Baştan uyarayım, bu yazı anlaşılması için biraz ön bilgi gerektiren bir tartışmayı içeriyor. Platon varlıkların ideaların bir yansıması olduğunu ve bu varlıkların asıllarının idealar dünyasında olduğunu söylüyordu. Platon’un meşhur mağara alegorisi ideaları somutlaştırmak içindi. Aristo ise ideaların yani formların, biçimlerin bir idealar dünyasında değil varlıkların içinde olduklarını söylüyordu. Bu tartışma üstünde fazlaca durmayı gerektiren bir tartışma fakat burada anlatmak zor. Yerim dar!
Sorumuza dönersek, tüm atların asıl kaynağı olan o at ideası nerededir? Dücane Cündioğlu “İdeaların Yeri” başlıklı yaptığı konuşmada Platon’un açıkca öte gökleri, göklerin ötesini, oluş ve bozuluşa tabi olmayan gökler üstü alemi kastettiğini söyledi. İdealar Platon için öte göklerdedir. Platon’un ideaları için çeşitli geliştirmeler ve eleştiriler yapılmıştır elbette. Bugün ise ciddiye alınması zor bir düşüncedir. İdeaları Tanrının zihni (Ne demekse?) olarak yorumlayanlar da olmuştur. İdealar fikri felsefe bilim tarihinde defalarca gömülmüştür. Kimin sözüydü? Defalarca gömmen gereken bir şey aslında pek de ölü sayılmaz.
Kant, Platon ve Aristoyu sentezleyen bir felsefeciydi. Bir masal olan ideaları yeniden ele almayı başarmıştı. Daha öğrencisi Aristo’nun aklına yatmayan idealar alemi fikrini aklın kabullenebileceği bir hale getirmeye başarmıştı. Kant diyordu ki aslında idealar numenler dediğim şeylerdir. Bu kavramlar insan aklının ulaşamayacağı sadece sınırlarına gelebileceği kavramladır. Platon idealar konusunu biraz abartarak anlatmıştır ama idealar budur. Sonuçta insan zihninin sınırlılıkları bilimsel bir gerçekliktir. Platon’un Mağarası 2.0 yazısı idealar dünyasına yönelik Kantcı bir bakışla ilgilidir.
Kavram ve imkan mağarasında ideaları aramak
Platon evrim teorisine yetişmemişti. Varlıkların aslında birbirlerinden dönüşerek, hatalarla ortaya çıktığını bilseydi belki idealar teorisini zenginleştirirdi. İdeaların kavramlar olduğunu düşünelim bir an. Örneğin “at” , “demokrasi” ya da “internet” kavramlarını düşünelim. Yeni örneklerini gördüğümüzde at, demokrasi ya da internet kavramlarına yönelik anlayışımız zenginleşecektir. Bir adada farklı türde bir at bulduğumuzu ya da Antik Yunan demokrasisi ile şimdiki Avrupa demokrasisini karşılaştıralım. Yeni örnekler gördükçe kavramlarımız zenginleşiyor. Sosyal medyadan önce de internet vardı fakat internet kavramı yeni örneklerle gelişmeye devam etti.
Biz kavramları ideaları bilsek de aslında kavramın gideceği yönü bilmiyoruz. Kavramın altının neyle dolacağını zamanla görüyoruz. Öyleyse ideaların kavramlar olduğunu düşünürsek idealar dünyasını, kavramın dönüşebileceği bütün şeylerin imkanının bulunduğu bir yer ya da şey olarak düşünebiliriz belki. Elbette kavramın bir sınırının ya da kapasitesinin olduğunu söyleyemeyiz. Kavramın altını dolduracak bütün ihtimallerin mevcuda gelebileceği bir “mağara” söz konusu olabilir mi acaba?
Kavramın dönüşebileceği bütün şeyleri içinde barındıran, onların vücuda gelmesini sağlayan bir kaynak düşünelim. Buna hiçlik diyelim. Şeyler, hiçlikten bir şekilde çıkıp varolsunlar. Bu hiçlik nasıl bir şeydir ki içinde hem atı hem demokrasiyi hem de insanı barındırır? Hiçlikten ya da adına madde/enerji/x dediğimiz bu mağaradan sürekli bir şeyler taşmaktadır ve bu hiçliğin kapasitesi ya da ne olduğu hakkında fikrimiz yoktur. Hiçlik mağarasından güneş de insan da at da peyda olmuştur. Daha neler varolabilir bu mağaradan bilinmez fakat bu hiçlik mağarasının idealar dünyası olduğunu varsaysak idealar kuramını tekrar usa uygun hale getirmiş oluruz sanırım.
Hiçlik mağarası bir isimlendirme hatasıdır
Hiçlik mağarası dediğim şey elbette varsayımsaldır ve zaten galiba hiçlik ya da boşluk diye bir şey de yoktur. Bildiğimiz şey bir şeylerin varolması için evrenin ya da sonradan varolduysa ona ve canlılığa “hoşgörülü” bir ortamın olduğudur. Neyin önce geldiği ya da klasik bir tartışma olan kuvve ve fiil bu tartışmaya girdiğimizde es geçmememiz gereken bir alandır.
Son olarak; yazıda pek referans vermediğim gözlerden kaçmayacaktır. Bilgilerde hatalar olabilir ve kaynaklar diğer yazılarda kısmen yer almaktadır. Yanlış bilgiler olabilir ama tartışmanın özünü sanırım verebildim. Yine de en iyisi araştırmak.
Bir Cevap Yazın