Psikiyatrinin Karanlık Geçmişi

Yalanlar Bilimi Psikiyatri adında bir kitap okudum. Kitapta psikiyatri ile ilgili çok tartışmalı cümleler var. Neredeyse tüm psikiyatri süreci doktor ve hasta arasındaki tiyatroya indirgeniyor. Hasta olduğunu sanan ya da iddia eden bir hasta ve onu tedavi ettiğini sanan ve belki de buna gerçekten inanan bir doktor. Psikanaliz olgusuna ve Freud gibi psikanalizcilere yapılan ciddi eleştiriler (hatta eleştiri sınırlarını aşıyordu) yer alıyor kitapta. Tarihsel bazı olaylar üzerinden psikiyatrinin nasıl bir yalanlar bilimi olduğu örneklendiriliyor.

Kitaptaki düşünceler yazara aittir elbette. Yine de psikiyatri üzerine yapılan bu yorumlar günümüz psikiyatrisi için her zaman geçerli olmayacaktır. Hormonların insan davranışları üzerine çok önemli etkileri olduğu bilinmektedir. Bir hormonun eksikliği ya da fazlalığı tuhaf ve sakıncalı sonuçlar ortaya koyabilir. Belli ilaçlara bu durumların önüne geçilebilir.

Kitabın içeriğine şüpheyle bakmak yerinde olacaktır. Sorun biraz da bilimlerin gerçek hayatta kitaplarda olduğu gibi ayrışmamış olmasıyla ilgilidir. Günümüzde nöroloji psikiyatrinin de içindedir ya da psikiyatrinin de içinde elbette nöroloji vardır. Artık psikiyatriye bakış bir ölçüde değişmiştir. Uzmanlar daha iyi ifade edeceklerdir. Buradaki psikiyatriye yönelik eleştiriler geçmişteki karanlık uygulamalar ile ilgilidir. Freud’un hastalarına yaptırdıklarıyla ilgili bazı dedikodular bilinmektedir. Bu kitapta da Freud’a çok yüklenilmiştir.

Psikyatri neden yalanlar bilimidir?

Esaslı “akıl hastalıkları” vardır. Psikiyatri bunları çözemeyecektir ve diğer konular zaten tedavi gerektirmeyen normal durumlardır ya da sistemin istenmeyen öğeleri toplumdan ayıklayabilmek için kullandığı bir araç olarak kullanılır psikiyatri. Bir zamanlar eşcinselliğin psikiyatrik bir sorun olduğunu bilirsek psikiyatrinin “normali” oluşturmak için nasıl kullanılabileceğini görmüş oluruz. Sistem tarafından bu yüzden desteklenir psikiyatri. Psikiyatrinin toplumu şekillendirme aracı olarak kullanılması biyopolitika kavramıyla ilişkilidir.

“Kendi özel sahte-bilim markasını yaratmak için Freud kitabına Günlük Yaşamın Psikopatolojisi adını verdi. Günlük Psikopatolojik Yaşamın Normalliği deseydi de olurdu. Fakat o takdirde, ne ün ne de servet gelirdi.”

YALANLAR BİLİMİ PSİKİYATRİ / THOMAS SZASZ

Yazarın son derece normal fakat Freud’un psikopatolojik anormallikler olarak gördüğü durumların neler olduğunu görmek için Günlük Yaşamın Psikopatolojisi kitabıyla ilgili yazıya bakabilrisiniz.

Hasta olduğunu söylemek hasta sayılmak için yeterli midir?

Psikiyatride hasta olduğunu söyleyen kişi hasta kabul edilir ama insanlar çok çeşitli nedenlerle hasta olduğunu söyleyebilir ya da hasta taklidi yapabilir. Hastalık hastası bu durumu konu alan bir klasiktir mesela. Üstelik “psikiyatrik” olarak hasta olduğunu söylediğin zaman bunu kanıtlamak sana değil karşı tarafa düşer. Bu durum elbette biraz tuhaftır. Sorumluluk ve cezadan kaçmanın bir yoluna dönüşebilir. Bir katil saçma sapan açıklamalar yaparak psikolojik olarak hasta olduğunu düşündürtebilir. Kitapta bir karikatürden bahsedilir. İçeriği şudur:

Honoré Daumier’nin (1808-1879) 1846’da yaptığı bir karikatür, psikiyatri gerçeğinin mazeret üretme ve toplumsal kontrol olduğuna yönelik sağduyulu içgörünün ilk örneklerindendir. Sahne, bir hapishane hücresidir. Derbeder mahkûm bir karyolada oturmakta, züppe avukatı da önünde ayakta durmaktadır. “Canımı asıl sıkan,” der mahkûm, “on iki soygunla suçlanmam.” Avukat karşılık verir: On iki soygun. Canıma minnet. Sabit fikirlilik savunması yaparım.” Bu espri çağımızın olağan gerçeği haline gelmiştir.

YALANLAR BİLİMİ PSİKİYATRİ / THOMAS SZASZ

Aslında psikiyatr ile hasta arasındaki bilinçsiz tiyatro psikiyatrinin sektör olarak genişlemesini sağlar. Hasta olduğunu düşünen hasta gider ve onu tedavi eden doktor ona bir ilaç yazar. Bu ittifak yalanın dallanıp budaklanmasını sağlar. Hastalık olması için ortada gözlenebilir ve kanıtlanabilir bir durum (hastalık) olması gerekmektedir. Psikiyatride böyle bir durum söz konusu değildir. Eskiden hasta olan kişi hekime başvurunca doktor onun hastalığını teşhis eder ve tedaviye başlardı. Bir hastalık bulamayınca tedaviyi reddederdi. Psikiyatri bu boşluktan doğdu. Ciddi hekimler psikiyati hastalıklarıyle ilgilenmeyince iş hipnotizmacılara kaldı.

Psikiyatrideki diğer önemli nokta mahremiyete verilen önemdir. Günah çıkarmada olduğu gibi hasta ve doktor ilişkisi gizli kalır. “Bu yüzden, psikanaliz etiği doğa bilimi etiğinin karşıtıdır: Biri mahremiyete, diğeri aleniyete değer verir.” “Radyoloğun bir kafatası kırığını teşhis etmek için hastanın güvenini kazanmaya ihtiyacı yoktur ve pataloğun da otopsi teşhisiyle bir ölünün suda boğulmuş olduğunu bulması için cesedin güvenini kazanması gerekmez. Tersine, psikanalistin ise hastayı neyin rahatsız ettiğini öğrenmek için onun güvenini kazanmaya ihtiyacı vardır.”

YALANLAR BİLİMİ PSİKİYATRİ / THOMAS SZASZ

Freudcu inancın Amerika’daki yarı resmî papası Kurt R. Eissler (1908-1999) şöyle söylemişti: “Hastalık numarası yapmanın, her zaman, nörotik bir bozukluktan çoğu kez daha ciddi bir hastalığın belirtisi olduğu doğrulukla iddia edilebilir. … Teşhis edilmesi için, teşhis koyma açısından büyük bir ferasetin özellikle gerektiği bir hastalıktır. Teşhis, psikiyatr dışındakiler tarafından asla konmamalıdır.”[44] Güç delisi uzmanın ölümcül kibrini teşhis etmek için ise hiç feraset gerekmez.

YALANLAR BİLİMİ PSİKİYATRİ / THOMAS SZASZ

Histeri tıp değil tiyatrodur.

On dokuzuncu yüzyılın bazı hekimleri –en başta da kendi adıyla anılan efsanevi “yatak istirahati”nin mucidi ünlü Amerikan nöroloğu Silas Weir Mitchell (1829-1914)– histeriklerin hasta numarası yaptıklarını fark ettiler. Mitchell İç Savaş sırasında hekim olarak çalıştığından, hatırı sayılır miktarda temaruz gördü ve iç yüzünü anladı: Hasta rolünü üstlenmek rasyoneldi. Böyle insanlarla karşılaşınca –“histerik” diye adlandırılsınlar veya adlandırılmasınlar– hasta rolünü üstlenen kişinin hasta olmasının şart olmadığını ve histerinin gerçek bir hastalık olmadığını fark etti.[48]

Mitchell hem Philadelphia’lı seçkin bir hekimin oğlu hem kendisi de ünlü bir hekim ve yazar olduğu için, meslekî ve toplumsal konumu alışılmışın dışında bazı tedavi yöntemlerini kullanmasına imkân verdi. Tedavi etmesi istenen sorunun hastalık değil, drama olduğunu fark edince, buna göre davrandı. Ölümcül hasta olduğuna inanan bir kadın için kendisine danışıldığı bir vakada, odadaki herkesi dışarı çıkarttı, daha sonra kendisi de çıktı. “Kendisine kadının yaşama şansı sorulunca şöyle yanıtladı: ‘Evet, iki dakika içinde odadan kaçacak, çarşaflarını ateşe verdim.’”[49] Yataktan çıkamadığını iddia eden başka bir histerik kadını muayene ettiği bir vakada da, “onu tecavüzle tehdit etti ve soyunmaya başladı. Kadın çığlık çığlığa odadan kaçtığı sırada kendisi iç çamaşırlarıyla kalmıştı.”[50]

YALANLAR BİLİMİ PSİKİYATRİ / THOMAS SZASZ

Psikiyatri sorumluluğu ortadan kaldırır.

1880’de Jane Grey Swisshelm (1815-1884) –bugün unutulmuş bir kölelik karşıtı, feminist ve gazeteci– şu gözlemde bulundu: “Ayyaşlık teşhisine göre, ayyaşlık kişinin hiçbir şekilde sorumlu olmadığı bir hastalıktı; onu yaratan sebep varolan meyhaneler ve varolmayan huzurlu kalpler, varolmayan gülümser eşler, varolmayan güzel başlıklarla önlüklerdi.

YALANLAR BİLİMİ PSİKİYATRİ / THOMAS SZASZ

Akıl hastalığının neden elektrik ile tedavi edilmeye çalışıldığını hiç düşündünüz mü?

Aslında bu acı verici elektrikle tedavi yöntemi savaş yıllarında uygulanmıştır. Askerler hasta taklidi yapmışlardır ve acı verici elektrik verilerek doktorlar da onları tedavi etmiş gibi yapmışlardır. Eğer askerliğin getirdiği zor durum hastalığa neden oluyorsa asker daha zor bir durumda bırakılarak hasta olması engellenebilir. Başarılı da olundu. Ve bu sürecin tıbbı olduğu söylendi.

Psikanaliz gerçek değil uydurma kavramlar türetir.

Postel’e göre ‘Hepsi atmasyon!’ … ‘120 psikiyatrın önünde, örneğin üçüncü dereceden bipolar depresyon gibi, mevcut bile olmayan hastalık terimleri kullandım ve teki bile bir soru sormaya cesaret edemedi. … Konu psikiyatri olunca, şayet dilsel cambazlıklar sergileyebiliyorsanız kendinize bir kariyer edinebileceğiniz söylenebilir. Psikiyatrinin esası budur.’” Leipzig’deki klinikteki işi nasıl aldığının sorulması üzerine Postel şu açıklamayı yaptı: “Yönetim kurulunun başkanı ‘Doktora tezinizin konusu neydi?’ diye sorunca, ‘Basmakalıp yargı oluşturumuna ilişkin biliş kökenli çarpıtmalar,’ cevabını verdim. Boş terimlerden oluşan bir silsile bu.” Postel’ın vardığı sonuç şudur: “Psikiyatrinin kötücüllüğü, kendisini aslında devlet otoritesinin bir parçasından ibaret olduğu halde tıbbî bir disiplin olarak tanıtmasıdır.”[155] Psikiyatrinin gücü de, güçsüzler tarafından alaya alınma muafiyeti de burada yatar.

Yalanlar Bilimi Psikiyatri / Thomas Szasz

Yalanlar Bilimi Psikiyatri kitabını buradan satın alabilirsiniz. Kitapta onlarca güzel örnek var.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.069 aboneye katılın