Roma İmparatorluğu dünyaya çok şey katmıştır. Sosyal ve kültürel olarak insanlığı bir adım ileriye taşımışlardır demek yanlış olmaz. Yolları, yönetim bilimleri, hamamları, gladyatörleri, imparatorları, kurdukları şehirler, yetiştirdikleri isimler bugün hala dünyanın ilgi odağıdır. Fatih Sultan Mehmet de Kayser-i Rum ünvanını kullanmıştır İstanbul’u aldıktan sonra. Roma kurumları birçok devleti etkilemiştir sonrasında.
Roma İmparatorluğu ile ilgili yazılanları okurken insan ister istemez “Acaba insanlık olarak geldiğimiz noktayı çok mu abartıyoruz?” sorusunu insan kendine soruyor. Roma son dönemine kadar pagandı ve bu pagan inancı beraberinde bir takım pratikleri getirmişti. Bu pratikler bugün bile etrafımızda ve çağdaş propagandanın temeli de bu anlayış üzerine kurulmuş olabilir.
Hitler’in meşhur adamı, propaganda ve halkı aydınlatma bakanı Joseph Goebbels şunu söyler:
“Bir şeyi ne kadar tekrarlarsanız insanlar o kadar inanır. Yalan bile olsa bir söylemi sürekli tekrarlarsanız insanlar onun kaynağını unutur ve kendi düşünceleri olduğunu düşünmeye başlar.”
Bak ve inan.
Goebbels’in söylediği bu sözler kısmen Roma’nın “bak ve inan” anlayışıyla ilgilidir. Roma’da mitolojide anlatılan hikayeler arenalarda tekrar tekrar coşkun kalabalıklara izletilirdi. Örneğin mitolojiye göre Orpheus bir ayı tarafından parçalanıyor mesela veya birisi yakılabiliyordu canlı canlı, miti gerçekleştirmek için. Bu mit arenada insanlar izlerken gerçek oluyor. İnsanlar bu olayların sürekli tekrarını görüyorlardı. Bu yüzden, olmuş olduğundan kuşku duymamaları beklenmiş olmalıdır.
Roma İmparatorluğu değişik bir yerdi. Çok tuhaf oyunlar ve canlandırmalar vardı ve hepsi tabii ki “inanma” işlevine hizmet etmiyordu. Temsili olarak yaşanan kitle için gerçekten yaşanmıştır der Le Bon Kitleler Psikolojisi kitabında. Bazen bu oyunlar halkı savaşa hazırlamak bazen de kitlenin gazını almak için gerçekleştiriliyordu muhtemelen.
Bak ve itaat et.
Roma İmparatorları büyük ihtişamlı binalar yaparlardı. Bu binaların psikolojik yönü de çok önemliydi. Bir bina sadece bir yapı değildir. Çevreyle iletişim kurar. Bina aynı zamanda halkın gözünde meşruiyetin inşasıdır ve bakan insanlar imparatoru ve onun yüceliğini hatırlar.
Roma mekanının geometrisi beden hareketlerini disipline ediyor ve tam da bu anlamda bak ve itaat et buyruğunu veriyordu. Bu buyruk diğer Roma düsturu bak ve inan’la, mesela Roma tarihindeki ünlü dönüm noktalarından birinde kesişmişti. Julius Caesar Galya’da savaşırken Romalılar’a varlığını unutturmamak için Capitolium Tepesi’nin yamacında, Forum Romanum’un hemen batısında yeni bir forum yaratmıştı. Bu forumun resmen beyan edilen amacı Cumhuriyet’in hukuki işleri için ilave mekan yaratmak olsa da gerçek amacı Romalılar’ı Caesar uzaktayken onun iktidarıyla yüzleştirmekti düpedüz.
Julius Caesar bakan kişiyi tıpkı tanrılara adanmış bir tapınağın önünde olduğu gibi tam ana tapınağın önüne yerleştirerek ailesinin güya kutsal kökenlerini vurgulamaya ve böylece huşu verici mevcudiyetini hissettirmeye çalışıyordu.
Ten ve Taş / Richard Sennett
Peki ya günümüz?
Roma İmparatorluğu tarihteki en önemli uygarlıklardan biriydi. Yöntemleri ve uygulamaları dünyayı değiştirmişti. “Bak ve inan.” , “Bak ve itaat et.” anlayışları uzun süre toplumları etkiledi. Örnekleri tarihin yakın zamanına kadar getirmek münkündür. Günümüzde tabii çok şey değişti. Yine de değişim ne kadar olursa olsun ihtişamlı büyük binalar bir toplumdaki “egemen” olanı ortaya koyuyor olabilir. Ya da tarihte her zaman gücü olanlar böyle yapılar kurabildiği için geçmişe dönük yanlış bir okuma yapıyor olabiliriz.
Günümüzde avm ve rezidanslar ihtişamlı büyük binalar. Bu binalar bizi kapitalizme inandırmak, itaat ettirmek için mi yapıldı yoksa doğal süreç içinde ihtiyaçtan mı ortaya çıktı? İkincisi kulağa çok daha mantıklı geliyor. Mesela Apple paraya sahip olduğu için büyük bir kampüs kurdu. Bizi Apple’a inandırmak için olmasa gerek. Yine de insana verilen değerin az olduğu monarşi dönemlerinde kitleyi itaat altına almak için bu tür uygulamalar yapılabileceğini düşünmek için haklı sebepler var.
Bir Cevap Yazın