Nöro-Mimari ile Şehir Planlaması

Şehir ve Psikoloji

Dünyaca ünlü şehir planlamacıları, nörolog ve psikologlar nöro-mimari adı verilen bir anlayış ortaya attılar. Onlara göre şehir planlaması insan psikolojisini etkiliyor ve insanların şehirlerde daha mutlu olması için planlamaya nöroloji ve psikoloji de dâhil edilmeli.

Nöro-mimariyi birkaç maddede özetleyelim:

  • İnsanlar monoton ve düz mimari yerine karmaşık, detaylı tasarımları seviyor.

    Dış cephesi düz, ince işçiliği, detayı olmayan mimari yapıları insanlar sevmiyor. Daha karmaşık detaylı ortamlarda mutlu oluyor. Bir ağaca bakarken mutlu olmasının sebebi ağacın karmaşıklığı ve ince detaylarıdır. Manzara izlerken de mutlu olmamızın sebebi aslında basit olanı değil de uğraşılmışı, detaylı olanı sevmemizden kaynaklanıyor.

  • Yeşile ve suya yakın insan kendini daha iyi hissediyor.

    Araştırmalara göre yeşile yakın olduğunu bilmesi bile insanı mutlu ediyor. Çevremizde park, orman, deniz, göl varsa ruhumuz olumlu etkileniyor. Yaşanabilir şehirler listesinde hep üst sıralarda yer alan Vancouver’da binaların deniz ve orman manzaralı olmasına özellikle dikkat ediliyor.

  • Sosyalleşebilen insan daha mutlu, mutlu insan çevresine zarar vermiyor.

    Komşuluk ilişkilerinin zayıfladığı binlerce yabancıyla yaşadığımız şehirlerde kısıtlı sosyalleşmeden dolayı mutsuz oluyoruz. Bizi yakınlaştıran planlamalarla mesela büyük banklarla, parklarla, etkinlik alanlarıyla kendimizi daha iyi hissediyoruz.

  • Yön duygusunu hissettiği şehre insan kendini ait hissediyor ve mutlu oluyor.

    Çoğumuz yönümüzü çevre yollarına göre hesaplarız. İstabul’da E5 ve TEM’e göre kafamızda bir harita oluştururuz. Çünkü insan doğrultusunu unutmadığı yolları olan, kaybolmuş hissini daha az yaşadığı şehirlerde mutlu oluyor. Rastgele birleşen yollar değil bizi planlı yollar, sokaklar mutlu ediyor.

  • Kontrolün kendisinde olduğu hissini veren şehirler insanı olumlu etkiliyor.

    Parklarda tasarlanmış yolların dışında çimenlerde oluşmuş patika yollar dikkatimizi çekmiştir. Çünkü insan pratik olanı seçer ve şehir planlamasında mantığına yatan tasarımlar bekler. Bu da ona şehirde kontrolü elinde tutuyor hissi verecektir ve mutlu edecektir.

Dünyada Nöro-Mimariye Uygun Planlanmış Şehirler

Tamamen nöro-mimariye göre planlanmış şehirler yok fakat şehirlerin bu anlayışa ne kadar uyduğuna bakmak mümkün. Bunun için de evvela yaşanılabilir şehirler listelerine bir göz atmak gerekiyor. Yaşanılabilir şehirler listesinde hep zirvede olan Viyana, Melbourne, Vancouver nöro-mimariye ne kadar uygun bir bakalım.

  • Viyana

Nüfusu 1,8 milyon. Yüz ölçümü 414,6 km².
Şehrin her yerine serpiştirilmiş, özenle korunmuş çeşitli üslupla yapılmış opera, parlamento binası, müze gibi onlarca tarihi bina var.
İnsanlar şehir merkezini yürüyerek bile dolaşabiliyorlar.
Toplu taşıma yılda 900 yüz milyon insan taşıyor. Ayrıca bisiklet kullanımı da yaygın. Haliyle trafik çilesi yok.
Şehrin her yerinde dünyaca ünlü içinde göletleri çeşmeleri olan parklar var. Ayrıca şehrin içinden geçen Tuna Nehri var.
Bütün çeşmelerinden doğal kaynak suyu akıyor.
Kendilerine has kahvehanelerinde insanlar sanatçılarla buluşabiliyor.
Yolları dar olsa da planlı ve her yerde yön levhaları var.
Belediye yapılacak her şeyi önce halka soruyor.

  • Melbourne

Nüfusu 3,7 milyon. Yüz ölçümü 9.990 km².
Şehirde Formula 1 Grand Prix ve Avustralya Açık Tenis Turnuvası gibi dünyaca ünlü spor müsabakaları düzenleniyor.
Açık hava sanat müzesi kabul edilebilecek sokakları var. Bu yüzden Avustralya film ve televizyon endüstrisinin önemli yapımları burada yapılıyor.
Yaygın toplu taşıma ağı sebebiyle trafik sorunu yok.
Şehirdeki yeşil alan oranı %15. (İstanbul %1,5). 5-10 dk yürümeyle bir parka ulaşmak mümkün.
Deniz kenarında, uzun sahilleri var. Şehir merkezinden 242 km’lik Yarra Nehri geçiyor. İnsanlar suya yakın.
Belediye yönetiminde sürekli güncel bilgiler veren bir komisyon var.

  • Vancouver

Nüfusu 2,6 milyon. Yüz ölçümü 115 km².
Şehirde birçok Hollywood filminin çekildiği farklı mimaride bahçeli evler ve yüksek binalar görmek mümkün.
Central Park’tan on kat büyük Stanley Parkı’na sahip. Granville Adası’na gitmek için su taksileri kullanılıyor.
Binaların tepesine bile ağaçlar dikilmiş okyanus kenarında bir liman şehri.
25 yıldır düzenlenen Bard on the Beach festivali gibi birçok festivale ev sahipliği yapıyor.
Devasa parsellere ayrılarak müthiş biçimde planlanmış bir şehir. Kaybolmak neredeyse imkansız.

Sonuç

Üç şehre de baktığımızda yeşil ile maviyi buluşturan, farklı mimari yapıları içinde barındıran, planlı yolları olan, insanların sosyalleşme açısından sıkıntı çekmediği şehirler olduğunu görüyoruz. Bu üç şehir de yaşanılabilir şehirler listesinde sürekli ismi geçen, dünyanın her yerinden göç alan, insanların yaşamak istediği, nöro-mimariye harfiyen uyan şehirler.

Bir şehri yaşanılabilir yapmak için çok fazla kriter sıralayabiliriz, uzun listeler çıkarabiliriz. Fakat nöro-mimari bu işin özü. İnsanların yaşamak istediği şehirler yaratmak istiyorsak şehir planlamacıları ve belediyeler nöro-mimariye daha çok eğilmeli.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

2 cevap

  1. Denize ve orman varlığına sahip şehirler kendiliğinden güzel. Ülkemizin şehirleri çok şanslı bu konuda. Yeter ki zarar verilmesin. Ulaşım ağı, yön belirleme ile doğrudan ilişkili. Bu şehirler de güzelliklerini modernin ve doğanın iç içe olmasından alıyor. Toplu taşıma, bina estetiği de deniz ve yeşil alan kadar önemli.

    1. Karagoz7 avatarı
      Karagoz7

      Evet şanslıyız özellikle İstanbul çok şanslı aslında içinden deniz geçiyor, iki tane büyük gölü var, adaları var, ormanları var. Zarar vermeden korusak bile bunlar yeter. Yol planlamasına, tarihi binaların korunmasına ve binaların mimarisine dikkat edilmesi gerekiyor İstanbul’da.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.068 aboneye katılın
%d blogcu bunu beğendi: