Mecelle-i Ahkâm Adliyye Ve Bazı Hükümleri

Mecelle adıyla bilinen ve Ahmet Cevdet Paşa önclüğünde bir komisyon tarafından hazırlanan bu kanunlar bütünü İslami değerleri yansıtması ve Osmanlı Hukuku hakkında bilgiler vermesi açısından önemli bir kaynak. Mecelle hükümleri, bir kanunlar listesi değil bir hukuk felsefesini yansıttığı için önemli.

Hukuk her sosyal bilimcinin üstünde düşünmesi gereken bir konudur. Hukukun doğasını anlamak için Hammurabi kanunları, 12 levha kanunu gibi ilk hukuki belgeleri dikkate almak gerekir. Günümüz çağdaş hukukunun temelini anlamak için ise Mecelle önemli bir kaynak. Şuan halen kısmi olarak kimi ülkelerde uygulandığı söylenen Mecelle Hukuku hakkında Vikipedi‘de şu bilgiler yer alıyor:

Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye veya kısaca Mecelle, 1868-1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından derlenen İslami özel hukuk (medeni hukuk) kuralları kodeksidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yarım yüzyılında şer’i mahkemelerde hukuki dayanak olarak kullanılmıştır. Bir giriş 16 bölümden oluşur ve 1851 madde içerir.

Mecelle, kendi çağında 13 yüzyıllık İslami fıkıh geleneği üzerinde inşa edildiği halde, maddeler halinde düzenlenmiş analitik ve pozitif bir hukuk sistemi oluşturma çabasıdır. Doğu Roma İmparatoru Jüstinyen tarafından 6. yüzyılda Konstantinopolis’te hazırlatılan ilk (code civil) derlemesinden sonraki ilk örnek olması özelliğiyle İstanbul’u özel bir konuma kavuşturur.

Batı ülkelerinin Medeni Kanun (code civil) geleneği Büyük Jüstinyen’in 6. yüzyılda hazırlattığı ilk (code civil) düzenlemesine dayanır. Mecelle, Tanzimat Fermanı ile açılan dönemin en önemli kanunu ve Osmanlı modernleşmesinin en önemli anıtlarından biridir. Bu anlamda (modernleşme) olarak adlandırılan istikametin aslında kökü Konstantinopolis’te, yani İstanbul’da olan bir sürecin ihyası olduğunu da gösterir.

Arapça “çok büyük boy kitap” anlamına gelen mecelle, Fransızca “1) büyük kitap, 2) hukuk ilkeleri derlemesi” anlamına gelen ‘codex’ sözcüğünün çevirisi olarak kullanılmıştır. Türk Medeni Kanunu’na ek olarak çıkarılan 864 sayılı Tatbikat Kanunu’nun 43. maddesiyle 4 Ekim 1926’da Mecelle yürürlükten kaldırılmıştır.

Mecelle’den bazı temel hükümler :

2. Madde: Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir.

Yani: Bir olay hakkında karar verilirken sadece sonuca değil niyete de bakılır. Örnek: Cinayet mahalline katili getiren kişinin hakkında hüküm niyete göre olmalıdır.

4. Madde: Şekk ile yakin zail olmaz

Yani: Şüphe nedeniyle, (bir delil olmadan) emin olunan durum ortadan kalkmaz. Örnek: Bir kişi geçen sene zekat verip vermediği konusunda bir an şüpheye düşse, o ana dek genel kanısı zekatı verdiğiyse, yeniden zekat vermeme gerek yoktur.

7. Madde: Zarar kadim olmaz

Yani: Ortada zarara yol açan bir durum varsa böyle gelmiş böyle gider denilerek kabullenilemez. Örnek: Trafik akışını tehlikeye sokan bir bina eskiden beri orada olsa da gerekli önlem alınmalıdır.

8. Madde: Beraat-ı zimmet asıldır

Yani: Suçluluğu kanıtlanana kadar kişi suçsuzdur. Bildiğimiz adıyla masumiyet karinesi. Bu cümleyi bir avukat olan ve Başbakan sözcülüğü yapan bir siyasetçi de kullanmıştı. Örnek: Hırsızlık şüphesiyle yakalanan birisi delil olmadıkça hırsız muamelesi görmez.

18. Madde: Bir iş dıyk oldukta, müttesa’ olur.

Yani: Bir iş daraldığında, zorlaştığında genişletilir. Bir iş içinden çıkılmaz hale gelirse kolaylaştırılmalıdır. Yoksa aksine sonuçlar verir. Örnek: Aşırı tutucu bir kanun uygulamada amaca ulaşmayacağı gibi insanları hileye mecbur eder. Bir kişi borçlarını ödeyemiyorsa ona taksit yapılır.

26. Madde: Zarar-ı âmmı def’ için, zarar-ı hâs ihtiyar olunur.

Yani : Büyük bir zarardan kurtulmak için küçük bir zarara neden olunabilir. Örnek: Cahil bir doktor meslekten atılabilir.

29. Madde: Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur

Yani : İki şer (kötülük) arasından daha az kötü olan tercih edilir. Örnek: Bir sorundan kurtulmak için parmağın ya da kolun kesilmesi gerekiyorsa, daha az şerli olan parmağın kesilmesi gerekir. Günümzde siyaset için de sık kullanılan bir ifade.

34. Madde: Alınması memnu’ olan şeyin, verilmesi dahi memnu’ olur.

Yani: Alınması yasak olan şeyin verilmesi de yasaktır. Faiz ve rüşvet gibi. Aynı şekilde işlenmesi yasak olan şeyin istenmesi de yasaktır. Birini hırsızlığa yollamak gibi.

96. Madde: Bir kimse için, başkasının mülkünde, onun izni olmadan tasarruf etmek caiz değildir.

Son olarak :

Usûl esasa mukaddemdir

Yani: Yöntem, sonuçtan önce gelir. Eğer bir işi yaparken kullanılan yöntem hatalıysa sonuç dikkate alınmaz. Bir şeyi ne yaptığımız kadar nasıl yaptığımızda önemlidir. Örnek: İşkence ile itiraf almak, kopya çekerek dersi geçmek, hırsızlık yaparak bağış yapmak gibi.

Maddeleri yanlış anlamış ya da yanlış yorumlamış olmam muhtemel. Hataları hoşgörün lütfen. Burada alıntıladığım maddeler hukukun temeliyle ilgili olduğunu düşündüğüm maddeler. Hukuk üzerine düşündüreceğini sandığım maddeler. Son madde hariç hepsi Mecelle’nin ilk 99 maddesi arasında yer alıyor.

Bir yanıt

  1. Bir madde ek yapayım. “Galat-ı meşhur lügat-i fasihten evladır.”

    “Galat-ı meşhur lisan-ı fasihten evladır.” ile benzer. Herkesin diline yerleşmiş yanlış bir sözcük, o sözcüğün gerçek anlamına tercih edilir. Mecelle’de (ki kalın kitap demektir) bu hüküm herkesin bildiği yanlış bir uygulama, doğrusuna tercih edilebilir olarak yorumlanabilir.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.071 aboneye katılın
%d