Geometri Bilmeyen Giremez veya Felsefe Bilmek

Felsefe bilmek ne demektir? İnsan ne zaman felsefe biliyorum diyebilir ya da hiçbir felsefeciyi bilmeden felsefe biliyor olmak mümkün müdür? Güzel sorular bunlar çünkü bu sorulara verilecek cevaplar aynı zamanda felsefenin de ne olduğunu anlamak için önemli gibi geliyor bana. Platon‘un geometri bilmeyen giremez uyarısı da felsefenin temeli olan “düşünme” ile ilişkilendirilmelidir.

Felsefeden bahseden birinini bir çeşit bilgelikten ya da Aristo, Kant, Wittgenstein gibi isimlerden bahsedeceğini varsayarız. Haklıyızdır da. Felsefe başlangıcından beri belli meselelerin mantık usullerine göre tartışıldığı bir düşünme etkinliğidir. Felsefe o kadar çeşitli konuları tartışır ki felsefe şu konuyu düşünmektir denemez. Nasıl tarih biliyorum diyen biri tarihin tüm kısımlarını bilmiyorsa felsefe biliyorum diyen kişi de felsefenin tüm bu konularını bilemez.

Tarihi kolay anlamak için dönemlere ayırdığımız gibi felsefeyi de kolay anlamak için konulara ayırmak iyi bir yöntemdir. Eğer Eğitim tarihi çalışıyorsanız ve uzmanı olmak istiyorsanız genel tarih bilginiz çok az işe yarayabilir ve birçok tarihçi eğitim tarihi hakkında çok az şey bilebilir. Felsefede de benzer bir ayrım yapmak mümkündür. Felsefe dönemlere ya da konulara ayrılabilir. Eğer eğitim felsefesi ya da siyaset felsefesi tartışıyorsanız felsefenin diğer alanlarına hiç değinmeden buradan devam edebilirsiniz. Fakat şöyle önemli bir ayrım vardır. Bir filozofun bir konudaki düşüncesi belli bir temel fikre, ideye bağlıdır. Diğer tüm konulardaki düşünceleri muhtemelen bu temel fikirden yola çıkarak oluşturulmuş olacaktır.

John Locke, Kant ve J.J Rousseau eğitim üzerine yazmışlardır. Bu düşünceleri tartışmak için bu filozofların diğer kitaplarını okumak gerekli değildir. Okunursa elbette iyidir özellikle de konunun uzmanı olmak istiyorsanız ama gerekli de değildir. Felsefe bilmek demek tüm felsefe külliyatını ihata etmek demek değildir. Felsefe dayandığı mantık ilkelerini bile sorgular. Hatta Schopenheauer o kadar çok okursanız kafanız çorba olur kendinize ait düşünceniz bile kalmayabilir diye uyarır bizi.

Geometri bilmeyen giremez. Ageometretos medeis eisito. Platon’un okulunun girişine yazdığı uyarıydı. Platon’a göre bütün bilmelerin bir hatırlama olduğunu düşünürsek, bu sözün geniş bir yorumla, “zaten bildiğini (sandığını) tekrar düşünmek” anlamında kullanıldığını kabul edebiliriz.

Felsefe düşünülmüş gibi görüneni yeniden düşünmektir.

Felsefe bir düşünme eylemidir ve esasında onun asli unsuru düşünmektir. Merak ettiğimiz ve düşündüğümüz konuda derinlere inmektir. Bizden önce bu konuda neler düşünüldüğünü bilmek elbette önemlidir. Hiçbir işe yaramasa bile, hiçbirine katılmasak bile düşünme malzememizi arttırır. Herkes her konuda düşünmez. Felsefe biraz da çok fazla düşünülmeyen konular üzerine düşünmektir. Burada bir ayrım vardır. Felsefe konu üzerine düşünüyormuş gibi yapmak değil, konular üzerine tekrar düşünmektir. Sloganların ve dayatılanın ötesine geçmeye çalışma çabasıdır.

Herkes düşünür mü? Herkes bir şekilde düşünür fakat bazı konularda daha az kişi düşünür. Konu ya da soru çok önemli değildir. Yaşamda üstüne çok kişinin düğündüğü ya da daha az kişinin düşündüğü sorular vardır. Nasıl para kazanılır, para insana ne sağlar? Herhalde hemen herkesin düşündüğü bir sorudur bu fakat bazı bilimsel konular hakkında, örneğin atom, hücre, sinirbilim ve evrimsel psikoloji üzerine daha az ve bir uzman grubunun düşünmesini bekleriz. Felsefe de bu daha çok ve daha az düşünülen konuları içinde barındırabilir.

Felsefede belki bazı yüksek meseleler diyebileceğimiz konularla ilgili kavramlar vardır. Ontoloji, mantık ve metafizik gibi. Bunların yüksek meseleler olmadığı da savunulabilir tabii. Buradaki önemli işlev düşünmektir. Örneğin işkence her zamanda ve şartta karşı durulması gereken bir şey midir? Bir terörist zaman ayarlı bombanın yerini söylemediğinde bile mi? Şiddet ve işkence üzerine bile sloganlardan kurtularak düşünebilmektir felsefe.

İnsan dünyasını dünyayı algılama şekliyle kurar. Dücane Cündioğlu “Adalet Nedir?” başlıklı konuşmasında adalet kavramını baştan ele aldı mesela. Adalet üzerine düşüncelerini söyledi. Adalet hakkında ezberlediklerimizi tekrar etmedi. Her kavram için yapılabilir bu faaliyet. Felsefe kavramları bu yeniden ele alma işidir. “Adalet Nedir?” videosunda çok ilginç bir şey söyledi mesela. Bilmem gözden kaçmış mıdır? “Benim için ekonomi bir altyapı değildir, onun da bir altyapısı vardır.” dedi.

Altyapı üstyapıyı belirler. Altyapı ekonomi, üst yapı ise kültürdür. O zaman altyapıyı belirleyen nedir? Ekonomiyi belirleyen de insanın hayatı algılayış biçimidir. Hayatı algılama biçimimizi değiştirmek için felsefe gerekir. O zaman bir şeyler değişmeye başlar belki de. Felsefe insana ne kazandırır? Bu soru, meselenin büyüklüğünü anlamaya engeldir bir yerde.

Geometri bilmeyen giremez.

Felsefe bilmek bu anlamda herhalde başta düşünmeyi bilmek sonrasında ise felsefenin temel meseleleri üzerine düşünme becerisi kazanmaktır. Yunanca, Latince ve Almanca ve İngilizce öğrenerek felsefe üzerine yazılanları orjinalinden ya da karşılaştırmalı olarak okumak elbette çok ama çok değerlidir ve uzmanlık için gereklidir. Özellikle yeni çalışmalar ortaya koyabilmek için, felsefe bilmek için değil. Felsefe kayanın içindeki minik altın tozları gibi her yapıtın içinde toz zerreleri olarak görülebilir sanıyorum. Görmek için ise düşünebilmek gerekir. Düşünülmüş sanılanı yeniden düşünmek. Çünkü geometri bilmeyen giremez.

2 cevap

  1. Bu konuyla ilgili garip garip yorumlara rastlıyorum. Herhalde bu yazıyı yazdıktan sonra duyarlılığım arttı. Herkesin herşeyi anlayamayacağını savunan yorumlar bunlar. İyi de bu felsefe için geçerli değil ki sadece. Biyolojiyi de marangozluğu da herkes anlayamaz! Ne kadar ilginç değil mi? Neden basit bir mistisizmin arkasına saklanmaya çalışıldığını anlamak çok güç. Herkesin işi gücü jeoloji olamayacağı gibi elbette felsefe de olamaz. Elindeki malın kıymetini arttırmaya çalışan tüccarlar gibi davranmaya gerek yok, gereksiz mistizme de gerek yok. Uğruna ömrümüzü verdiğimiz şeyin kıymeti harbiyesinden şüpheyi bırakmak bile bir yerde gaflet sayılabilir. Aslına bakılırsa bir hakikat varsa onun kimsenin fedailiğine ihtiyacı yoktur. Kimse de hakikati sıkı sıkı avuçlarının içinde tuttuğunu sanmamalı sanırım.

    “Bunların hepsi çok güzel fakat haydi bahçemizi ekelim.”

  2. Bir konuya daha değinmek lazım. Ömer Aygün’den duydum bunu. Felsefeye pasaport memuru gibi yaklaşanlardan şüphe edin diyor. Hani pasaportun, şu belgen bu belgen var mı? Bu tutum doğru değildir. Antik Yunana bakarken de çok gözde büyütmemek lazımdır veya başka bir filozofa bakarken de. Aristo hiçbir modern filozofu okumamıştı. Shakespeare de hiçbir modern yazarı okumamıştı. Wittgenstein da Aristo’yu hiç okumamış mesela. Doğrudan okumamış. Bir konuyu bugünde anlamamak için bir neden yoktur. Herhangi bir alandaki pasaport memurlarını çok ciddiye almaya gerek yoktur. Chomsky güzel ifade eder bu durumu. Bir mesele ne kadar karmaşık olursa olsun uzmanlarınca basitçe ifade edilebilir. Bertrand Russel üç ciltlik Batı Felsefesi Tarihi kitabında az çok felsefe ile ilgilenmiş herkesin anlayacağı bir dille meseleleri anlatmıştır. Daha sade ve anlaşılır kitaplar da vardır elbette.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.068 aboneye katılın
%d blogcu bunu beğendi: