Besim F. Dellaloğlu Hoca bize sürekli Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Nesillerin üst üste okuduğu beş kitap yoktur.” sözünü hatırlatır. Bu durum kötüdür çünkü kültür bir inşa meselesidir iki günde oluşacak bir şey değildir. Bir temel olması ve bu temelin üstünde yükselmek gerekmektedir. Newton’ın “devlerin omuzlarında yükselmek” tabiri gibi. Peki ama neyi temel alacağız? İşte kültürü inşa edeceğimiz ve bu inşaa sırasında bir gözümüzü hiç üstünden ayırmayacağımız şey kanondur.
Kanon edebiyatta ya da başka bir alanda ölçü anlamındadır ve toplumlar kültürlerini bu kanon üzerine koyarlar. Ulus devletin temelleri de buradadır. Sürü ve toplum arasındaki fark biraz da kanonlaşma sürecinin başarılı olup olmamasında olabilir. Bizim birkaç neslin üst üste okuduğu Shakespeare, Cervantes gibi temel taşlarımız yoksa bu açığı nasıl kapatacak ya da neyi neyin üstüne koyacağımızı nasıl belirleyeceğiz? Bunlar elbette bir çırpıda cevabı verilemeyecek sorular.
Bir kanon, bir gelenek olacak, bu gelenek dışlanmayacak ve saygı duyulacak ki sadece “eski” değil “köklü” olacak. Elbette bu da yetmez. Köklerini geçmişten alan bu değerler günümüze de hitap edecek ve dahası evrenselleşerek insanlığa seslenmeyi becerecek. Sadece bir kültüre değil tüm insanlığa sunulabilecek bir değer olacak. Kültür ve medeniyet gibi tartışmalı bir ayrım ortaya çıkacak. Ne kadar zor bir süreç olacağını tahmin etmek bile güç.
Kanonlaşma sürecindeki bazı engeller
Kanonlaşma için, ölçütün ortaya çıkması için önce üstünde mutabakata varılacak bir eser ortaya çıkmalı fakat daha kültürde ortak değer olarak ortaya çıkamayan eser insanlığa seslenmek konusunda çok daha zorlanacaktır. Kanonun ortaya çıkması ciddi bir konu peki kanonlaşma önünde ne gibi engeller var? Bu sorunun da elbette bir çırpıda verilecek bir cevabı yok fakat 2020 basımı “Kaldırın Şu Heykeli Buradan” isimli bir kitap okudum ve geçmişten günümüze yıkılan, yeri değiştirilen bir türlü halk ya da siyasiler tarafından kabullenilemeyen heykellerin hikayelerini anlatıyordu kitapta yazar.
Bir heykelle insanların ne gibi alıp veremedikleri olabilirdi? Okudukça bu konuda ufkunuz açılıyor ve aslında kanon oluşması için ortak mutabakata varılması konusunun ne kadar zor olabileceğini fark ediyorsunuz. Kimi heykeller müstehcen diye, kimileri belli kesimlerce sevilmiyor diye, kimileri çirkin bulunduğu için ve kimileri kültürümüze uymuyor diyerek yok edilmiş bu heykellerin. Siyasi ve tarihi kişiliklerin heykellerini dikmek ve orada kalmasını sağlamak zor mesele. Belki de bu yüzden belediyeler abuk sabuk heykeller dikiyorlardır. Neyse.
Heykellerle ilgili daha büyük bir sorun ise bir zamanın değerlerinin artık “değer” olmaması, aksine onun eski köhne düzenin bir yansıması olarak kabul edilmesi. Örneğin ABD’de kimi savaş kahramanları kölelik yanlısı olduğu için, kimi ülke kahramanları da kitlelerin ölmesine neden olduğu için zamanında makbulken şimdi istenmeyen kişiler olmuşlar. Eskinin kaşifleri sömürgeciliğin ve emperyalizmin simgesi olarak görülmüş ve heykellerine yönelik bakışlar değişmiş. Feministler heykellerin çoğununun neden erkek olduğunu sorgulayarak tarihte kadın hakları için mücadele etmiş kadınların heykellerinin konulması için uğraşmışlar.
Beş dakkada değişir mi bütün işler?
Edebiyatta kanonlaşma süreci de heykelle ilgili problemleri yaşamış olmalıdır fakat gidişatın hep olumlu yöne olduğunu düşünmek için sebeplerimiz var. Eğer alttaki kanonlaşma sürecine dikkat edilmezse her şeyin geçici olduğu çok hızlı bir dünyada yaşadığımız fikrine kapılabiliriz. Örneğin Oscar alan filmler listesine baktığımızda ya da genel olarak sinemaya baktığımızda bir gelenek biz görmesek de olmalıdır sanıyorum. Bazı ekoller hemen her sanat dalında ortaya çıkar.
Neyi kanon sayacağımız konusu tartışmalıdır fakat mesela ülkemiz için herkesin önereceği bazı eserler olacaktır fakat kanonlaşma artık hem daha zor hem de biraz popüler kültür ile ilişkilidir sanıyorum. Postmodernizm bağlamı dışında düşünülebilecek bir konu değilmiş gibi bu mesele. Herkesin bildiği, hatta birkaç neslin bildiği edebiyat ve sinema eserleri elbette vardır fakat kanon için öncelikle “tanım” üzerinde uzlaşmak gerekiyor sanırım.
Kanon ve edebiyatta kanon tanımları üzerine bilgilendirici ve net bir makale için buradaki makale incelenebilir. Kanonun ölçü kavramı esas olsa da otorite kitaplar lisetesi anlamında ele aldım.
Bir Cevap Yazın