Kusurlu mükemmellik tasarım için de geçerli midir?
Yürüdüğümüz kaldırımın, dokunduğumuz kumaşın, odamızdaki çiçeğin, ceketimizdeki derinin, izlediğimiz manzaranın ve daha birçok günlük hayattaki ‘vazgeçilmez’lerimizin mümkün olduğunca doğal olanını tercih ederiz. Doğaya uygun olanını.
Çünkü insan doğal eşyalar arasında kendini daha iyi hisseder. Ahşap kaplama bir odada daha huzurlu uyur. Toprak tonları gördüğü zaman dinlenir. Demirin, taşın, derinin arasında olmak ister. Yapaylığı sevmez.
Fakat günümüzde elimizi neye atsak suni bir şeye dokunuruz. Endüstrinin de etkisiyle doğal ürün bulmak artık zor ve pahalı bir erek. Biz yine de doğalın en azından doğal görünenin peşinden gideriz.
Peki, bu doğal dediğimiz varlıklara ürünlere baktığımızda hepsinde ortak olan bir özellik görebilir miyiz? Tasarım çerçevesinden bakarsak, doğal tasarımlarda ya da doğalmış gibi görünen tasarımlarda ortak yön nedir?
Sorumuzun cevabı ‘’kusur’’dur. Evet kusur. Doğadaki her varlık, her ‘’kusursuz’’ tasarlanmış varlık aslında kusurların muazzam birlikteliği ile bir bütünlük oluşturmuştur. Tasarımdaki doğallık da aslında kendi içinde kusurları barındıran tasarım demektir.
Bir odun parçasına baktığımızda budaklarını görürüz. Onu biçimlendirip parke yaptığımızda budaklarının görünmesi hoşumuza gider çünkü öylesi doğal olanıdır. Mermer görünümlü fayanslara baktığımızda üzerindeki pürüzler onun tasarımsal kusurudur yalnız onu doğal gösteren o kusurlardır. Derideki kılcal yarıklar, metaldeki çizikler bizim endüstriyel bakışımıza göre aslında birer kusurdur. Ama biz kusurlu olanı tercih eder, ortaya çıkan bütüne de ‘’kusursuz’’ deriz.
İşte bu yüzden otomotiv tasarımında deri, metal, ahşap görünümlü materyaller sıkça kullanılır. Hakikisini kullanmanın maliyeti fazla olacağından en azından doğal görünmesi için tasarım olarak doğala yakını tercih edilir. Başta da söylediğim gibi doğal ortamlarda kendimizi iyi hissederiz. Bu yüzden araç iç mekanlarında -lüks markalar dışında- bolca doğal görünümlü deri metal ve ahşap kullanılır.
***
Bunun yanında bir de tasarımsal kusurlar vardır. Bunların ilki asimetrik tasarımdır çünkü asimetri standartlığı bozar. Endüstriyel bir ürünün makineden çıktığı belli olmalı, standart olmalıdır. İşte asimetri de tasarımsal olarak bir kusur olduğu için aslında daha doğal görünür. Yani o ‘’makineden çıkmış’’ izlenimini biraz olsun kırar.
Tasarımda bunu en çok Japonlar kullanır. Japon arabalara baktığınızda bunu hemen fark edersiniz. Ortada olmayan plakalar, sis lambaları, iç mekândaki konumlandırmalar, arka bagaj kilitleri, geri vites lambalarının tek stopta olması, geri görüş kamerasının konumu vs çoğunlukla asimetriktir. Bu da onlara özgünlük ve doğallık katar. Sadece otomotivde değil endüstrinin diğer alanlarında ve mimaride de asimetriye sıkça yer verirler.
Tasarımda kullanılan bir diğer kusur da ‘’Bu da hiç burada olmuş mu?’’ dediğimiz, tasarımdan anlasın anlamasın herkesin beğenmediği unsurlardır. Bunlar aslında tasarıma bilerek eklenirler ki o tasarımsal kusursuzluğu kırıp daha doğal görünmeyi sağlasın. Ve insanlar bu kusurlara takılarak aslında ürününü daha çok benimserler. İphone 6’da gelen kamerayı herkes hatırlar. Neden, çünkü hepimiz karşı çıktık beğenmedik. Kamera çıkıntılıydı telefonu düz zemine koyunca kameranın üzerinde duruyordu. Olmazdı. Sevmedik. Tartıştık. Sonra da sırada bekleyip satın aldık.
Özetle, içinde yazılım olan her şeye ‘akıllı’ dediğimiz gibi, doğal olan her şeye de kusursuz demek yanlıştır. Aksine kusurlarıyla var olur doğa. Kusursuz dediğimiz o varlıkların bütününden detaylarına inince, kusurlarıyla peyda olduklarını göreceğiz. Bu noktada tasarımda mükemmelliği arayan insanoğlu kusurların gücünü göz ardı etmemelidir.
Bir Cevap Yazın