İnternet, Demokrasi ve Parrhesia

İnternetteki, haberlerdeki ve makalelerdeki içeriklere bakıldığında internetin demokrasinin gelişimine katkı sağlamadığı görüşü hakim. Kimilerine göre demokrasiyi geriye bile götürdü, götürmediyse bile öyle bir potansiyeli var. Aslında internetin demokrasiyi daha ileri taşıyacağına inanılıyordu. Dijital parrhesia sağlanacaktı fakat olmadı. İnternet otoritelerce ele geçirildi. Troller aracılığıyla gerek ülkeler gerek yerel güç grupları birbirlerine zarar vermeye başladılar.

Renkli devrimler (Arap Baharı vs.) sırasında sosyal medyanın etkileri benzersizdi. Kimileri bunu internetin demokratikleştirici etkisi olarak okusa da kimine göre Amerikan müdahalesiydi ve demokrasiyle bir ilgisi yoktu. Daha sonraları hacktivist grupların yaptıklarına tanık olduk. İnternette dikkat çektiler. En önemli olaylardan birisi de Wikileaks olayıydı. Binlerce gizli bilgi ve belge sızdırılmıştı.

İnternet doğrudan veya dolaylı demokrasiye bizi daha çok yaklaştırmadı. Bu görüş çok dikkate değer olsa da bu görüşe biraz şüphe ile yaklaşmak gerektiğine inanıyorum. İnternetten beklenen neydi ve ne oldu? İnternet ve demokrasi arasındaki ilişkiden bahsederken “parrhesia” kavramının önemine dikkat çekilmelidir.

Parrhesia ve Parrhesiastes

İnternetin demokrasi getireceği anlayışı Foucault’nun üstünde çok durduğu “parrhesia” kavramına dayanıyordu. Parrhesia Latinceye libertas olarak çevrilmiş olsa da İngilizce’ye “özgürce konuşma”, Fransa ve Almanca’ya “açık sözlülük” olarak çevrilmiştir. Parrhesia otorite karşısında zarar görmek pahasına doğruları söylemektir. Yaltaklanmanın aksine otoriteye duymak istediği şeyleri söyleyen onu kör eden, onun kendisini görmesini engelleyen konuşma değildir parrhesia. Konuştuğu ötekinin kendini görmesini, kendini sorgulamasını sağlar.

Parrhesia olması için tabii bir parrhesiastes olması gerekir. O gerçekten doğru olduğuna inandığı şeyi ölüm, dışlanma, cezalandırılma, işten kovulma vs. tehlikesine karşı dile getirir. Yunanlılar inanır ki kişi ancak belli bir bedeli ödemeyi göze aldığında parrhesia ortaya çıkar.

Örneğin, bir hatibin, popülerliğini yitirme pahasına çoğunluğun önünde onların düşünceleriyle uyuşmayan bir hakikati dile getirmesi de hatibi parrhesiastes kılar. Yahut, bir dostu kırma veya öfkelendirme pahasına ona karşı hakikatin dile getirilişi de parrhesia’ya işaret eden bir risktir. Foucault’nun parrhesia konusunda özellikle altını çizdiği husus ise parrhesiastes’in daima hitap ettiği birinden daha güçsüz bir konumda oluşudur; “Parrhesia ‘aşağı’dan gelip ‘yukarı’ya yönelir. Bu nedenle bir Yunan, bir çocuğu eleştiren bir öğretmenin ya da bir babanın parrhesia kullandığını söylemeyecektir. (Foucault 2014a: 15).

Foucault’nun Felsefesinde Bir “Sözel İlişki Etiği”: Parrhesia

Dijital Parrhesia neden sağlanamadı?

Parrhesia tanımından anlaşıldığı gibi internet ve sosyal medya dijital parrhesia’nın ortaya çıkmasını sağlayacaktı. Beklenen olmadı. Bunun birçok sebebi olsa da hemen akla gelen durumlardan bazıları şunlar olabilir.

1- Devletler interneti yeni bir cephe olarak gördüler. Toplumsal kargaşa çıkarmak, siyasete etki etmek gibi isteklerle hareket ettiler. Bunun en önemli örneği Cambridge Analytica olayıydı. İddiaya göre Rusya, Tüketici, takipçi, seçmen davranışlarını değiştiren bir şirketten yardım alarak ABD seçimlerini etkiledi. Facebook’a 5 milyar dolar ceza kesildi. Demokrasi açısından bu büyük bir tehditti. Algı ve manipülasyonla belki de binlerce oy etkilendi. Demokrasiyi ileri taşıması beklenen internet demokrasinin tahribine imkan vermişti.

2- Algı ve manipülasyon için troll orduları kuruldu. Siyasi partiler ve diğer çıkar grupları interneti devletler gibi bir arena olarak gördüler. Doğru ve yanlışa aldırmadan kendilerine fayda sağlayacak durumların üstünde durdular. Yalan haberler, karalama, iftira hiç düşünülmeden yazılır oldu. Bu yazılanlar, yalan haberler de dahil korkunç bir hızla diğer kullanıcılara ulaştı. Bu kullanıcılar belki de işin doğrusunu hiç öğrenemediler bile. Sonuçta kamplaşma sosyal medyada da devam etti. Bir tarafın sesi diğer tarafa ulaşmadı.

3- Popüler kültür galip geldi. İnsanlar hayatlarını sergilemeye başladı. Sosyal medya sitelerinde hakikatler değil magazinvari konular ön plana çıktı. İnsan hakları savunucuları, hukukçular, felsefeciler ve bilim adamları daha çok görünür olabilecekken sosyal medya kendi “influencerlarını” ortaya çıkardı. Dikkatimiz ve enerjimiz farklı yönlere çekildi. Bunlar çoğunlukla demokrasiyle ilişkisi olmayan kişilerdi. Youtuberlar ve Instagram fenomenlerinden aklınıza gelenler vardır.

4- Tartışmalarda bir seviye kalmadı. İsim kullanmadan yazmak bazen bir avantaj olsa da kötü etkileri de ortaya çıktı. İnternette anonim isimlerle ırkçılık ve nefret suçu işlenmeye başladı. Herkesin herkese saldırabildiği platformlarda linç kültürü yeni bir boyuta taşındı. İşin içinde olmayan, o konuda uzmanlığı olmayan kişiler her konuda yorum yapar oldular. Microsoft’un Twitter’daki yapay zeka hesabının nasıl saçmaladığını biliyoruz.

İnternet demokrasi getirmedi mi?

Bu görüş güçlü gibi görünse de ben daha iyimser bakmak gerektiğini düşünüyorum. İnternete yönelik bu büyük ilgi onun gücünün büyüklüğünden kaynaklanıyor. Otoriteler bu büyüklükten zarar görmemek, hatta onu kendi çıkarlarına hizmet etsin diye etkilemek istiyor. İnternet demokrasi getirmedi demek anlamsız geliyor bana. İnternet demokratikleşmeyi arttırdı mı? Bu soru daha önemli. Burada önemli olan interneti sosyal medyadan ibaret görmemek. Ona bütüncül bakmak. Demokrasi hızlı tren olmadığı için internetin demokrasiye katkı sağlayıp sağlamadığını görmek o kadar kolay değil. Demokrasinin gelip gelmediğini bakıp anlayamayız.

İnternet demokrasi getirdi. İnternet bilginin yaygınlaşmasını, ülkelerin birbirini daha iyi tanımasını ve kültürlerin birbirinden haberdar olmasını sağladı. Bireyler kendi memleketlerinde asla duyma olanağı bulamayacağı konuları duydular internet sayesinde. Tüm bunlar insanlarda daha iyi yaşama ve yönetilme isteğini uyandırdı. Yeni talepler ortaya çıktı. Bunu biraz somutlaştırmaya çalışayım. Bunun aklıma gelen bazı göstergeleri şunlar:

1- Geleneksel medyaya alternatif olarak sosyal medya var. Ana akım medyanın bahsemediği konular Youtube’da bir kanal tarafından anlatılabiliyor. İnsanlar konu hakkında bilgi sahibi oluyor ve başka bir açıdan meseleye yaklaşabiliyorlar.

Muhalif bir video, bir şarkı veya bir konuşma 10 milyon gibi izlenme rakamlarına ulaşabiliyor. Sosyal medyada gündem olduğunda parrhesia, dijital parrhesiaya dönüşüyor ya da yol açıyor.

2- Artan iyi yaşama talebi. Bireyler kendilerini sadece ilçesindeki insanlarla kıyasladığında ne istediklerini bilmeyebilirler. İnternet dünyadaki güzel örneklerin herkesçe görülmesini sağladı. Almanya’da ucuza yapılan market alış verişlerini, bir şehirdeki ray ağını, bisiklet yollarını, çevre dostu yapılaşmaları gören insanlar bunun mümkün olduğunu gördüler. İnsanların yaşadıkları hayattan ve çevrelerinden beklentileri değişmeye başladı.

3- İnsanlar sorunları biliyor ama çözümleri duymakta zorlanıyordu. Bugün yapısal reformalar, hukukun üstünlüğü, inovasyon, katma değerli üretim, markalaşma ve tasarım gibi kelimeler insanların dilinde. Bu kelimelerin herkesin dilinde olması sosyal medyadaki etkili isimlerin kamuoyunu etkileme güçlerinin bir göstergesi olarak anlaşılmalı.

4- Algı ve manipülasyonlar aşılabilir. Algı ve manipülasyon için açılan hesaplar bir zaman için dikkate alınsa da zaman geçtikçe bunların kıymeti kalmayacak, güvenilir olduğundan emin olunan kişiler dikkate alınacaktır. İnterneti ve sosyal medyayı yeni yeni öğreniyoruz. Yalan haberlerle başa çıkmak için bazı platformlar oluşturuldu bile. Sosyal medyada yayılan haberin doğru olup olmadığıyla ilgili açıklama yapıyorlar. Zamanla sistem oturacak ve algıcılar dışlanacaktır.

Yayıncılığı demokratikleştirmek neden önemlidir?

İnternete karşı olanlar neden baskıcı rejimler? İnternet özellikle sosyal medya yasaklarını göz önünde bulundurduğumuzda aklımıza bazı ülkeler geliyor. Demokrasi ile mesafe arttıkça sosyal medya ve internet yasakları artıyor. Kimi ülkeler ise sosyal medya ve interneti ellerinde tuttukları için ondan korkmuyor olabilirler. İnternet çok büyük bir güç ve şirketlerin eline bırakılamaz.

Google, Youtube, Facebook, Twitter gibi sosyal medya siteleri internet için bir tehdide dönüşebilirler. Algı ve manipülasyon bu sitelerce yapılabilir. Açık ve özgür internet desteklenmelidir. Yayıncılığın demokratikleşmesi, yani teknik bilgiye ihtiyaç duymadan herkesin internete ve diğer insanlara erişerek düşüncelerini ifade edebilmesi çok önemlidir. Fransız İhtilali‘nin özgürlük sloganı düşündüğünü söylemekle ilgiliydi. Uzun vadede internetin demokratikleşmeye etkileri daha gözle görülür olabilir.

Dijital parrhesia için yayıncılığın demokratikleştirilmesi, yani teknik bilgiye ve ciddi bütçelere ihtiyaç duymadan (hatta ücretsiz olarak) herkesin düşüncelerini özgürce yayabildiği platformlara ihtiyaç vardır. sirazduvari.com’da kullanılan WordPress altyapısı da aynı felsefeyle geliştirilmektedir.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.068 aboneye katılın
%d blogcu bunu beğendi: