Okulsuz Toplum – Ivan Illich

Az çok bu işlerin içinde olduğum halde neden Okulsuz Toplum kitabını okumadığımı sorgulardım kitabın adını duydukça. Çok eğitim bilimci tanıdım, birisi de Okulsuz Toplum kitabını “mutlaka oku” demedi. Hep sağda solda gördüm adını. Şimdi nedenini anladım. Bu kitap manasız bir kitap. Biraz sert oldu gibi, evet. Zamanın çok gerisinde kalmış ilkel bir eğitim eleştirisi. Üstelik tam olarak hangi eğitim kurumunu (ilk, orta,yüksek) eleştirdiği belli olmadığı için aklına geleni söylemiş izlenimi veriyor yazar.

Kabaca yazar mevcut eğitim sistemine yapılan yatırımların bir sonuç vermediğini, harcanan paraya yazık edildiğini, öğretme işinin herhangi biri tarafından yapılabileceği için sertifika programının anlamsızlığını anlatıyor. Eğitim hayat boyu ve her an olmalı gibi ne anlaşılması gerektiği belirsiz bir şey söylüyor. “Zaten öğrendiklerimizin çoğunu okul dışında öğreniriz, ne gerek var okula?” diyor. Hangimiz analizi, trigonometriyi, okuma yazmayı kendi kendimize öğrenmedik! Eğitimin okul dışında da devam edebilmesi okul eğitimini gereksiz mi yapmaktadır?

Hepimiz sahip olduğumuz bilginin çoğunu okul dışından elde etmişizdir. Öğrenciler öğrendiklerinin çoğunu öğretmenin yardımı olmadan, hatta öğretmenlere rağmen öğrenirler. En trajik olansa, pek çok insanın, asla okula devam etmemesine rağmen, dersler okullarda öğretilmektedir.

Dünyadaki insanların yarısı asla okula gitmemektedir. Bu insanlar öğretmenlerle asla temas kurmamakta ve hatta okuldan atılma imtiyazından bile mahrum kalmaktadırlar. Bununla beraber, bu insanlar öğretmenlerin öğrettikleri bilgileri, son derece etkili bir şekilde, okulda öğrenebileceklerinden daha da fazla öğrenebilmektedirler.

Çocukluk kavramıyla ilgili şüpheleri var sanırım yazarın. Çeviriden veya üstü kapalı yazıldığı için kesin yargıya varmak istemiyorum fakat pedagoglar sanıyorum yazardan farklı düşüneceklerdir. Gelişim psikolojisi, öğrenme psikolojisi niye önemli olsun ki?

Bebeklikten, gençlikten ya da yetişkinlikten farklı olarak çocukluk, çoğu tarih dönemlerinde bilinmiyordu. Hıristiyanlığın güçlü etkisinin söz konusu olduğu yüzyıllar da bile bu küçük varlık fark edilmedi. Ressamlar, bebeği minyatür annesinin kucağına alınmış bir yetişkin olarak resmettiler. Çocuklar rönesansta Hıristiyan tefecilerle ortaya çıktı. Yaşadığımız yüzyıldan önce ne fakirler ne de zenginler çocuk giysisinden, çocuk oyunlarından ya da çocukların yasalardan muaf olduğundan haberdardı. Çocukluk burjuvaya aitti. İşçilerin, köylülerin ve soyluların çocukları babalarının giyindiği şekilde giyinir, babalarının oynadığı şekilde oynar, babalarının asıldığı gibi boyunlarından asılırlardı. Burjuvazi tarafından çocukluğun keşfiyle beraber her şey değişti.

Yazarın şöyle bir iddiası var : “Okul, insanları yaşlarına göre gruplandırmaktadır. Bu gruplama sorgulanması mümkün olmayan üç önermeye dayanmaktadır: Çocuklar okula aittir; çocuklar okulda öğrenir; çocuklar için öğretim sadece okulda gerçekleştirilebilir. Sanırım bu üzerinde tartışılamaz önermeler ciddi bir sorgulamayı gerektirmektedir.”

1-Çocuklar okula aittir: Evet çocuğun yeri okuldur. Kendi akran grubuyla bir arada olması ve iş yaşamından uzak olması gerekir.

2-Çocuklar okulda öğrenir: Yazarın söylediği gibi değildir. Formal öğrenme okulda gerçekleşir. İnformal öğrenmeler her yerde olabilir. İnformal öğrenmeler formal öğrenmeyi destekleyebileceği gibi zarara da uğratabilir. Hatta okullar yaparak yaşayarak öğrenme anlayışında oldukları için müze gezileri gibi geziler yaparlar. Hayat okula dahil edilmelidir.

3-Üçüncü söylediği cümlenin neden yanlış olduğu ikinci açıklamadadır.

Okulları kaldıralım dendiğinde yerine bir şey konulması gerekiyor. Öncelikle okulların neden kaldırılması gerektiğini hatırlayalım. Yüksek maliyet ve fırsat eşitliğini sağlayamaması yazara göre.

Eşit eğitim fırsatı, gerçekten de, hem arzu edilebilir hem de uygulanabilir bir amaçtır. Fakat bunu ancak zorunlu okullaştırma ile mümkün saymak; kurtuluşu, kiliseyle karıştırmak anlamına gelmektedir. Okul, modern proleteryanın dünya dini haline gelmiş ve teknolojik çağın fakir insanları için faydasız kurtuluş vaatlerinde bulunmaktadır.

Günümüzde bunu tartışmak anlamsızdır. Yetenekli çocuklar okullar sayesinde fakir ailelere sahip oldukları halde tıp, hukuk gibi eğitimleri alabilmektedirler. Kurtuluş gerçekten vaat midir? Üstelik meslek kazandırmasa bile eğitimin kişinin hayatına kattığı artıları nasıl inkar edebiliriz? Yazarın okulları kaldırarak yerine önerdiği fikir ise “öğrenme ağları.” Yani Freud’u merak edenler aralarında buluşup tartışabilirler. Veya Roma tarihini merak eden insanlar bir araya gelip bu konuda konuşabilirler. Ses kayıt cihazları (günümüzdeki uzaktan eğitim modellerinin çok daha basit hali) ile bu eğitimler desteklenir. Birbirimizden öğreniriz.

Ben bu fikri iki yönden eleştireceğim. Bu tür informal öğrenmeler için gerçekten de okulların ortadan kalkmasına gerek var mıdır? Aynı zamanda hem 35 tane felsefe kitabı yazmış bir öğretmenden ders alırken, sözlükte tanıdığım birkaç kişi ile felsefe okumaları yapamaz mıyım? Veya üniversitenin kendisi öğrenci topluluklarını destekleyerek “edebiyat ve felsefe” kulübüne dahil olma imkanını veremez mi bana? Uzaktan eğitim denenmemiş bir konu olduğu için yazarın büyük beklentileri olabilir fakat günümüzde tek başına yetmeyeceği ve bazı alanlarda da faydalı olduğu ortaya çıkmıştır bana göre. Burada da yazarın “partner” bulma konusundaki önerisi var.

Partner uygulaması son derece basittir. Kullanıcı kendisini adı ve adresiyle tanımlayacak ve partner aradığı alanı açıklayacaktır. Bir bilgisayar yardımıyla bu kişiye aynı alana kayıt yaptırmış olanların isimleri ve adresleri postalanacaktır. Böylesi basit bir uygulama, halkın yararına değerli bir çalışma için geniş bir şekilde hiç kullanılmamıştır.

Yazarın radikal dediği bir öneri var Okulsuz Toplum sayfalarında. Bence okul dediğimiz yapı bu radikal önerinin kurumsallaşmış halidir. Öğrencilere kaynak/kredi verilecektir ve öğrenciler bu parayı istedikleri konuda istediği kişiden eğitim alarak harcayacaklardır.

Okulların ortadan kaldırılması kimseye yarar sağlamayacaktır. Yapılması gereken 21.yy’ın ihtiyaçlarına göre okulları dönüştürmektir. Ken Robinson’ın bu konuda söylediklerine kulak verilmelidir. Kendisi eğitimle ilgili çalışmalarından dolayı “Sir” ünvanı almış bir isim.

Başka ve daha dikkate değer bir eğitim sistemi eleştirisi Ivory Tower‘da işlenmiştir. Okulsuz Toplum eğitim adına düşünmemizi sağladığı için iyidir belki de. Bu klasik kitabı okumak özellikle eğitimle içli dışlı herkes için bir artı olacaktır. Kitabı buradan satın alabilirsiniz.

Okulsuz Toplum ve Eğitim : Bir Kitle İmha Silahı

Okulsuz Toplum kitabının eğitim sistemine yönelik eleştirileri bana çok güçlü gelmedi. Bu elbette öznel bir değerlendirme. Bu tür teorik düşüncelerin sınandığı bir alan olmadığı için her şeyi söylemek ve kağıt üzerinde haklı çıkmak kolaydır. Günümüzün en modern toplumları en iyi okullarla birlikte haklarını iyi bir geleceğe hazırlayabilmişlerdir. Fakat Okulsuz Toplum nerede uygulanmış ve başarı kazanmıştır? Bu yüzden kitaptaki argümanlar elbette ciddiye alınmalıdır fakat hayatın süzgecinden geçmemiş düşüncelere karşı şüpheyle yaklaşılmalıdır.

Eğitim sistemi eleştirilmeyi hak etmiyor mu? Elbette ediyor. Bu konuda ciddi çalışmalar ciddi kitaplar yazılmıştır. Bu kitaplardan birisi de Eğitim : Bir Kitle İmha Silahı kitabı. Bu kitap da eğitim sistemine yönelik ciddi eleştiriler getiriyor ama bana kalırsa bu kitaptaki argümanlar Okulsuz Toplum kitabının argümanlarına göre daha güçlü. Belki kaynağını Okulsuz Toplum kitabından alan ama bu eleştirilerden günümüzde de geçerli olanları ve fazlasını anlatan bir kitap. Ciddi bir eğitim sistemi eleştirisi için Okulsuz Toplum kitabından sonra ilgili kitap da okunabilir.

3 yanıt

  1. “Uzaktan eğitim denenmemiş bir konu olduğu için yazarın büyük beklentileri olabilir fakat günümüzde tek başına yetmeyeceği ve bazı alanlarda da faydalı olduğu ortaya çıkmıştır bana göre.”

    Artık denenmiş bir konu ve başarısız oldu kanımca. Okulda öğrendiğimiz tek şey formal bilgiler değil, sosyal hayata ve iletişime dair onlarca şey öğreniyoruz okuldan. Online eğitim sürecinde hepimiz bunlardan mahrum kaldık sonuçlarınıysa yakında göreceğiz. Ancak yine de interneti yabana atmamak gerektiğini düşünüyorum. Üniversiteyi bilemem ancak youtube’da lisede öğrendiklerimden yüzlerce kat fazlasını öğrendim. (Önceki yoruma ithafen)

    İnternet, okul dışındaki tüm bilgi kaynakları kesinlikle devasa bir okyanus. Küçümsenmemesi gerekiyor. Ancak bu okulu gereksiz yapmaz, okul ortamının öğrenviye katması gereken disiplinler apayrı bir bağlam ve karşılaştırmak, birinin diğerinin yerini alması anlamsız.

  2. KAMİL YÜCEL avatarı
    KAMİL YÜCEL

    Bence siz Illich i anlamamışsınız.Örneğin ben Youtubede Üniversitede öğrendiklerimden daha fazlasını öğrendim.(Ben öğretmenim 🙂

    1. Eğer anlamadıysam neyi anlamadığımı argüman olarak ortaya koymanız gerekir. Aksi halde tespit değil geveleme olur.

      Ne mutlu size. Dünyanın en iyi üniversitelerinin ve hocalarının dersleri YouTube’da var. Öğrenip ışık saçın. İyisi mi bir kanal açın daha kolay olur. Eğer ciddi ciddi YouTube’dan (kitaplardan bile değil) üniversitede öğrendiğinizden daha çok şey öğrendiğinizi düşünüyorsanız ya üniversitenizde ya da öğrendiklerinizde ciddi bir sorun olduğunu düşünülebilir.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.069 aboneye katılın