Hiçlik deyince ne anlıyoruz ya da anlamalıyız? Hiçlik, yokluk ve boşluk arasında fark hakkında düşünürsek daha doğru bir hiçlik tanımına ulaşabiliriz. Bunun yanında bu yazıda, daha önce tümellerin ve zıtlığın olmadığını savunduğum gibi hiçliğin de olmadığını savunacağım. Wittgenstein‘cı bir dil yanılgısına düşmeden hiçlik kavramını ele almaya çalışacağım.
Hiçlik ne demek? Yokluk ne demek? Boşluk ne demek? Yokluk ve boşluk hakkında konuşmak daha kolay fakat konu hiçliğe gelince onun tasavvur edilemez olduğu, aslında ondan bahsederken bilmediğimiz bir “şeye” gönderme yaptığımızı kabul ederiz. Şu cümleyi biraz düşünelim. “Hiçlik vardı sonra hiçlikten biz ortaya çıktık. Hiçlikten geldik ve tekrar hiçliğe karışacağız. Bu hiçlik her ne ise onda insan da vardı ve o hiçlikten tüm canlı ve cansız maddeler ortaya çıktı. Tüm her şey bu başlangıçtaki hiçliğe geri dönecek.”
Hiçlik kavramını düşünürken neyi referans alırız?
Hiçlik kavramını düşünürken sanıyorum yokluk ve boşluk kavramlarından yola çıkıyoruz. Bir şeyin olmamasına yok diyoruz. Yok olan şeyin yerine bir şey koyabildiğimiz için aslında yerine bir şey koymayacağımız bir şeyi kastediyor olmalıyız. Bu şey de boşluk olmalı. Peki boşluk mümkün müdür?
Boşluk var mıdır?
İçi boş bir şişeyi ya da uzay boşluğunu anlatırken bir anlamda boşluktan bahsederiz fakat ne şişenin içinin ne de uzayın boş olmadığını biliyoruz uzun süredir. Boş şişenin içinde gözle göremediğimiz öğeler olduğunu biliyoruz. Uzayda ise çeşitli atomların. Peki mutlak boşluk diye bir şey var mıdır? Mutlak boşluk derken demek istediğim her türlü kütlesi olan ve olmayan şeyden arınmış içinde hiçbir şeyin olmadığı bir alan. Mutlak boşluk var mıdır?
Bu konu kuantum fizikçilerinin daha doğru cevap vereceği bir soru olsa da mutlak boşluk diye bir şey yok ve zorla elde edilmeye çalışıldığında da elde edilebilecek bir şey değil. İçinde ışık, bakteri, atom, atom altı parçacıklar, sanal parçacıklar veya anti parçacıklar olmayan bir alan bulmak söz konusu değil. (Casimir etkisi) Kuantum dalgalanmalar her yerde. Boşluk dediğimiz şey aslında tamamen boş değil. Mutlak boşluk diye bir şey bile yokken hiçlik tasavvur edilebilir mi? Hiçlik ile mutlak boşluğu nasıl ayıracağız? Bu çok zor bir sorudur. Mutlak boşluğu yakalayınca ondan zamanı, mekanı ve gözlemciyi de çıkarınca hiçlik dediğimiz şeye daha fazla yaklaşmış oluruz sanırım.
Hiçlik nedir?
Bu sorunun bir cevabı yoktur ve aslında yazının başında dediğim gibi hiçlik diye bir şey de yoktur. Aklımızda yokluk ve boşluk gibi referans kavramlar nedeniyle ortaya çıkmış bir kavram olmalıdır hiçlik. Deniz kızı ya da tek boynuzlu at gibi. Bence Heidegger de hiçlik ile ilgili çok doğru soruları sormuş fakat verdiği cevap yetersiz kalmıştır. Heidegger’in hiçlik ile ilgili şu tespitlerine bir bakalım:
Hiçlik nedir? Sorar sormaz, alışılmamış birşey hemen kendini gösteriyor. Bu sorunun içine hiçliği, şöyle ve böyle ‘olan’ birşey, bir varlık halinde önceden sokuyoruz. Hâlbuki o, bundan esaslı bir surette ayrılıyor, hiçlik problemini ortaya koymak, yani hiçliğin ne ve nasıl olduğunu sormak, sorulanı tersine çeviriyor. Soru kendine ait olan konusundan sıyrılıyor.
Hiçliği nerede arayacağız? Hiçliği nasıl bulacağız? Birşeyi bulmak için o şeyin mevcudiyetini önceden bilmemiz icap etmez mi? Hakikaten! Çok defa insan, varlığını önceden tayin ettikten sonra, aranılanı ancak arayabilir. İmdi, araştırmamızın konusu hiçliktir.
Eski Yunan metafiziği hiçliği, varlığın yokluğu (non-etre) yani kendisine şekil veremeyen; görünüşü olmayan şekilden mahrum madde anlamında tasavvur eder. Varlık, kendisini vücuda getiren ve olduğu gibi görünen surettir.
Metafizik Nedir / Martin Heidegger
Tabii burada konu Heidegger’in hiçlik kavramına bakışı olmadığı için soruyu cevaplamanın zorluğuna dikkat çekmek için bu alıntıları ekledim. Eğer bildiğimiz kadarıyla boşluk diye bir şey yoksa, mutlak boşluk bile yoksa hiçlik diye bir şeyi düşünmek yerine varlığın kendisini düşünmek daha doğru olabilir. Varlık her durumda kendini gösterirken ve her yere sızıyorken hiçlik üzerine konuşmak yerine varlığa yoğunlaşmak ve varlığın ne olduğunu anlamaya çalışmak daha önemli gibi duruyor. Aslında bu bizi bir kısır döngüden de kurtarıyor. Hiçlik eğer içinden şeylerin çıktığı bir muamma ise kendisi de izaha muhtaç olacaktır. “Vardır” yani varlığı kabul edersek varlık dışında bir şey olmayacağı için o hiçten de gelmiş olamaz. (Parmenides)
Varlık ortadadır fakat hiçlik düşünülemez. Düşünemiyor olmamız olmadığı anlamına mı gelir? Hayır. Düşüncenin gücünde olandan daha fazlasını öğrenemeyeceğimizi elbette kabul edebiliriz fakat hiçliği düşünmemizin gerekçesinin ne olduğu sorusunu unutmadan.
Varlık mümkün gerçekliklerin bir kısmından ortaya çıkmış olabilir. Varlık dediğimiz şeylerin (cismi olan) hepsi varlık sayılamayacak (cismi olmayan) şeylerden ortaya çıkmış denilebilir. Eğer varlık olarak karşımıza çıkmayan mümkün gerçeklikler varsa ve sadece varlığa gelmedilirse onlardan haberimiz bile olmayabilir.
Varlık bize şeyleri açıklamak için fazla basit ya da gösterişsiz geliyorsa belki de onu iyi anlamadığımız içindir.
Bir Cevap Yazın