Güç İstenci ve Tuhaf Tezahürleri

Güç istenci insanın daha iyiye gitmeye, diğerlerinden üstün olmaya dayalı çabasının Niçeci dile getirilmesidir. Elbette bu tür duygular evrensel olduğu için kişilere referans vermek yerine kavramları anlamak daha önemlidir. Ahmet Hamdi Tanpınar büyüklük arzusu diye tarif etmiş mesela.

Güç istenci ilkel ama çok güçlü bir duygudur. İnsan diğer insanlardan üstün olmak ister ve kendi durumunu sürekli daha iyiye getirme isteğiyle hareket eder. Bu durumun evrimsel temellerini anlamak kolay. Hiyerarşide daha iyi konuma gelen birey kaynaklardan daha fazla pay alır. Daha fazla pay ise çeşitli kazanımlar sağlar. Buradaki güç elbette fiziki güç değildir, toplulukta geçer akçe kabul edilen özelliklerin edinilmesidir.

Güç istencinin, bu bitmek tükenmek bilmez istemenin kendisi büyük bir eleştiri konusudur. İstemenin arzu kaynaklı olduğu ve arzunun hiç bitmeyeceği insanlık bilincinin eskiden beri dikkat çektiği bir durumdur. İnsan zirveye çıktığında, Bill Gates olduğunda ne ister mesela? Ne isteyeceğini bilmiyoruz ama elbette bir şeyler isteyecektir, en azından varolanı devam ettirmek isteyecektir. İstek ve arzular bitmeyeceğinden “köpek nefse” söz geçirmek gerekir. Bizim kültürümüzde de nefsini öldürmek olarak yüzlerce yıl öğretilmiştir. İstemedeki zayıflığı fark etmişlerdir eskiler. Elbette bu isteklerden vazgeçme düşüncesi de eleştirilerden kaçamamış, zavallıca bir avuntu olarak görülmüştür kimi düşünürlerce.

Güç istenci mümkün değilse nasıl telafi edilecek?

Yazının başında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın adını geçirmemin sebebi onun Abdullah Efendi’nin Rüyaları isimli hikayesinde dikkat çektiği bir durumla ilgilidir. Tanpınar büyüklük isteğinin tıpkı Freud’un savunma mekanizmaları gibi kendini başka şekilde ortaya koymasından bahseder. Bir paragrafçık bu tespiti günlük hayattaki birçok durumun gülünçlüğünü anlamayı kolaylaştırmaktadır. Büyüklük arzusu, felsefi ifadesiyle güç istenci günlük hayatta kendini manasız şekillerde oraya koyabilir.

Tanpınar ilgili hikayede şunları söyler:

Büyüklük arzusunu, tatmin edilmemiş azamet duygularını bir yığın küçük şeylerle doyuran ve bu yüzden mesut olanlara hayatta ne kadar çok tesadüf ederiz. Şu karısını veya çocuğunu bir hiç için azarlayan koca veya babanın yüzündeki ifadeye bakın: Size derhal Çaldıran meydanındaki Yavuz’u hatırlatmaz mı? Halbuki yaptığı iş ne kadar gülünç ve küçük. Pekala göz yumabileceği bir hiçin üzerinde ısrar etmekten başka bir şey değil; fakat gözlerinde yanan şimşeğe, dudaklarda titreyen hiddete ve yüzdeki heybete dikkat edin…Biraz sonra kendisinin de lüzumsuz bulacağı bu ifratı, ne kadar ciddiyetle benimsemiş…Bütün hayat bu cins beyhude sarfedilen büyüklük hisleriyle dolu…

Hikayeler / ahmet hamdi tanpınar (syf:36)

Tanpınar meseleyi eksiksiz anlatmış. Bütün hayat diyor bu beyhude sarfedilen büyüklük hisleriyle dolu. Bir oyun takımı nasıl ciddiyetle tartışırlar meselelerini. Rest çekmeler, her şeyi göze aldığını söylemeler, gruptaki yerini tartmalar, yapılan fedakarlıklarla ilgili hikayeler, verilen emekler… Her yerde vardır bu gülünç büyüklük arzusunun tezahürü. Dışarıdan bakan bir gözün, aklı selimin gülünç bulacağı neticesiz meseleleri ne çok defa ciddiyetle tartışmışızdır.

Güç istenci, daha önemli olmak, anlamlı bir hayat yaşamak isteği. Eğer yok ise onu yaratmak, adeta varmış gibi davranmak. Bazen bir halı saha maçını, bazen bir ev ziyaretini, bazen bir toplantıyı abartmak. Survivor gibi programları düşünün mesela. Nasıl büyük büyük laflar edilir programda. Nasıl ciddiye alınır meseleler. Ben düşmanlarımı… ile başlayan bir sürü zırva. Boş tehditler, kendini büyük gösterme arzusu. Savaş meydanındaki bir general tavrıyla verilen kararlar. Gülünçtür bunlar ama gereklidir de. Abdullah’ın felaketi rolünü yaparken sık sık uyanmasıydı.

Ahmet Hamdi TANPINAR’ın Dergah Yayınları’ndan çıkan Hikayeler kitabını buradan inceleyebilirsiniz.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.068 aboneye katılın
%d blogcu bunu beğendi: