Platon’un mağarasının ilginç bir yorumu, o mağaranın zihnimiz olduğu ve asla anlayamayacağımız kavramlarla çevrili olduğumuzla ilgiliydi. Biz şeyleri neden sonuç bağlamında anlarız ve onlar arasındaki ilişkiyi bir noktaya kadar takip edebiliriz. Sonsuzluk, hiçlik ve ölümsüzlük gibi kavramları düşünmeye başladığımızda işin içinden çıkamayız. Bazı kavramlar için zihnimizin sınırlarıdır diyebiliriz.
Zihnimiz meseleleri nedensellik ilkesine göre düşünür, böyle evrimleşmiştir. Nedeselliğin olmadığı bir durum düşünemeyiz. Çünkü bir mantığımız vardır ve tüm düşüncelerimiz o mantıktan süzülen düşüncelerdir. Mantık derken zihnimizin düşünme kurallarının toplamını kastediyorum. Bir düşünce zihinden çıkıyorsa o düşünce mantıklı olmak zorundadır aksi halde zaten onu düşünemiyor olurduk. Wittgentein’ın Tractatus’daki şu maddesini hatırlayalım: “Mantıksız olan hiçbirşeyi düşünemeyiz, çünkü o zaman mantıksız düşünmemiz gerekirdi.” (We can not think anything unlogical, for otherwise we should have to think unlogically.)
Mantıksız bir şey düşünemeyiz ya da söyleyemeyiz çünkü o zihinden doğduğu için mantıktan süzülmüş bir şey olacaktır. Çelişik ya da tutarız ya da anlamsız şeyler söyleyebiliriz fakat bu söylediklerimiz yine zihnimizin ilkelerine göre ortaya atılmış şeylerdir. Öyleyse biz aslında mantık duvarlarıyla çevrili olarak düşünür ve yaşarız. En gerçek dışı, en ezoterik, mistik, gizemli ya da paranormal, adına ne dersek diyelim her şey mantıktan dolayısıyla nedensellikten sıyrılamaz. Gerçek üstü dediğimiz şeyler bile mantık duvarlarına sıkışmak zorundadır.
Büyü ve paranormal olaylar üzerine
Mantığın dışına çıkmaya çalıştığımda aklıma büyü ve budist rahiplerin uçmaları gibi gerçek üstü olaylar geliyor. Yazının kalanında bu tür mantık dışı kabul edilecek şeylerin bile aslında mantık duvarlarına hapsolduğunu göstereceğim. Özellikle de nedenselliğin zorunluluğuna dikkat çekeceğim.
Gerçek üstünün de nedenselliğe zorunlu bağlılığını “The love me or die” şarkısını dinlerken düşünmeye başladım. Şarkıda sevdiği kadına büyü yaptıran bir adamı anlatıyor. Sevdiği kadının kendisini sevmesi için büyü yapar. Büyüye göre kadın ya ona aşık olacak ya da ölecektir. Büyü sürecini anlatırken kadının tırnağını ve elbisesinden bir parça kullandığını anlatır. Bunun üzerine internetteki diğer büyüleri araştırdım. Ayırma büyüsü, bağlama büyüsü gibi bir sürü büyü var. Bu büyülerin ortak noktası ise çok “mantıklı” olması.
Ayırma büyüsü için makas kullanmak gerekiyor, bağlama büyüsü için birbirine sarılı iki tahta kaşık (Bkz:kaşık pozisyonu 🙂 ya da iki nohut ya da iki tane mum. Buradaki ilkel mantığı görmek zor değildir. Kaşıklar, nohutlar ya da mumlar elbette temsildir. Makas da ayrıldığı için ayırma büyüsüne layık görülmüş olmalıdır. Muhayyile onu öyle kurgulamıştır. Burada ilkel bir benzetme mantığı güdülür. Örneğin bazı topluluklarda erkeklerde cinsel gücü arttırmak için gergedan boynuzu yedirilir. Voodoo büyüsünde kişinin temsili bir bez bebektir.
Büyüdeki mantık ilkel bir benzetme işidir fakat daha karmaşık denilebilecek türde büyüler de bu kuraldan azade değildir. Örneğin büyüyü yaparken kişniş otu atmam gerekir. Kişniş otu yerine çörek otu atarsam olmaz. Peki neden olmaz? Çünkü kişniş otu bir takım nedenlerden dolayı kişniş otu olmalıdır. Büyü de yapıyor olsak gerçekliğin üstüne de çıkıyor olsak olmayınca olmaz. Kişniş otu olması lazım. Onun bir çünküsü vardır ama biz bilmeyiz.
Neden sonuç ilişkisinin can çekişmesi
Aynı durum mistikler için de geçerlidir. Örneğin bir budist rahibin havaya uçabildiğini varsayalım. Uçan bu rahip neden uçabilmektedir de genç rahipler uçamamaktadır? Genç rahip neyi yaptığında uçmaya başlayacaktır? Aslında doğa üstü ya da gerçek üstü görünen bu durumlar kendi içinde bir nedenselliğe göre işlemektedir. Kalp gözü açılan budist rahibi doğru mantraları söyleyerek, yeterince yoga yaparak bu noktaya eriştiyse demek ki yoga ve mantra ile uçma arasında ya da yer çekimi arasında bir ilişki olmalıdır. İşin detalarını bilsek aslında, yani uçan rahibin beyin emarını kusursuz çekebilsek, ki ilahi bir engelden dolayı çekemiyorsak da bu engelin ortaya çıkmasının nedenlerine giderdik, durum açıklığa kavuşabilirdi.
Buradaki örneklerde anlatmak istediği gerçek üstünün daha doğrusu zihin üstünün, mantık dışının varsa bile bunun insan zihninden çıkamayacağıdır. Biz mantık duvarlarıyla çevrili zihnimizle düşünürüz ve bu yüzden bizden çıkan gerçek üstü düşünceler aslında gerçek üstü vs değildir, çünkü bizden çıkmıştır. Neden sonucun yönünü değiştirmek ya da neden sonuç ilişkisini gizlice ima etmek bizi mantık dışına çıkarmaz. Örnekleri çoğaltmak laf kalabalığı olacaktır anlayanlar için. Hepimiz bu hapishaneyi sevmeliyiz sanırım. Hoş, çok da fena bir yer gibi görünmüyor!
Bir Cevap Yazın