Nihilizm Nedir? Ve Bazarov’u Anlamak

Nihilizm Latince “Hiç” anlamına gelen nihil sözcüğünden türemiş bir felsefi anlayış. Her şey anlamdan ve değerden yoksundur. Tüm değerleri ve her türlü otoriteyi reddeder. Tanrı, ahlak, özgür irade…

Bu anlamda nihilizm, hangi dönemde ve nerede olursa olsun, insanların bağlı kaldıkları en yüksek değer ve ideallerin işlevlerini yerine getirmediklerinde ortaya çıkan bir ruh durumuna eşlik eden bir yaşama ve düşünme biçimidir. Bu nedenle de bir varoluş sorunudur. Varoluşsal bir sorun olarak nihilizm, varoluşun anlamsızlık, boşunalık ve hiçliğine işaret eder. Klasik anlamıyla bir öğreti ve düşünme biçimi olarak alındığında nihilizmin anlamı budur.

Sebahattin ÇEVİKBAŞ (*)

Nihilizm pek çok alt dala ayrılır ve Nietzsche ve varoluşçu filozoflar bu felsefi akımla birlikte anılır. Nihilizm özellikle Rusya’da ortaya çıkmış bir akımdı ve Turgenyev’in Babalar ve Oğullar isimli romanındaki Bazarov karekteri bu felsefi düşünceyi temsil eden önemli bir karakterdi. Nihilizm hakkında daha fazla bilgi vermeden, Bazarov karakterinin romanda geçen kimi cümlelerini buraya aktarmak bu düşüncenin anlaşılmasını çok daha kolay hale getirecektir. 

Her şeref yapma, her saadet piç.
Her şeyin ibtidası ahiri hiç.

Nerde bir şeref var, iğreti.
Nerde bir mutluluk var, yama.
Bir şeyin ne başına inan ne sonuna.

Tevfik Fikret

Turgenyev’in Babalar ve Oğullar romanındaki Bazarov ve Bir Nihilistin Aklından Geçenler

İnsanlar özel değildir.

“Birincisi, bunun için hayat deneyimi diye bir şey vardır; ikincisi, size şunu söyleyeyim, tek tek insanları incelemek için emek harcamaya değmez. Bütün insanlar, gerek vücut, gerekse ruh olarak birbirine benzer; her birimizin beyni, dalağı, yüreği, ciğerleri aynı şekildedir; manevi nitelik denen şeyler de herkeste bir ve aynıdır; küçük biçim değişiklikleri hiçbir anlam ifade etmez. Bütün diğer insanlar hakkında hüküm vermek için bir tek insan yeterlidir. İnsanlar bir ormandaki ağaçlar gibidir; hiçbir botanikçi her akağaçla tek tek ilgilenmez.”

“Şöyle düşünüyorum: Bak, şu saman yığınının yanında uzanmış yatıyorum. İşgal ettiğim yer öylesine küçücük, evrende bulunmadığım ve umurunda bile olmadığım alanın yanında öylesine ufacık, yok sayılacak kadar küçük ki…Ve yaşayacağım zaman dilimi benim bulunmadığım ve bulunmayacağım sonsuz zamanın yanında öylesine az ki…Oysa bu atomun, bu matematiksel noktanın içinde kan dolaşıyor, bir beyin çalışıyor, birtakım istekleri var…Ne kepazelik! Ne saçmalık!”

Bir söz ne demektir?

“Neler de düşünüyorsun!” dedi Bazarov. “Bir söz ne demektir! Bu sözü buldu, ‘kriz’ dedi ve kendini avuttu. Şaşırtıcı iş, insanoğlu hâlâ sözcüklere inanıyor. Örneğin ona aptal deseler ve dövmeseler üzülür; akıllı deseler ve para vermeseler, memnun olur.”

It doesn’t matter

 Son olarak bir çizgi roman karakterinin cümlelerinden örnek vereceğim. Batman’in paralel evrendeki yansıması olan nihilist Owlman karakteri. Anlamsızlıktan doğan hiç tercihi Owlman’in evreni yok etmek istemesine yol açar.  Şu sahnede konuşulanlar ciddi değerlendirme gerektirmektedir.

Owlman: Verdiğimiz bütün kararlar anlamsız. Çünkü başka bir yerde, bir Paralel Dünyada, tam tersi kararı veririz. Biz hiçiz. Hiçten bile azız.

– Bunu nasıl söylersin? Biz zenginiz, fethedenleriz.

Owlman: Ama burada fakiriz, köleyiz. Burada anne-babamız hiç tanışmadı biz de hiç doğmadık. Burada, nükleer savaş dünyanın sonunu getirdi. Burada, hiçbir balık sudan çıkmaya cesaret edemedi insanoğlu da hiç evrimleşmedi. Böyle sürüyor; sonsuz olasılık var.

Batman: Hepsini öldüreceksin. Gelmiş geçmiş herkesi.

Owlman: Ve de yaşayacak olan herkesi. Olası tek gerçek seçimi yapmayı seçtim.

Batman: Delisin sen.

Owlman: Gerçekten fark eder mi?

Batman: Hangi korkunç hata seni bu yola soktu?

Owlman: Aslında fark etmez. Hiçbir şey fark etmez.

Son sahnede Batman Owlman’i bomba ile başka bir gezegene gönderir. Bombanın patlatılması iptal edilsin mi diye sorar bilgisayar Owlman’e. Bomba patlarsa Owlman ölecektir. Şu cevabı verir ve bombayı iptal etme zahmetine girmez.

It doesn’t matter.

Konu hakkında şu beş dakikalık videoya göz atılabilir. Nihilizm tanımı ile ilgili kaynak için buraya bakabilirsiniz. 

Bir yanıt

  1. Nihilizm ile ilgili bir örnek daha vereceğim. Mihail Lermontov tarafından yazılmış bir Rus klasiği olan Zamanımızın Bir Kahramanı romanının ana karakteri Peçorin. Aşağıdaki alıntı Peçorin karakterinin ağzından aktarılmıştır. (19.YY’da Rus Edebiyatına nihilizm izleri başlıklı güzel bir makale yazılabilir aslında bu kitaplar incelenerek.)

    “Bana bakın, Maksim Maksimiç,” diye cevap verdi, “kötü bir huyum var benim: Artık böyle mi yetiştirildim, yoksa Tanrı mı beni böyle yarattı, orasını bilmiyorum. Bildiğim tek şey şu: Başkalarının mutsuz olmasına sebep oluyorsam, bilin ki ben onlardan daha az mutsuz değilim. Tabii ki karşımdakileri rahatlatan bir şey değil bu, ama bir gerçek. Gençliğimde, ailemden ayrıldığım andan itibaren paranın satın alabileceği her zevki çılgıncasına tatmaya başladım, hepsinden de bıktım tabii. Grand monden, atıldım sonra, sosyeteden usandım, kibar kadınları sevdim, onlar da beni sevdiler, ama onların sevgisi sadece kafamla onurumu dolduruyordu, yüreğim ise bomboştu… Okumaya, çalışmaya başladım öğrenmekten de sıkıldım-ne ünün ne de mutluluğun öğrenmekle ilgisi olmadığını anladım, en mutlu insanlar bilgisiz insanlardır çünkü, ün de bir talih meselesidir, ün kazanmak için becerikli olmak yetiyor. Derken bunalmaya başladım… Kısa zaman sonra Kafkasya’ya gönderildim; hayatımın en mutlu anıydı bu. Çeçen kurşunları arasında bunaltının yeri yoktur sanıyordum. Boşunaymış! Bir ay geçti, kurşun vızıltılarına da, ölümün yanıbaşımda dolaşmasına da öyle alıştım ki, sivrisineklerle daha çok ilgilenmeye başladım; son umudumu yitirdiğim için eskisinden de çok bunalıyordum.

    Bela’yı evimde gördüğüm zaman, kucaklayıp kara buklelerinden öptüğüm zaman, bana acıyan kader tarafından gönderilmiş bir melek olduğunu sandım onun, ne budalaymışım!… Yine yanılmışım. Yabani bir kızı sevmek, kibar birkadını sevmekten pek farklı değilmiş; birinin hoppalığı insanı nasıl bıktırıyorsa ötekinin de bilgisizliği, basitliği o kadar bıktırıyor. Yine de hoşlanmıyorum ondan; mutlu anlar yaşattı bana; onun uğruna canımı bile veririm; ama arkadaşlığı renksiz bir arkadaşlık. Budala mıyım, kötü bir insan mıyım, bilmiyorum; bildiğim bir şey var: Ben belki de ondan daha çok acınacak haldeydim. Şu anlamsız dünya ruhumu bozmuş; kafam tedirgin, yüreğim doymak bilmiyor; hiçbir şeyle yetinmiyorum; zevke nasıl alıştıysam acıya da öyle alışıyorum, hayatım gittikçe boşalıyor; bir tek çare kaldı benim için: Yolculuk etmek. En kısa zamanda yola çıkacağım ama, Avrupa’ya değil, Tanrı korusun! Amerika’ya, Arabistan’a, Hindistan’a gideceğim belki de yolda bir yerlerde ölürüm! Hiç olmazsa bu son rahatlığım fırtınalarla, kötü yollarla bozulmaz.”

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.080 aboneye katılın
Şiraz Duvarı
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.