Mühürlenmiş Zaman Tarkovski’nin hayata, sanata ve sinemaya yönelik düşüncelerini anlattığı kitabı. Kitabın neredeyse her satırında Tarkovsky’nin filozof ve sanatçı yönünü bir arada görmek mümkün. Okumak ve üstüne düşünmek çok keyifli. Çok kitapta olmaz bu. Kitapta not aldığım bazı yerler üzerine yazdım.
Tarkovski’ye göre sanatın amacı insanın kendisine ve çevresindekilere bu gezegende ne aradıklarını, neden yaşadıklarını ve varlık sebeplerinin ne olduğunu açıklamaktır. Açıklamak yerine sormak demek daha doğrudur. Sanatın amacı insanı bu sorularla yüzleştirmektir. Tarkovski’nin sanatla ilgili yaptığı bir diğer tanım ise şudur:
Sanatın amacı insanı ölüme hazırlamak ve ruhunun toprağını sürüp yumuşatarak, ona iyiye, güzele yönelme yeteneği kazandırmaktır.
Sanatın bir şeyi sağlar. Bilimsel ve estetik olarak dünya iki kaynaktan kavranır. İnsan gerçekliği öznel deneyimleri yoluyla, sanat aracılığıyla benimser. Dünyayı anlamak için elimizde sadece bilim ve duygular vardır. İşe yarar ya da yaramaz ama elimizde çok fazla şey yok. Sanat her zaman ruhunu emip yok etmeye çalışan maddeye karşı verdiği mücadelede insanın bir silahı olmuştur.
Eğer sanat mutlak gerçeğin hiyerogliflerine dayanıyorsa
Sanat bir şeyleri hissetmeyi sağlar sadece. Mutlak gerçeğin hiyerogliflerine dayandığı için gerçekten kırıntılar vardır içinde. Onu hissederiz. Sanat hiçbir şey öğretemez; insanlığın dört bin yıldır sanattan hiçbir şey öğrenememiş olması da bunu gösteriyor.
Bilim ve sanat farkı
İnsan, gerçekliği, öznel deneyimleri yoluyla, sanat aracılığıyla benimser. Bilimde, insanın dünyaya dair bilgisi, sonsuz bir merdiven basamaklarını tırmanmak zorundadır; bu tırmanış sürecinde dünyaya dair edinilmiş bir önceki bilgi sürekli yenisiyle yer değiştirir. Sanatsal buluş ise her seferinde dünyanın yeni ve biricik imgesi, dünyaya dair yeni ve biricik tasavvur ve mutlak gerçeğin hiyeroglifi olarak doğar.
Sanatta eskime, zamanı geçme ve modası geçme yoktur. Sanat mutlak gerçeğin hiyerogliflerine dayanır.
Mutluluk yoktur.
Mutluluk yoktur, ona doğru bir atılım vardır sadece. Gerçek mutluluk olsaydı birey ve toplum bağı kesilirdi. Toplum yıkılırdı. İnsan bir şekilde mutluluğa ulaştıktan sonra toplumdan ayrılıp kendi köşesine çekilebilirdi. “Mutluluk bir şekilde elde edildikten sonra katlanıp cebe koyulacak bir ideal değildir.”
Sinema
Sanatçı seyirciden daha akıllı değildir. Sanatçının salonu dolduran kalabalıktan farkı imgelerle düşünmesi ve düşünce dünyasını imgelerle dile getirmesidir. Tarkovsky imgenin üstünde çok durur. Nedir imge?
İmge, ele geçmez, bölümlenemez bir şeydir; bilincimize ve gerçek dünyaya bağlıdır ve hep bunların içinde tecessüm etmeye, vücut bulmaya çabalar. Dünya gizemliyse eğer, imge de gizemlidir. İmge, hakikat ve gerçek ile, bizim Öklid uzamıyla sınırlı bilincimiz arasındaki ilişkiyi tanımlayan bir eşitliktir. Bizim dünyayı bütünselliğiyle algılayamıyor olmamıza karşın, imge bu bütünselliği ifade edebilme yeteneğine sahiptir. İmge: hakikatten bir izlenim…bizim kör gözlerimizle bakmamıza izin verilmiş…
Sinemayla ilgili şöyle bir zorluktan bahsediyor Tarkovsky, İki insanın göz göze geldiğini ve birinin bu göz göze gelişten dolayı tedirginlik duyduğunu düşünün. Bunu kameraya almak istediğinizde izleyici sadece birbirine bakan iki kişi görür. Korku psikolojik bir durumdur ve bunu izleyiciye geçirmek için fazlası gerekir. Burada mizansene başvurmak biraz tehlikelidir. Çünkü mizansen zenginleştirme, belki göze sokma ister ama betimleme arttıkça yapmacıklık ortaya çıkar. Gerçek olaylar sade ve tuhaf olabilir fakat mizansen gerçeği elde etmek adına abartıya yol açar.
Sanat diyalektik çelişkiyi bir arada bulundurmalı, tek yanlı olmamalıdır. Zıtlıklar bir arada bulunmalıdır. İki farklı bakış açısı bir arada verilmelidir.
Sinemada seyircinin yönetmenin ne yaptığını anlamasının gerçekçiliği azalttığını söyler yönetmen. Çeşitli örnekler verir. Bir kadınla bir erkek birbirlerinin yanından geçerken göz göz gelseler ve birbirlerinden etkilenseler bu nasıl gösterilirdi? Herhangi bir yönetmen kadın ve erkek geçtikten sonra önce erkeğin arkasına bakmasını, erkek önüne dönünce de kadının arkasına bakmasını isteyerek kadın ve erkek arasında bir etkileşim olduğunu gösterirdi. Tarkovsky böyle yapılırsa seyircinin yönetmenin yapmaya çalıştığı şeyi anlayacağını ve gerçekçiliğe gölge düşeceğini söylüyor. Kadın ve erkek birbirlerinin yanından geçerken çok kuvvetli bir rüzgar eserse eğer seyirci bir şeylerden şüphelenir fakat yönetmenin niyetini anlayamaz…
Başka bir yönetmenden bir örnek verir. Kaybolma sahnesi çekilirken belirgin bir ağacı çeker kamera. Böylece herhangi bir yönetmenin yapacağı gibi sisin içinde kaybolan ve ağaçlara çarpan atlılar görmeyiz filmde. Atlılar belirgin ağacın etrafına birkaç defa geldiğinde daha atlılar anlamadan biz anlarız onların kaybolduğunu. Sadece izleyerek…
Yönetmen oyunculukla ilgili bazı düşüncelerinden de bahsediyor. Mesela İvan’ın Çocukluğu filminde bekleme sahnesinde kadın oyuncu senaryoyu bilmez. Beklediğinin gelip gelmeyeceğini bilmeden bekler. Yönetmene göre bunu bilirse ona göre bekler ve bu oyununa yansır. Bir yerde de kendine çok güvenen bir oyuncunun daha az artistik oynaması için bir önlemini anlatır. Oyuncunun güvenini kırmak için kulağına yönetmenin kendisinden memnun olmadığı ve onu değiştirmeyi düşündüğü dedikodusunun gitmesini sağlar. Oyuncunun tereddüdü oyununa yansır böylece.
Nakşedilmiş zaman
Mühürlenmiş Zaman kitabın adı Dostoyevski’nin şu satırlarına dayanıyor:
Stavrogin: Apokalips’te melek, artık zaman diye bir şeyin olmayacağını söyler.
Kirillov : Doğru, yerinde bir saptama. Tüm insanlık mutluluğa kavuştuğunda zaman artık olmayacak. Çünkü gerekmeyecek. Çok yerinde bir düşünce.
Stavrogin: Zamanı nereye saklayacaklar peki?
Kirillov : Hiçbir yere. Nesne değil ki zaman, bir düşünce. Zihinde yok olup gidecek.(F.M. Dostoyevski, Ecinniler)
Mühürlenmiş Zaman kitabını buradan satın alabilirsiniz.
Bir Cevap Yazın