Organizma ve Çevre Arasındaki Sınır

Richard Dawkins’in Genişlemiş Fenotip kitabının sonlarına gelirken, organizma ve çevre sınırının ortadan kalkmasıyla ilgili ilginç bir konu ele alınmış. Bazı parazitler nedeniyle davranışları yönlendirilen canlılardan ve daha ileri bir tartışma olarak, virüs ve bakterilerin dahası dış dünyadan gelen bir takım uyaranların bizim davranışlarımızı etkiliyor olup olamayacağıyla ilgili teorik bir tartışma. Konunun bağlamını anlamamız açısından doğadan birkaç örneği inceleyerek başlıyor yazar. Ama öncelikle organizma ve çevre arasındaki sınırla ilgili birşeyleri hatırlatmam gerekir.

Ben kavramından ve özgür iradeden bir adım daha uzağa

Özgür irade ve ben kavramı üzerine daha önce çok yazı yazdım. Bu yazıda bahsettiğim kitap ne kadar felsefesi tartışmalara ön açan bir biyoloji kitabı olsa da kitaptaki örnekler bu sitede daha önce değinilmiş olan özgür irade ve ben kavramlarıyla ilgilidir. Bu anlamda biyolojiden çok felsefe ile ilgilidir. Yazı özgür irade vardır diyebilmenin neden zor olduğuyla ilgili bir başka madde olarak okunmalıdır. Bunun yanında ben kavramının altının ne denli boş olduğununun bir başka gerekçesi olarak da ele alınabilir. Ben dediğimiz bizi diğerlerinden hatta özne ve nesneyi (evreni) birbirinden ayıran şeyler o kadar fludur ki müstakil bir benden bahsetmek yerine bir atomların, genlerin, hücrelerin ya da alt sistemlerin birliğinden bahsetmek daha doğru olabilir. Sonuçta bunların hepsine “ben” diyoruz itirazı yapılabilir. Bu da makul bir itiraz olur doğrusu. Yine de yazıya başlamadan önce en azından şu iki yazıyı önereceğim:

https://sirazduvari.com/ben-diye-bir-sey-var-mi/

https://sirazduvari.com/determinizm-ve-olasiliklar-evreni/

Bakteri ve virüslerle ve asalak ve parazitlerle bir arada yaşıyoruz. Bunlar farklı işlevlere sahip ve birden fazla tanıma giren canlılar. Canlı kelimesi yanlış bir seçim değildir umarım. Mikrobiyota ile ilgili videolarda organizmamızdaki hücrelerimizin sadece %10’unun bizim olduğu %90’ının bu canlılara ait olduğu söyleniyor. Vücudumuzu korumak gibi işlevleri var. Bir tür ortak yaşamı paylaştığımız için yararlı ve zararlı ayrımı yapmaksızın bunlara konak diyelim. Kimi konaklar canlının daha hızlı büyümesini veya daha iri olmasını sağlarak ona evrimsel bir avantaj sağlıyor kimi konaklar ise ölmelerine neden oluyor. İşlevleri o kadar fazla ki herhangi bir sınıflandırma yapmak güç.

Suda çoğalabilen bazı bakteriler çekirge ve arı gibi böceklerin suya atlayıp ölmesine neden oluyor. Yumurtalarını bırakabilmek için suya ihtiyaçları var. Çekirge ve arı gibi böcekleri suya dalmaları konusunda cesaretlendiriyorlar. Kimi konaklar ise bazı canlıları ana konağa erişmek için geçici olarak kullanıyor. Nihai hedefi ördeğin midesi olan bir konak karideslere bulaşarak onların sığ ve güneş alan bögelere gitmesini sağlıyor. Nihai hedefi dibe dalan bir başka ördek türü olan başka bir konak ise karidesin gölge ve derin yerlere gitmesini sağlıyor. Koyunların yanlışlıkla yediği karıncalar sayesinde koyunlara geçen bir parazit ise karıncaların çimenlerin en üstüne çıkıp bitkiye çeneleriyle kenetlenmesini sağlıyor.

Doğada yukarıdakine benzer farklı farklı örnekler var. Konaklar içinde bulundukları organizmayı bir şekilde etkilemeyi başarıyorlar. R. Dawkins konuyu teorik bir alana taşıyor. Sadece soruyor. Grip olduğumuzda hapşırmamızın nedeni konakların yayılma isteği olabilir mi? Kuduz olan köpekler ilk birkaç gün çok sevecen olup herkesi yalarlarmış. Bu virüsün yayılma davranışıyla ilgili olabilir mi? Sonrasında zaten önlerine geleni ısırmaya başlıyorlar. Otçul hayvanlar bile kuduz olduklarında ısırma davranışını sergiliyorlar. Ya da aidsi ele alalım. Acaba aids bulaştığı insanların cinsellik konusunda daha aktif olmasını sağlıyor mu?

Bruce etkisi, kokuların dünyası ve siyasal tercihler

Konağın organizmanın kararını etkilemesinin yukarıdaki ilginç örnekleri kadar sadece kokuyla ilgili, “Bruce etkisi” denilen bir şey vardır. Kemirgenler için geçerli olan (primatlarda da benzer durumlar görülebildiği yazıyor internette) ve herhangi bir konak olmaksızın organizmanın davranışını etkileyen durum şudur: Dişi fareler çiftleştikten sonra birkaç gün içinde başka erkeklerin salgıladığı (muhtemelen daha güçlü erkeklerin) feromonlara maruz kalınca düşük yapıyorlarmış. Doğacak yavrunun başka erkeklerce öldürülme tehlikesi ortaya çıktığında organizma üremekten vazgeçiyor ve başka bir babadan yavru olması sağlanıyor.

Bazı çekirgeler sadece sesleriyle karşı cinsi cinsel olarak hazır hale gelmesini tetikliyor. Ya da başka bir davranışıyla. Kokular hayatımızdaki başka bir alan. Kimi kokuların rahatlattığı kimilerinin rahatsız ettiğibildiğimiz bir gerçek. Kokuların bizim bilinç düzeyinde fark etmediğimiz farklı etkileri söz konusu olabilir. Kaygı ve korkunun hatta mutsuzluğun bulaşıcı olduğunu biliyoruz. Kalpten kalbe görünmeyen bu yol bizim bilinç düzeyinde tam fark edemediğimiz ama alt sistemlerimizce fark edilen durumlarla ilişkilidir.

Kitaptaki bir örnek de arıların toplu karar alma biçimleriyle ilgiliydi. Bir arı yeni bulduğu yuvayı koloniye anlatıyor fakat başka kişilerce bulunan yuvalar da var. Bir karar verilmesi gerekiyor. Gözcüler yuvaları inceliyorlar ve her gözcü kendi görüşü doğrultusunda grubu ikna etmeye çalışıyor. Kraliçe arı nereye giderse oraya gitmek zorunda olduklarından da bölünemiyorlar. Bu karar alma süreci uzun süre devam edebiliyor ve görüşlerini savunurken pes etmeyenn grubun dediği oluyor. Peki ama arılar neye göre bu kararı almaktalar, bir arı kararını neye dayanarak verir? Daha yakın olan akrabasının tarafını mı tutar ya da dansın canlılığına mı kapılır?

Arıların karar verme davranışıyla ilgili basit bir gerçeğe ulaşabilirsek bu bize insan davranışlarının karar verme süreçleriyle ilgili de bilgi verebilir. Bütün bir ulus tercihlerini cumhuriyetçi ya da demokrat diye iki şıkka kadar indirebiliyorsa kimin genetik ya da çevresel olarak cumhuriyetçi ya da demokrat olduğu anlaşılabilir. Belki de en güçlü gördüğün bireyin arkasına geç gibi çok ilkel bir algoritmaya göre karar alıyoruzdur fakat bilinç düzeyinde buna entelektüel gerekçeler buluyoruzdur. Cinnet hali, aşırı baskı altında karar verme, ergenlik, orta yaş ya da yaşlılık dönemlerine uygun davranışlar sergileme, aşık olma ya da sürüngen beynin aktif olmasını sağlayacak herhangi bir durum…Benlik ulaşılması ne zor bir şey.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.068 aboneye katılın
%d blogcu bunu beğendi: