Bu yılın (2020) en iyi filmlerinden biri I’m Thinking of Ending Things filmiydi. Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum olarak Türkçeye çevrilmiş. Kitabı da filmi de. Film anlaşılması biraz zor bir film çünkü neredeyse tartışmasız şekilde filmin bir korku filmi olduğunu düşünmenize neden olan sahneler var. Filmi ilk izlediğimde son yarım saatte ne olduğunu anladım ve önceki sahnelerdeki harika diyalogları bambaşka bir bağlamda düşünmem gerektiğini anladığım için biraz zaman geçtikten sonra tekrar izledim.
Filmi güzel yapan belki de baş kahramanda herkesin biraz kendini görebilecek olması. Baştan sona hayal kırıklıklarıyla dolu bir yaşam. Fakat bu yaşam duyarsız bir adamın yaşamı değil. Onun hayatını hayal kırıklıkları ile dolduran şey çabalamasına rağmen bir şeylerin istediği gibi olmaması. Bir fizikçi olmak, nobel almak istiyor ama bir okulda hademe olarak çalışmak zorunda kalıyor. Hayatında anlayışlı, kültürlü iyi eğitimli bir insan istiyor ama tek başına yaşlanmış bir adam olarak kalıyor. Sıradan hayal kırıklıklarından farklı olan ise onun hep çabalamış olması. Kitaplar okuyor, sanatla ilgileniyor, sevdiği şairlerden ezbere şiirler biliyor. Çabalıyor o hep ama buna rağmen olmuyor. Çocukluktan beri çok çabaladığını anlıyoruz annesinin söylediklerinden.
Baş karakterin iç dünyasındakileri görüyoruz film boyunca. Tüm olası sevgilileri, tüm olası başarılarını görüyoruz biz de. Filmdeki ilk önemli tema yaşlılık ve gençlik üzerine. “Yaşlılık hanım evladı işi değildir.” , “Neden birini genç diye takdir ediyoruz, bir ırmağın bir bölümünü takdir etmek gibi bu.” İnsan yaşamı bebeklikten ölüme bir yolculuksa neden belli bir yaşı takdir ediyoruz? Sevgilisiyle hayalinde okulda dans ederken gençti baş karakter ve daha yaşlı olan hademe hali onu engellemeye çalışıyordu. Gençlikte bir anlam vardı baş karakter için. Yaşlılık hayatın posasıdır diyordu. Gençlik onun için önemliydi çünkü bir şeyleri değiştirmenin tek yolu zamanında doğru hamleyi yapmış olmaktır. Yani daha gençken başka kararlar verip bir şeyler değiştirilebilirdi. Gençlik yılları onun özlemiydi.
İnsan ve domuz arasındaki fark
Filmdeki diğer ilginç nokta ise daha felsefi bir meseleyle ilgiliydi. Daha filmin ilk sahnelerinde parça parça duyduğumuz bu fikirler son sahnelerde, domuz sahnesinde doruk noktasına ulaşıyordu. Filmin başındaki şu replikler önemlidir. “Ya düşünceler bizim tarafımızdan oluşturulmuyor da kafamıza birileri yerleştiriyorsa, belki de düşünceler arasından sadece dile getirdiklerimiz bizimdir.” Arabada özellikle televizyonun ve filmlerin hayatımıza düşüncelerimize etkisi düşünülüyordu. Yalanlar dolduruyoruz zihnimize filmlerle ve televizyon bizi inşa ediyor.
Benlik dediğimiz şey nerede başlayıp nerede bitiyor? Aslında hepimiz aynı formun başka hayatlara, başka koşullara uyarlanmış haliyiz. Başkası ile aramızdaki fark hatta başka bir şey ile aramızdaki fark atom dizilişinden başka bir şey değil. Kadın, Jack nerede başlıyor, ben nerede bitiyorum, birbirimize karışmaya başladık diyordu. Belki bu birleşiklik aynı zihnin ürünü oldukları için değildi. Bütün varoluş için geçerlidir bu. Aradaki ayrım belki bir yanılsamadan ibarettir.
Kim bu diğerleri ve biz kimiz? Karşı cinsteki halimiz, siyahi halimiz, Çinli halimiz, sinirli halimiz, çekingen halimiz, uzun halimiz, kısa halimiz, çirkin halimiz, maddi imkanları daha iyi bir ailede yetişmiş halimiz…Genetik piyangodan bize bir şey çıkıyor neticede bizi biz yapan şeyleri, bizi oluşturan şeyleri seçen biz değiliz.
Filmin başlarında henüz ölmeden vücudunun altı kurtlanan bir domuzdan bahseder. Doğa kayıtsızdır. Domuzu daha ölmeden yemeye başlamıştır kurtlar. Filmin sonunda baş karakter ölmeden önce bu domuzu görür ve onunla konuşmaya başlar. Domuz ona fizikçi olduğu için aslında hepimizin aynı olduğunu söyler. Domuz da o da atomlardan oluşmaktadır. Domuz ona durumunu kabullenmesini tavsiye eder. Kendine acımazsan sorun yok.
Kurtçuk dolu domuzu da birinin oynaması gerekir, değil mi? Neden sen olmayasın? Piyango sana vurmuş. Kaderini kabullenirsin. Sineye çekersin. Yola devam edersin.
Filmin sonlarında domuz ile baş karakterin iç içe geçtiğini görüyoruz. Zaten yeterince yakından bakınca her şey aynı değil midir? Sen, ben, fikirler…
Bir Cevap Yazın