Stalker : Büyük Engizisyoncu Neden İkna Olmaz?

Stalker Tarkovsky‘nin en güzel filmlerinden biri. Büyük Engizisyoncu hikayesi ise Karamazov Kardeşler kitabının en güzel yerlerinden biri. İki büyük eser de inanç sorununa dokunur bir noktadan. İki filmde de inançla karşılaşılmasına rağmen onu yadsıma söz konusudur. Stalker filmi ve büyük engizisyoncu hikayesi aynı temayı işlemez, bir yerde kesişirler sadece. İnsan bilmek istemez.

Dostoyevski’nin büyük engizisyoncu hikayesinin kısa bir özetiyle başlayayım önce aklımda kaldığı kadarıyla. İncil’e göre İsa çölde kırk günlük orucunu tutarken şeytan musallat olur ona. Üç teklifte bulunur İsa’ya. Birinci teklifinde “Tanrı oğluysan şu taşları ekmek yap da doy” der. İsa kabul etmez. İncilden bir söz söyleyerek reddeder. Red sebebi, maddi şeylere dayanan bir inancın değersiz olacağını düşünmesidir. Şeytan ikinci olarak “Tanrı oğluysan şu tepeden atla da melekler seni kurtarsın.” der. Yine İsa İncil’den bir sözle bu teklifi reddeder. Red sebebi, mucizeye dayanan bir inancın değersiz olacağını düşünmesidir. Şeytan İsa’yı büyük bir dağa götürür ona üçüncü teklif olarak, aşağıdaki dünyayı göstererek, “Bana secde et, bütün dünya senin olsun” der. İsa İncil’den bir sözle reddeder. Yerlerin sultanlığı göklerin sultanlığı karşısında pek değersizdir.

Dostoyevski büyük engizisyoncu hikayesini bu olay üzerine kurar. İsa engizisyonun en azıttığı zamanlarda yeryüzünde görünür. Hiç konuşmaz ama herkes anlar onun “o” olduğunu. Kör birinin gözü açılır onun yanında. Sonra kızı ölen bir annenin kızını diriltir. Tüm halk coşkuyla toplanmıştır onun çevresinde. Bu olayları o sıralarda oradan geçmekte olan kilisenin ve devletin en önemli kişisi olan büyük engizisyoncu görür. Derhal tutuklatır İsa’yı.

Sen o musun der? O olduğunu biliyorum ama yeni hiçbir şey söyleme. Zaten ne söyleyebilirsin ki der. İnsanları anlamamakla suçlar onu. Şeytan sana doğru teklifleri yapmıştı insanlığın mutluluğunu sağlayacak şeylerdi onlar ama sen özgürlük uğruna sırt çevirdin onlardan. Senin yaptığın hatayı biz düzeltiyoruz der. İnsanlara ekmek gerektiğini anlamalıydın. Senin insanlara sunduğun yüce hedefler çok küçük bir azınlık içindir. Bizim yöntemimiz bütün insanları mutlu ediyor der. “İnsanların ekmeklerini biz temin ediyoruz. Mucize, derviş hikayeleriyle onlara sırrı veriyoruz ve dünyayı birleştirme düşüncesiyle hepsini bir arada tutuyoruz. Sen bunlar sana sunulduğunda reddettin fakat insanların mutluluğu için bunlar gereklidir.” der.

Çünkü insanlara vicdanlarını ve ekmeklerini elinde tutanlardan başka kim hükmedebilir?

İsa hiç cevap vermez büyük engizisyoncuya. Engizisyoncu tüm insanların mutlu olacağını fakat onlara bu hikayeleri anlatan engizisyoncuların gerçeklerden haberli ve mutsuz olacağını söyler.

Biz, iyiliklerini düşünerek sırlarınızı saklamaya devam edeceğiz. Gökte alacakları ölümsüz ödüllerden söz açarak avutacağız onları. Ama ölümün ötesinde bir şey varsa bile bunun onlar gibiler için olmadığını elbette biliyoruz! Bil ki, Senden korktuğum yok. Bil ki, ben de çölde kaldım, çekirgelerle, bitki kökleriyle beslendim, insanlara bağışladığın özgürlüğü ben de kutsadım, ben de ‘sayı doldurmak için’ güçlü yakınlarının saflarına katılmaya hazırlanıyordum. Ama sonunda ayıldım, deliliğe hizmet etmek istemedim. Döndüm ve Senin eserini düzelten kütleye katıldım.

Büyük engizisyoncu artık herkesin kendi saflarında olduğunu ve yarın onu yakacaklarını söyler. İsa yine hiç cevap vermez. Sonra doksan yaşındaki büyük engizisyoncuyu öper. Cevabı bu olur. Engizisyoncunun aldığı buse yüreğini yakar fakat yine de fikrinden dönmez. Git buradan ve daha da gelme der. Sonra İsa bir daha görünmez.

Stalker filminde kimsenin odaya ihtiyacı yoktur.

Filmde bir bilim adamı ve yazara bölge denilen bir yerde rehberlik eden bir iz sürücünün (stalker) başından geçenleri anlatır. Bilim adamı bilimi temsil eder, yazar nihilizmin ya da egosal anlamda bir “ben” ‘i temsil eder. Stalker bölgeye umudunu kaybeden insanları götürür. Bir umut bulmaları için. İz sürücü neyin izini sürmektedir?

Stalker’da bölge denilen yerde bir oda vardır. Söylentiye göre bu odaya girenlerin kalplerinin en derinliklerindeki arzu gerçekleşir. İz sürücü, bilim adamı ve yazar bu odanın önüne geldiklerinde içeriye girmeye tereddüt ederler. Çünkü içlerindeki en derin arzudan emin değillerdir. Odaya inanmaya yaklaştıkları halde inanmazlar. Stalker (İz Sürücü) sitem eder onlardan ayrıldıktan sonra.

Kendilerine aydın diyen o yazar ve bilim adamı. Hiçbir şeye inanmıyorlar. Onları görmedin mi? Gözleri boş bakıyor. Hiçkimse inanmıyor. Peki oraya kimi götüreceğim? En kötüsü de kimsenin ona ihtiyacı yok.

Büyük engizisyoncu hikayesi ile benzerlik buradadır. Büyük engizisyoncu İsa’nın uğruna her şeyi reddettiği şeyin, bu özgürlük, iman ya da gerçek mutlulu olabilir, insanların umurunda olmadığını onları ilglendiren şeyin ekmek olduğunu söyler. Stalker da bu gerçeği fark eder.

Stalker hakkında konuşan karısı onun lanetli olduğunu, ebedi bir mahkum olduğunu söyler çünkü o bir iz sürücüdür. Odada aradıkları şeyi bulup bulmadıkları belli değildir. Girmezler odaya. Fakat aradıkları mucizeyi Stalker’ın karısını ve çocuğunu bulduklarında görürler. Stalker’ın engelli çocuğu ve ona sadakatle bağlı eşi girer sahneye. Onların ardından bakar bir süre bilim adamı ve yazar. Bu dünyanın mucizesi belki de sevgidir. Odada olmayan fakat sürekli gözümüzün önünde duran sevgi.

İsa bu dünyayı bilmiyordu. İsa dünyayı yirmi dört saat yönetse kaos olurdu. Onun ideallari bu dünyadan değildi ama kilise bu dünyayı biliyordu.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.068 aboneye katılın
%d blogcu bunu beğendi: