da yer alan Fransız İhtilali belgeselini kullandım. Konu karmaşık ve çapraz okuma yapılması gereken bir konu olduğundan, ayrıntılı ve doğru bilgi için farklı okumalar yapmak gerekebilir. Server Tanilli’nin bu konuda yazmış olduğu kitaplar var.
Bir Cevap Yazın