Sinema ve Ülkelerin Gelişmişliği

Bir süredir ChatGBT’nin neler yapabileceğini ve bu teknolojiden nasıl yararlanacağımı anlamaya çalışıyorum. Sinema ve gelişmişlik üzerine birkaç soru sordum. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sinemaları arasındaki farkları açıklamasını isteyince üstüne tekrar düşünmeye değer birkaç şey söyledi. Ona göre gelişmekte olan ülkelerin sinemaları değişim ve yeni düzen arayışıyla daha fazla gündelik konulara değiniyor, toplumsal meselelere daha fazla eğiliyor. Bunun teknoloji ve bütçe gibi nedenleri var. Bütçe düşük olduğu için daha hikaye odaklı bir sinema bu ve insanları yakalamak için günlük hayattaki sorunları ele almak iyi bir fikir.

Ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlar gelişmekte olan ülkelerin sinemalarında daha ön plana çıkıyor. Aslında film sayısı olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin yılda ürettikleri filmler arasında birkaç ülke dışında fark yok. ChatGBT gelişmemiş ülkelerdeki filmler yerel kültür ve toplumsal gerçekliklere daha fazla odaklanabilir, diyor. Bu yorumu genişleterek ve biraz çarpıtarak değerlendirmeye almakta bir sakınca yok. Gelişmekte olan ülkeler daha fazla toplumsal sıkıntılara yer veriyorsa gelişmiş ülkeler bunun aksine insanlığı ilgilendiren büyük sorunlara eğiliyor olmalıdır. Ahmet Hamdi TANPINAR, “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkanını vermiyor.” derken anlattığı şey belki sinemamızın da kaderidir.

Gelişmekte olan ülkelerin sinemaları kendi problemleriyle uğraşmaktan kafasını kaldırıp da insanlığı ilgilendiren büyük problemler üzerine düşünemiyor. Kendi meseleleri kafasını o kadar meşgul ediyor ki insanlığa söyleyecek bir sözü yok ve eşekten düşeni eşekten düşen anlar diyerek kendi toplumumuz dışına çıkamayan filmler üretiyoruz. Bu yorum hem biraz karamsar hem de chatgpt’nin dediklerini biraz çarpıtmak anlamına gelebilir ama bu yönde devam edelim. Gelişmiş ve gelişmekte olan üllkelerin vatandaşlarına “Sizce dünya için en büyük tehdit nedir?” diye sorulduğunda verilen cevaplar mizahın konusu olabilecek kadar birbirinden farklıdır. Bu da çok normaldir. Elma kurdu için dünya elmadan ibarettir. Küresel ısınma ve terörizm arasında yapılacak sıralama coğrafi bir meseledir.

Bir ülkenin “kalkınma” düzeyini filmleri de ister istemez ele veriyor. İran ya da Küba sinemasını izlerken ülkede bir şeylerin yolunda olmadığını düşünebiliyorsunuz. Film hikayenin dışında bize şehirleri, arabaları ve mekanları da gösteriyor. Osmanlılar der ki üç şey saklanamaz. Aşk, öksürük ve fakirlik. Sinema da ülkenin durumunu inkar edilemez şekilde ortaya koyuyor. Hikaye ve kullanılan görsel efektler bir yana, renk ve ışık, kullanılan teçhizat bile bir şeylerin ipucu oluyor. Gelişmiş ülkelerin taşra filmleriyle gelişmekte olan ülkelerin taşra filmlerinin sahneleri ülkeler hakkında ipucu veriyor. Belki de bu bir önyargıdır, emin değilim.

Yerelde Evrenseli Yakalamak

Yapay zekanın yol açabileceği tehlikeler, çok gelişmiş bir teknolojinin yol açacağı toplumsal değişimler, doğal kaynakların tükenmesinin yol açabileceği distopik gelecek ya da baskıcı rejimlerin insanlığı getirebileceği nokta çok büyük oranda gelişmiş ülkelerin sinemalarının konusudur. Gelişmişlik ve sinemada bilimkurgu arasında bir korelasyon aranırsa sonuç şaşırtıcı olmayacaktır. Gelişmekte olan ülkeler bütçe ve halkın gündemi gibi meseleler nedeniyle bu türden uzak duruyor olabilir. Sinema bütçenin en belirleyici olduğu sanat dalıdır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sinemaları arasındaki uçurum, edebiyatları arasındaki uçurumdan çok daha büyük olacaktır.

Ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlar ve yerel temalar gelişmekte olan ülkelerin sinemalarında daha yaygın olabilir. Karga tulumba kaçırılıp işkence yapılan insanlar, köyden kente göç etmiş, varoşlarda yaşayan insanların ekonomik sıkıntıları. Mafya, mahalle baskısı ve fakirlik üçgeninde sıkışmış hayatlar bu filmlerin olmazsa olmazları olabilir. İnsanın onulmaz yalnızlığını anlatan filmler yapardık ama geçim sıkıntısından yalnızlığımızı düşünmeye vakit kalmadı gibi bir durum yok elbette. Gelişmiş ülkeler de yerel toplumsal meseleleri sıklıkla ele alırlar. Bu problemler insanlığın ortak meseleleriyle ilgili olmak zorunda da değildir ama bu sinemalardan her türlü film çıktığı için ve gelişmekte olan ülkelerde bilimkurgu tarafı zayıf kaldığı için böyle bir genelleme yapılmış olabilir.

Braveheart tarihi ve Batının kendi feodal sistemindeki yerel bir filmidir mesela ve filmin ele aldığı yerel mesele toplumları etkilemesine engel olmamıştır. Faşizm, ırkçılık ve banliyöde yaşayan insanların yaşadığı zorlukları anlatan filmler de ne kadar yerel olursa olsun farklı ülkelerin vatandaşlarınca çok sevilebilir. Bir film yerel bir problemden bahsederken bütün insanlığın ortak bir derdini anlatabilir ve filmi izleyen herkes bu derdi hissedebilir. Bu filmler gelişmiş ülke sinemasından da gelişmemiş ülke sinemasından da çıkabilir fakat bu filmi kitlelerin bilmesi bir pazarlama meselesidir ve devasa bütçelere sahip yapım şirketleri elbette on adım öndedir. Bir işe girişirken o işin en iyilerini bir araya getirmek şahane işleri ortaya çıkarabilir.

ChatGBT’nin gelişmekte olan ülkelerin sinemaları için söyledikleri gelişmiş ülkeler için de geçerlidir. Belki kastettiği sadece yüksek bütçeli bilimkurgu ve süper kahraman filmlerinin daha az olmasıdır. Konuyu bu kadar genişletmeye gerek olmayabilir. Yine de bir kıyaslama yapınca konuyu genişletmekte fayda var gibi görünüyor.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.068 aboneye katılın
%d blogcu bunu beğendi: