Hep Aynı Boşluk Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deneme, mektup ve röportajlarının toplandığı içinde eşsiz metinlerin yer aldığı kitabının adı. Dergah yayınları basmış. Bu kitapta “İnsanlığın Talihi” isimli bir deneme yazarın Nietzsche’ye hakimiyetini gösterdiği için ayrıca ilginç. Yine kitaptaki Tartufle’le Mülakat hikayesi kısa bir köle ahlakı eleştirisi olarak okunabilir. İnsanlığın Talihi, Apolloncu ve Dionysoscu olmanın ne olduğunu yeniden düşündüren ve meseleyi kavramaya daha da yanaştıran bir deneme.
Der ki eski bir efsane, Kral Midas bilge Silenos’u, Dionysos’un eşlikçisini uzunca bir süre ormanda kovalamış, ama yakalayamamış. Nihayet, bir gün eline düştüğünde sormuş Silenos’a kral, insanlar için en iyi ve en mükemmel şeyin ne olduğunu… Zavallı, bir günlük ömürlü tür, rastlantının ve kederin çocukları, duymamanın senin için en hayırlısı olduğu şeyi söylemeye niye zorlarsın beni? En iyi şey senin için tamamen ulaşılmazdır: doğmamış olmak, var olmamak, hiç olmak…
Tragedyanın doğuşu / frıedrıch nıetzsche
Yunanlı varoluşun yani doğanın dehşetini öyle derinden duymuştu ki yaşamak için o büyülü dağı, Olympos’u hayal edebilmişti. Yoksa yaşayamazdı. Acımasız bir doğa karşısında insan kafayı yemeden nasıl hayatını sürdürebilirdi? Apollon ve Dionysos’un diyalektiği ile. Birbirinin zıddı ama birbirini tamamlayan iki tanrı. Bir yanda akıl, ölçü, uyum diğer yanda ise delilik, bedenin derinlerinden gelen ilham, çoşku, vecd hali. Birbirini tamamlayan ama birbirine zıt iki kavrayış şekli. Akıl ve beden zıtlığı. Beden nasıl da kendi isteklerinin peşindedir hiç mantıklı olmasa da.
Zekanın zaferleri ve sanatın tebessümü. Asıl gerçeği, ölümlü doğamızı ve varoluşun korkunçluğunu unutmak için. Düşünmemek gerekiyor ama bunu. Düşünmesek varoluşun o korkunç hakikati her şeyin ardına sızıyor.
“Hakiki bilgi, korkunç hakikati kavrayış, eyleme dürten her türlü güdüden üstün gelir. Şimdi her yerde yalnızca varlığın korkunçluğunu ya da saçmalığını görür…” Böyle der Niçe. Eylem varoluştan kaçmaya çalışma çabasıdır çünkü. Oyalar bizi korkunç hakikate uyanmayalım diye.
Büyülü Dağ
İnsan eylemleri sonucu zenginleştirir dünyasını ve ona anlam katar. Yüzlerce yıldır rasyonelleşen bu dünya ne çok yol katetmiştir. Sümer’de Mısır’da başlayan minik adımlar, Rönesans, Aydınlanma derken tinin son aşaması ve içinde bulunduğumuz mantıklı dünya. “Zekanın zaferleri” ve “sanatın tebessümü” ile dizginlediğimiz anlamsızlık duygusu. Fakat bu dizginleme gerçek mi? En büyük mesele ortadan kalktı mı? Hayır, bu çağın büyülü dağı değişti sadece.
Dionysos, Apollon her hamle yaptığında ona karşılık verecektir. Apollon yani mantık ve rasyonalite ne kadar büyük bir adım attıysa Dionysos’un ayak izini yanında görecektir. Günlük hayat ve tarih bunun örnekleriyle doludur meselelere derin bakılırsa. İlerleme ve rasyonalite gülünç ve manasız olanı yok edemez. Onun farklı bir biçimini getirir. (Konu hakkında ayrıntılı bilgiler için Nevzat Hocanın videolarına göz atılabilir. Bir dakikalık dipnot serisi. Konu hakkında çok güzel şeyler söylüyor, ayrıntılı inceleyeceğim ben de.)
Nevzat Hoca’dan duyduğumu hatırladığım bir örnek verecek olursam, Apolloncu olarak en ileri olan devletlerde (Almanya, Japonya gibi) insan yine bir “karıncaya” dönüşmüştür. Nazizm en büyük Apolloncu ilerlemeyi sağlamış Almanya’da ortaya çıkmıştı. Her Apolloncu ilerleme Dionysoscu bir karşılık bulmuştur. Akla zıt olarak bedenin kendi istekleri ve amaçları vardır. Aklı da öyle umursamaz. Çünkü beden istencin, tatmin edilmesi gereken duyguların meydana çıkmış halidir. Freud’un meşhur ayrımı da buradan çıkmıştır Nevzat Hoca’ya göre. Dr. Jekyll and Mr. Hyde bu iki tarafın bir temsilidir. Gölge tarafımızın.
Şimdi kültür, yetişim, uygarlık dediğimiz her şey, günün birinde aldanmaz yargıç Dionysos’un karşısına çıkacaktır.
Tragedyanın doğuşu (syf:119)
Mitostan logosa geçiş değildir mesele. O bir ayrıntıdır. Apolloncu bir adımdır sadece. Logos ancak yeni büyülü dağdır. Mesele bu korkunç hakikat karşısında ne yapılması gerektiğidir. Yıldızlara uzanmaya çalıştıkça yere daha fazla baskı yaparız. Mantık arttıkça gülünçlüğümüz de artar. En büyük rasyonalite en batıl olanı yaşatır içinde. Eylem ise unutturur bize bunları.
Varlık üzerine düşündükçe ağırlaşır. Lüzumsuz ve gayesiz oyun olur. Her an tahammülün hudutlarını yoklar. Halbuki hareket halinde bütün yükler hafifler. İsteyin, yalvarın, atın, kırın, bir başkasının bozacağını bildiğiniz bir yığın şey yapın, hadler koyun, ne yaparsanız yapın, fakat hakikate uyanmayın!…
HEP AYNI BOŞLUK / AHMET HAMDİ TANPINAR
Lüzumsuz ve gayesiz oyun
“Ben, benden evvel, daha evvel, evvelden evvel, benden sonra, daha sonra, daha sonradan sonra… Ya Rabbim ne kadar korkunç hesap… Hep aynı boşluk, aynı boşluğun ıstırapla, acıyla, beyhude ümitle dolması… ve insanlığın talihi ile ilgili yazısına şunları da ekler Tanpınar, “Hayır, ne zekanın zaferleri, ne sanatın tebessümü bize insan talihinin acılığını, zalim istihzasını unutturamaz.”
Sanat bir şifa olarak yüce ve saçma olana karşı tiksintisini komik olanla gösterir. Tanpınar Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde Halit Ayarcı’nın o Apolloncu dehanın Dionysoscu hakikatle karşılaşmasını okumaz mıyız? Tüm yaptıklarının tüm çabalarının anlamsızlığını kavrayacaktır sonunda. Edebiyatta biraz derinleşenler elbette karşılaşmıştır Tanpınar ile fakat Hep Aynı Boşluk kitabını okuyanlar edebiyattan fazlasıyla karşılaşacaklardır. Nietzsche Dionysoscu olana güvenir ve medet umar ondan oysa Tanpınar en azından ilgili yazıdaki ruh haliyle bu dolmaz boşluğun, lüzumsuz ve gayesiz oyunun farkındadır.
Apollon ve Dionysos ayrımı Niçe’nin Tragedya üzerinden yaptığı plastik sanatlar ve müzikle ilgili bir ayrımdır. Bu ayrım zamanla faklılaşmış ve zenginleşmiştir. Konu üzerinde farklı yorumlar ve değerlendirmeler olması normaldir. Nihayetinde bu bir edebiyattır. Son olarak ilgili yazının son cümleleri ile bitsin yazı.
Ve insan sadece bu mahkumiyetiyle büyüktür. Öleceği için büyüktür. Kendi kendisine düşman olmasına rağmen büyüktür. Büyük ve heyhat gayrimesul… Çünkü çarkı işleten kendisi değildir.
Hep aynı boşluk / ahmet hamdi tanpınar
Bir Cevap Yazın