Can Temiz’in Hayvan Yaralı isimli şarkısı bir süredir dinleme listemde. İnsanların dışlama davranışları ve etik üzerine ilginç bir yaklaşımı var şarkının. Konu benim de tam etik çalıştığım bir döneme denk geldi. Yazıda toplumun dışlama mekanizmalarının nedenleri üzerine ham düşüncelerimi derleyerek töre kavramından etik kavramına geçişi ele almaya çalışacağım.
Hayvan Yaralı şarkısındaki şu sözle konuya kalbinden gireyim. “Uslu köpek ol kimse ters gitmez. Ona burda öyle denmez…” , “Beni burda kimse sevmez.” Bu sözler iktidarın ya da toplumun dışlama mekanizmasının bir bölümüne dikkat çeker fakat bu sebep buzdağının görünen yüzüdür. Yanlış değildir fakat meselenin büyüklüğünü ortaya koymaz.
İktidar ya da toplum, iktidara talip olan ya da sürüde liderliğe talip olan başka bir özne çıktığında onu yok sayma ve yalnızlaştırma eğiliminde olabilir. Bu primatlarda yenilen liderin sürüden atılması ya da insanlarda toplumda tehdit olarak algılanan kişiye baskı yapılarak onun “uyumsuz” gibi gözükmesi sağlanabilir. İktidar kendini koruma mekanizması olarak “dışlama” çalışmalarına girişebilir. Bu dışlama düşmanlaştırmaya giden bir adımdır. İşin nereye varacağı gidişata göre belli olacaktır. Başlangıcı ise kınama, ayıplama, marjinal kılmadır.
Dışlama hakkı kimindir?
Kimi inanç sistemleri dışlama mekanizmasını toplumun devamlılığı adına aktif olarak işletilir. Yahudi toplumunda Spinoza öyle bir dışlanmıştı ki hiçbir aile üyesi onunla görüşemiyordu. Çünkü onunla görüşen aile üyeleri de aynı şekilde dışlanacaktı. Dışlama kimi toplumlarda ise aşamalıdır. Birinci aşamada sadece hor görülür yanlış hareketi yapan kişi ve şevkat kapısı ona açıktır. Davranışlarını düzeltmesi yeter. Tam dışlama ise geri dönülemez noktadan sonra gelir.
Her dışlama bir düşmanlaştırma değildir ama olabilir de. Davranışın iktidarı ya da iktidar ilişkilerini ne kadar değiştirdiğiyle ilgisi vardır. Yeterince dışlanan kişi düşmanlaştığında artık düşmanla aynı muameleyi görür. Hatta bu insanlara ya da topluluklara düşmandan bile daha sert muamele edilebilir.
İktidar ya da toplum bu dışlama gücünü nereden alır peki? Bütün dışlamalar iktidara talip olmakla ya da canını sıkmakla ilgili değil demiştik. Peki diğer türden dışlamalar görece “haklı” dışlamaların dayanağı nedir? İktidarın iktidar kalmasını sağlayan ve onu da boyunduruk altında tutan şey etiktir.
İktidarla kavga temalı şarkılarda ve türkülerde etik ve iktidara karşıtlık arasındaki ayrıma dikkat çekmek gerekir. Ferman padişahın ise dağlar bizimdir diyen Dadaloğlu’nun töreye çattığı düşünülemez. Taraflar birbirlerini yozlaşmakla ve yoldan çıkmakla suçlar. Toplulukların farklı isimler verdiği bu Tanrısal kurallara iki taraf da sahip çıkar. Üstelik büyük ihtimalle samimilerdir de. Halk da zaten töreyi ister.
Etik davranışı kaybetmenin bedeli
İktidar ne kadar dışlamayı silah olarak kullansa da dışlama mekanizmasının çarklarında ezilmek onun için de olasıdır. İktidar etikten üstün değildir. Etiği kaybetmenin en küçük bir erk sahibi için bile büyük tehlikeleri vardır. Bu riskler başlangıçta yönetilebilir gibi görünse de uzun vadede zorluklar artacaktır. Töre hakandan üstündür. Çünkü töre Tanrısaldır.
Töre,hukuk ya da toplumdaki bireysel arası kırmızı çizgiler evrimsel bir sürecin ürünüdür ve bu anlamda silinmesi ya da yok sayılması toplumun algoritmasına aykırıdır. Bu bir, “Bizim dediğimiz olmalı çünkü biz kalabalığız.” meselesi değildir. İlk toplumlar yasalarını Tanrıya dayandırdılar fakat onun Tanrısal olması belki çok başka sebeplerdendir. Töre iktidardan önce oluşmuştur. İnsanların güvenini kaybeden bir insan toplum tarafından sert şekilde dışlanmasa bile, “stratejik olarak” iyi geçinilen birisi olsa bile farkında bile olmadan fırsatları kaçıracaktır. Tehlikeler ve istenmeyen sonuçlar işin ayrı bir boyutudur.
Kötü kurt eğer töreye uymadığı için kötü kurt ise sevilmez. Tüm kötülüğüne rağmen töreye sadıksa taraftar bulur. Dexter ya da Walter White bu nedenle sevilebilir. Üstelik kötü kurt törenin ihlaline karşı ses çıkarıyorsa simgeye dönüşür. Dışlama mekanizması göründüğünden karmaşıktır ve etik dalga geçilecek ya da küçümsenebilecek bir şey değildir. Etiği söylem olarak küçümseyenlerin kendi hayatlarında onu bir yere yerleştirmeleri gerekmektedir. Töre kanla yazılmıştır ve onu kaybetmenin bedeli vardır. Bunun için törenin kusursuz olmasına da gerek yoktur. Töre olması gereken değil, olanın kendisidir.
Bir Cevap Yazın