Nedensellik İlkesi : Gazali, Hume, Popper ve Kuantum

Nedensellik ilkesi her şeyin bir nedene dayanması gerektiği düşüncesinden beslenir. Ağaçtaki bir elma yere düştüyse bunun bir nedeni vardır. Ateşin üstüne konan su kaynıyorsa bunun bir nedeni vardır. Günlük deneyimlerimiz içinde itiraz edilemeyecek olan bu açıklama felsefede ve günümüz fiziğinde bir tartışma konusudur. Nedensellik ilkesinden şüphe duyan ve nedenselliği reddeden düşünürler vardır. Nedensellik determinizm tartışmasılarının da temelidir.

Gazali Nedensellik Eleştirisi

Gazali de nedensellik ilkesi üzerine düşünmüş bir isimdir. Meşhur ateş ve pamuk örneğinde şunu söyler: Ateş pamuğa yaklaştığında pamuğun yanmasının nedeninin ateşin yaklaşması olduğunu söylemek doğru değildir. Bu sadece görünüştür.

Bu şuna benzer: Diyelim ki iki eşek bağlı ve bu eşekleri uzaktan izleyen bir gözlemci var. Hergün ilk eşeğe biri binip onu götürdükten 15 dakika sonra ikinci eşeğe gelip biri biner ve ikinci eşeği götürür. Gözlemci deneyimlerine dayanarak şu sonuca varacaktır: İkinci eşeğin hareket edebilmesi için önce birinci eşek hareket etmelidir.

Bu hatalı bir çıkarımdır. İkinci eşek pekala birinin binmesiyle ilk eşek ilerlemeden ilerleyebilir fakat gözlemcinin tecrübesine göre ikinci eşeğin ilerleme sebebi birinci eşeğin ilerlemesi olacaktır. Nedensellik bu yüzden açıklanamaz. Bir şeyi bin kere gözlemlediğimiz için binbirinci seferde de aynı şey olacağına inanırız fakat binbirinci sefer olmayabilir.

David Hume da nedenselliğin bir alışkanlık olduğunu ve ona şüpheyle yaklaşılması gerektiğini söyler. Hume’un bilinen bir örneği vardır bu konuda; şimdiye kadar güneşin yükseldiğini o kadar çok görmüşüzdür ki yarın da güneşin doğacağına eminizdir. Oysa yarın güneşin doğacağına inanmak için (yani geçmiş deneyimlerimize güvenmek için) kesin bir sebep yoktur. Güneşin doğacağını düşünmemizin nedeni geçmiş izlenimlerimizdir.

Ayrı bir yorum olarak Hume’un nedenselliği reddetmediğine, Orta Çağ’daki teolojik kanıtların nedenselliğe dayandırılmasına karşı çıktığına Prof. Dr. Örsan Öymen dikkat çekmektedir. Her şeyin bir nedeni varsa en sonunda bir nedenlerin nedenine ulaşılmasının nedensellik gereği zorunlu olacağı düşüncesine karşı çıkmıştır Hume.

Hiç siyah kuğu görmemiş olmamız siyah bir kuğu olmadığı anlamına gelmez.

Karl Popper ise nedenselliğe inanmanın metafizik olduğunu söyler fakat şunu ekler: “Şimdiye kadar hiç siyah kuğu görmemiş olmamız siyah bir kuğu olmadığı anlamına gelmez.” Öyleyse aksini görene kadar nedenselliğe güvenebiliriz. Nedenselliğe karşı şüphemizi ise yitirmemeliyiz. Suyun üstüne konan ateş kaynar. Kaynamayabilir de. Kaynamadığını görene kadar buna güvenebiliriz fakat kaynamayacağı ihtimalini görmezden gelemeyiz.

Tolstoy daldaki elmanın düşmesi için dua eden ve o esnada elmanın daldan düştüğünü gören bir çocuğu örnek verir. Elmanın daldan neden düştüğünü botanikçi farklı, fizikçi farklı, çocuk ise daha farklı bir sebeple açıklayacaktır. Kim haklıdır? Nedensellik konusu yaratıcıya kadar vardırılabilir. Her şey birbirinin nedeniyse, nedensellik doğası gereği bir ilk nedene ihtiyaç duyar. Bu da zorunlu varlığı gerektirir.

Nedensellik ilkesi bilimin şüpheci doğası gereği sorgulanmalıdır. Bilimsel gerçeğe ulaşmak için de bu iyidir fakat nedensellik eksiklikleri olsa da elimizdeki en iyi silahtır. Nedensellik ilkesinden şüphe etmek doğrudur ama yok saymak doğru değildir. Nedenselliğin yerine konacak başka bir şey yoktur çünkü. Ahmet Arslan Hoca’nın verdiği örnekle, nedenselliği reddedip, rüyamda Ebu Suud Efendi’yi gördüm demek çok daha temelsizdir. (İlgili bağlantıdaki video izlenmelidir.)

Kuantum fiziği nedensellik ilkesinin iflası mı?

Klasik fizik nedensellik ilkesine göre işlese de kuantum fiziği ile nedensellik tartışma konusu olmuştur. Kuarkların durumunu nedensellik ile açıklamak mümkün değildir. Daha doğrusu günlük hayat deneyimlerine aykırı durumlar ortaya çıktığı için işleyişin mekanizmasını anlamak zorlaşmıştır. Teknik ayrıntılara girmeden bilinen bir benzetme ile konuyu örnekleyeyim. Bu tür karmaşık konularda benzetmeler maalesef amaca ulaşmıyor ve güdük kalıyor. Giriş niteliğinde kalsın yine de.

Klasik fiziğe göre bir eldiveni bakmadan sağ el ve sol el olarak ayırıp paketleyip eldivenlerden birini kutuplara gönderdiğinizi düşünün. Sizin önünüzde bir kutu, kutuplarda da bir kutu var. Klasik fizikte eğer kutuplarda açılan kutuda sol eldiven varsa sizin önünüzdeki kutuda sağ eldiven vardır. Kuantum fiziğinde ise sizin önünüzdeki kutunun içindeki eldiven her açılışta değişebilir.

Kuatumda koşullar tamamen aynı olsa bile sonuç sürekli değişiklik gösteriyor. Koşullar aynı fakat aynı koşullar aynı sonuca neden olmuyor. Nedensellik kayboluyor. Atom altı parçacıklar için geçerli olan bu duruma Eistein “Tanrı zar atmaz.” diyerek karşı çıksa da yapılan deneyler Einstein’ı desteklememektedir. Gözlemlenemeyen nedenlerden dolayı bu durum gerçekleşiyor da olabilir. Nedenselliğin sonuna gelinmiş daha doğrusu sınırlarını genişletmek gerekiyor da olabilir.

Bir yanıt

  1. Kızıl Elma avatarı
    Kızıl Elma

    Deprem olduğu zaman gökyüzünün kızıl olduğuyla ilgili söylenti gibi. Hava kızılsa deprem olur deniyor fakat deprem olduğunda kızıllık görenler depremle hava arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyor. Deprem olmadığında da hava kızıl oluyor. Deprem olduğunda havanın kızıl olmadığı da oluyor. Kuantum anlaşılacak gibi değil mitoloji gibi dinliyorsun.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.071 aboneye katılın
Şiraz Duvarı
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.