Kültürün medeniyete dönüşmesi herhalde bir ülke için olabilecek en iyi şeydir. Ülke tek bir yapı olmayıp şehirlerin toplamı olduğundan bu değişim ancak şehirler üzerinden gerçekleşebilecektir. Şehir derken de bu yazıda kastedilen illerimizdir. Bir şehir nasıl gelişir ya da bir şehrin gerçekten şehir anlamını kazanması neyle mümkündür? Bu soruların cevabı için paragrafta verdiğim konuyla ilgili iki bağlantıya bakılabilir. Bu yazı il ve ilçeler arasındaki ilişki üzerinden ekonomik bir değerlendirmeyle ilgilidir.
Büyükşehirler için rota bellidir ve ülkelerin rekabetinden şehirlerin rekabetine geçeli uzun zaman olmuştur. Hiçbir dünya şehri diğerinden geri kalmak istemiyor ve marka değerini yükseltmek için elinden geleni yapıyor yöneticiler. Önemli bir yatırım veya hizmet söz konusu olunca herkes kulağını dikiyor doğal olarak. Şehirler arasındaki rekabet belki biraz merkez ilçenin diğer ilçelerle olan ilişkisini de olumsuz etkiliyor. Şehir marka değerini arttırmaya elbette merkez ilçeden başlamak istiyor. Buraya yapılan yatırımlar daha ucuza mal oluyor ve görünürlüğü daha yüksek oluyor. Daha kanalizasyon hattı olmayan iki bin nüfuslu mahalleyle uğraşana kadar işlek bir caddeki binalara dış cephe süsleme çalışması yapmak siyaset açısından daha faydalı olabiliyor.
İlçeler merkezden uzaklaştıkça şehir özelliklerini kaybediyorlar. Merkez ilçe dışındaki ilçeler genelde gelişmiyorlar sadece yavaşça büyüyorlar. Merkeze yakın ilçelerin durumu daha fena çünkü gelişmedikleri gibi sadece büyüyorlar. Demek istediğim her tarafa yapılan az katlı ve çok katlı yapıların düzensiz şekilde artması. Ulaşımın daha kötüye gitmesi ve park yeri bulmanın zorlaşması ama bir tane yeni caddenin, düzgün tiyatronun, kütüphanenin, tabiat parkının ya da alış veriş merkezinin olmaması. Daha kötüsü şu ki bir il veya ilçe gerçekten potansiyeli olmayan bir yer olabilir. Herhangi bir doğal güzelliği veya denizi olmadığı gibi yapılan yatırımın verimli olmayacağı bir yer olabilir.
Büyükşehirler bir şekilde kendi problemlerini çözüyorlar ya da çözüm para ettiği için özel ve belediye işbirlikleriyle bu sorunlar çözülebiliyor. İlçelerde bu sorunları çözecek irade ya da maddi gücü bulmak daha zor görünüyor. Bir sorunun çözümü yirmi yılı bulabiliyor. Maddi kaynak yok çünkü şehir üretmiyor ya da çok az üretiyor. Üretemediği için de sorunlarını çözemiyor. Devletlerin fakir kalma paradoksları il ve ilçeler için de geçerli görünüyor. Fakir devletler fakir oldukları için yatırım yapamıyor ve yatırım yapamadıkları için de fakir kalıyorlar. 🙂
Orta Sınıfın Ortaya Çıkışı ve Ekonomik Gelişme
Şehir merkezleriyle ilçelerin sorunlarını anlamanın en kolay yollarından biri bu ilçelerin yerel haber kanallarını takip etmektir. Bu ilçelerdeki sosyal medya yorumlarını incelerseniz en büyük problemin yol olduğunu düşünürsünüz. Kösebucağı Mahallesi’nin yolu neden hala çakıllanmadı? Bu ilçelerin mahallelerinde doğalgaz bir yana kanalizasyon hattı ve toplu mezarlık bile olmayabilir. Merkez mahallelerinde ise en pahalı dairelerin satıldığı binaların elli yüz metre ötesinde inek ya da koyun otluyor olabilir. Şehirde düzgün bir kanalizasyon hattı kurmak insanları heyecanlandırmıyor ama şehrin elektriğinin yeşil enerjiyle karşılanmasını sağlamak şehrin algısını yükseltiyor.
Biraz bu çerçeveden çıkarsak kültür ve medeniyet şehri, şehir de insanı yetiştirecek ve ülke kalkınacaktı fakat gerçeklere bakıldığında ortada daha kanalizasyon hattı olmayabiliyor. Şehir gelişmek yerine sadece büyüyünce Marksist bir terminolojiyle burjuva denilecek şehirli orta üst gelire sahip bir sınıf da ortaya çıkamıyor. Teoride bu insanlar daha iyiyi talep edecekler. Daha iyi eğitimli ve yaratıcılıkları yüksek bu insanlar ekonominin de gelişmesini sağlayacaklar çünkü katma değeri yüksek işleri yapacak vizyonu insanlara şehirler verebilir. Bu insanlar kısmen zengin de olmalıdırlar çünkü kaliteli mal ve hizmetleri tüketeceklerdir.
Ülkede kaliteli mal ve hizmetleri tüketecek şehirli sınıf yoksa o ülkeden savaş jeti çıksa bile bir iPhone ya da Merdeces çıkmayabilir. iPhone gibi görece pahalı bir telefon piyasaya çıktığında onu satın alma gücüne sahip geniş bir halk kitlesi olmalıdır yoksa şirketin yaptığı yatırım boşa gider ve şirket batabilir. Apple şirketi 900 dolara insanların telefon alabileceğini bilmese ve insanların sadece 100 dolarlarını telefona ayırabileceklerini bilse büyük ihtimalle ortaya iPhone çıkamazdı. Bu direkt olarak devlete değil de vatandaşa sunulan hemen her ürün ve hizmet için geçerlidir. Şehirli kısmi zengin insanlar işte bu mal ve hizmetlerin alıcısıdırlar. Sanırım dünya standartlarında bir mal ve hizmet üretmenin ilk koşulu o mal ve hizmeti tüketebilecek şehirli bir sınıfın varlığına bağlıdır.
İlçelerin Sorunları Nasıl Çözülür?
Şehirli orta sınıf şehirli olamadığı için daha doğrusu ilçeler illerdeki gelişmelerden çok daha az faydalandığı için ve şehirden çok büyük kasabalara benzediği için şehirler için gelişme değil “büyüme” kelimesini kullanmıştım. İl ve ilçelerin daha hızlı şehirleşmesi için neler yapılabilir peki? Bu konu elbette çok fazla cevabı olan ve buraya sığacak bir konu değildir. Belki diğer devletlerdeki modeller incelenebilirse bu konuda daha iyi fikirler ortaya çıkar. Benim basit gözlemlerime göre ise bireysel olarak yapılması gereken daha gelişmiş bir ilçeyle ya da şehir merkeziyle bağ kurmaktır. Buradan alınan bir ev ya da burada bulunan bir iş birey için olumlu bir değişiklik olabilir. Toplumsal olarak yapılması gereken ise çok daha uzun zaman alacak köklü değişikliklerdir.
İlçeler arasındaki ulaşım ve ilçe ve şehir merkezi arasındaki ulaşım en önemli konudur. İlçedekiler şehirle ne kadar entegre haldeyse gelişim o kadar hızlanacaktır. Hatırlanmalıdır ki büyükşehirlerin merkezi birkaç ilçeden oluşmaktadır. Artık onların tek başlarına ilçe oldukları bile unutulmuştur. Şehir derken artık dört beş merkez ilçeyi kastediyoruzdur. İlçelerden şehir merkezine ulaşımın çok iyi olması gerektiği gibi az gelişmiş şehrin daha çok gelişmiş şehre ulaşımı da çok iyi olmalıdır. Bu refahın yayılmasında çok etkilidir. İki şehir kültürel ve ticari anlamda birbirlerini daha çok etkiledikçe ortaya çıkan faydadan iki taraf da olumlu etkilenecektir.
İlçelerin ve illerin daha hızlı kalkınması için şehir içindeki ve şehirler arasındaki entegrasyonun artmasından ortak projeler de etkili olabilir. Ortak üniversiteler, hastaneler, ortak alış veriş merkezleri ya da ortak havalimanları bu entegrasyonu hızlandırabilir. İlçelerin ya da illerin kendine yeterliliğini artırmak yerine mümkün olduğunca entegrasyonu arttırmak iyi bir yol olabilir. Bir şekilde şehri yaymak gerekiyor. Belki de bu söylediklerimin tutar bir yanı yoktur. Bu konuyla ilgilenen ve bu işlerin içinde olan ciddi insanları dinlemek gerekir. Yine de sorunun fotoğrafının çekilmesi açısından faydalı bir yazı olduğunu düşünüyorum.
Bir Cevap Yazın