THALES (1690) Luca Giordano
Tablo da gördüğümüz Thales yırtık kıyafetler içerisinde kötü bir görünüş ile bizlere sunulmaktadır. Bu filozofları çağdaş, popüler yaşamdan uzak kişiler olarak gösterme çabasının bir yansımasıdır. Yorgun duruşu ve dalgın bakışları hala ne kadar yorulsa da düşünmekte olduğunu betimler. İnce sakallı ve kilolu oluşu sonraki dönem etkilenmelerinden kaynaklanmaktadır.
Thales işaret parmağı ile bizlere geliştirdiği matematik teoremin çizimlerini göstermektedir. Teoremi içeren büyük çizimin yanında güneş tutulmasını ele alan diğer bir çizim de bulunmaktadır. Çizimlerinin alt kısmında bulunan “MISON TAL HOR PENTITU / D’HAVER FAVELATO MA / D’HAVE TATIVTV MEI” yazısı “bazen sözlerimden pişman oldum ama sessizliğimden hiç pişman olmadım” anlamına gelmektedir. Diğer elinde ise başka çalışmalarına dair notları bulunmaktadır.
Luca Giordano (Napoli 1634-1705)
İtalyan barok ressam Luca Giordano 1634’te Napoli’de doğdu. Giordano, sıradan bir ressam olan Antonio Giordano’nun oğluydu. Oldukça küçük yaşta, Napoli valisinin önerisiyle Ribera’nın yanında çıraklığa başladı. Daha sonraları Pietro da Cortona ile birlikte çalıştı. Luca Fà-presto (Hızlı çalışan Luca) lakabıyla çağrılmaya başladı çünkü fırçayı oldukça hızlı kullanabiliyordu. Bu özelliği ve lakabı, fakir olan ve para kazanmak için oğlunu hızlı çalışmaya yönlendiren babasının, sürekli yaptığı “Luca, fà presto” uyarıları ile kazandı.
Eserlerini tasarlama ve gerçekleştirme konusundaki hızının yanı sıra, çok yönlü bir beceriye sahip oluşu, diğer ressamların eserlerini gerçekçi biçimde kopyalayabilmesini sağladı. Ardından Roma, Venedik ve Parma’da çalıştı ve bu sürede ayrıntılı bir barok tarzı geliştirdi. Onun olgunluk çalışmaları, canlı ve ayrıntılı şematizmi ile Paul Veronese ve Pietro da Cortona’nın bir sentezi gibidir. Ayrıca onun gösterişli renk kullanımı da oldukça dikkat çekmektedir. Hızlı bir boyama tarzında uyguladığı için meslektaşlarından daha fazla eser yaratabildi. 1690’da İspanya’ya çağrıldı ve burada 13 yıl II.Charles ‘ın altında çalıştı ve şövalye oldu. Bu süre zarfında en iyi eserini Escorial’deki San Lorenzo kilisesinde yapımıştır. Tüm tematik alanları etkileyen çalışmasında, mevcut tablonun içinde sınıflandırılabileceği bir dizi filozof portreleri de vardır.
THALES VE FELSEFESİ
Eski Yunan filozofu Thales MÖ 626/623 Ionia’nın Milet kentinde doğmuştur. “Kendini bil” sözünün ona ait olduğu söylenmektedir. Kimi yerlerde ilk filozof ve ilk bilim adamı olarak anılmaktadır. Bunun temel nedeni fiziksek olayları mitolojik yani dini ögelere başvurmadan fiziksel nedenlerle açıklamaya çalışması olarak gösterilir. Bunun mitolojik düşünüşten kopmanın ilk adımı olarak görebiliriz.
THALES’E GÖRE, OLAYLARIN NEDEN OLDUĞUNA DAİR PRATİK, KANITLANABİLİR, MANTIKLI NEDENLER VARDI VE TANRILARIN GÖZLEMLENEBİLİR OLAYLARLA İLGİSİ YOKTU.
Ancak Thales fiziki olayları fiziki nedenlerle açıkladıktan hemen sonra işin içine yine tanrıları, mitolojiyi konumlandırmaktan kaçamıyordu. Astronomiye olan ilgisi gök yüzünü izlerken çukura düşmesine neden olduğu gibi güneş tutulmasını önceden bilmesine de neden olmuştur. Heredot un bize aktardığına göre Thales MÖ 585’deki güneş tutulmasını doğru bir şekilde tahmin etmiştir:
“ …Lidyalılarla Medler arasında beş yıl süren bir savaş çıktı, sık sık Medler Lidyalıları dövdüler, sık sık da onlar tarafından dövüldüler. Hele bir seferinde tuhaf bir gece savaşına tutuştular; savaş denk koşullar altında sürüyordu ki, altıncı yılda, bir çarpışma sırasında ve ortalığın en çok karışmış olduğu bir anda, gündüz, birden yerini karanlığa bıraktı. Bu ışık tutulmasını Miletoslu Thales, İonialılara daha önceden bildirmişti; yılına, gününe kadar. Ama Lidyalılar ve Medler gün ortasında gece olduğunu görünce, çarpışmayı kestiler ve hemen bir anlaşma, bir barış sözleşmesi yaptılar.” s.74
Öyküye göre de, bir yıl yıldızlar konusundaki ustalığıyla ‘daha kıştan, gelecek yıl büyük bir zeytin ürün olacağını bilmiş; böylece parası da az olduğundan Chios ve Miletos’taki zeytin basacaklarını (pres) kullanmak için ön ödeme yapmış. Kendisine karşı kimse fiyatı arttırmadığından, basacakları çok düşük bir fiyata kiralamış. Zeytin toplama zamanı gelip, herkes basacak gereksindiğinde Thales istediği fiyata satmış onlaırı ve epey para kazanmış. Böylece dünyaya, filozofların isterlerse kolayca zengin olabileceğini, fakat onların tutkularının başka türden olduğunu göstermiş.
Yetenekli bir gök bilimci, matematik kuramcısı, devlet adamı ve bilge olarak bilinmekteydi. Bu nedenle antik yunandaki yedi bilgeler(Miletli Thales, Lindoslu Cleobulos, Atinalı Solon, Spartalı Chilon, Prieneli Bias, Korinthli Periander, Midillili Pittacus ) arasında adı geçmektedir. Aristoteles, Thales’in “Evrenin arkhesi, temel ‘malzemesi’ nedir? sorusunu ilk soran kişi olduğu söylemiştir. Thales ana maddenin su olduğunu, çünkü diğer özelliklerin yanı sıra, suyun şekil değiştirip hareket edebileceğini iddia etmiştir. Suyun şekil değiştirerek katı olduğunu ancak hareketi veren ilkenin de ruh olduğunu düşündüğü için her şey sudan var olmuştur ve hareket etmelerini sağlayan ruh ile doludurlar. Thales kehribarın (electron) sürtünmeden dolayı statik elektrik oluşturup nesneleri çektiğini görünce “Her şey tanrılarla doludur.” demiştir. Bu da onun hem deneysel hemde mitolojik yönünü açıkça ortaya koymaktadır.
Thales’in doğduğu Millet kenti o dönem Mısır ve özellikle babası şehirden kovulmadan önceki asıl memleketi olan Yunan kolonisi Fenike ile yakın ilişki içerisindeydi. Ruhun ölümsüzlüğünü ilk onun konuştuğu söylenmektedir ancak bu bilgi yanlıştır. Aslında ruhum ölümsüzlüğü düşüncesini antik yunanda ilk dile getiren ve mitolojik açıklamaları ilk rasyonalize etmeye çalışan kişi bilinenin aksine Thales değil mektup yazdığı ve hocası olarak görülen Pherecydes dir. Thales eğitimler almak ve bilge olmak için gidilmesi gereken hac yeri sayılan Mısıra gitmiş ve özellikle Fenike de bulunan Yahudi rahiplerden ders almıştır.Olimpiyat döneminde (MÖ 548-545) 78 yaşında ölmüştür. Düşüncelerini ve teoremlerini bu düşünceleri geliştirerek ortaya koymuş ve felsefe tarihine iz bırakmıştır.
ARKHE TARTIŞMASI
Thales ile başladığı kabul edilen Yunan felsefe geleneği aynı zamanda doğa felsefesinin de başlangıcıdır. Thales’in arhke olarak suyu kabul etmesi, her şeyin tohumunun nemli olduğu ve ısının kendisinin bu kaynaktan çıktığı ve onun tarafından canlı tutulduğu gözlemlerine dayanmaktadır. Thales, dikkatli ve titiz bir gözlem yoluyla suyun dünyanın birincil maddesi olduğu sonucuna varmıştır. Su her şeyi kaplar, her şey sudan oluşur, su bitki ve hayvan yaşamının kaynağıdır. Üç tür maddeye, yani gaza, katı ve sıvıya yol açan değişiminde su sınırsızdır ve sonlu evreni içerir. Thales’in bu fikri, her şeyin tohumlarının nemli bir doğaya sahip olduğu gerçeğinden aldığına inanılıyor. Bu nedenle su, çoğu şeyin doğasının kaynağı olarak görülüyor. Buharlaşma olgusunun suyun sis veya hava olabileceğini akla getirdiği açıktır, donma olgusu ise işlem daha ileri götürülürse suyun toprak haline gelebileceğini düşündürür.
Kurucusu olduğu Milet Okulu içerisinde öğrencileri Anaksimenes (hava) ve Anaksimandros (aperion) hocalarının ortaya attığı arkhe problemini bir adım daha ileriye taşımışlardır. Bu tartışma serüveni konu, içerik değiştirerek evrenin tözünü arama düşüncesini tek maddeci anlayıştan kurtarıp sistemleşerek bizleri temel ayrım noktası sayılan Platon’a kadar getirmektedir. Platon arkhe sistemini idealar düşüncesini üzerine kurarken Aristoteles onun sistemini teorik olarak tersine çevirerek maddenin içerisine bir var olma potansiyeli olarak yerleştirir. İdealar, bütün varlık aleminin kötü birer yansımadan ibarettir. Asıl varlık sahası ve hakikat başka bir alemde idealar aleminde bulunmaktadır. Bütün insanların ortak olarak pay aldığı idealar alemindeki insan ideası bizlerin hakikatini taşıyan mükemmel ve iyi olan bir varoluştur. Bütün idealarının var olmasına neden olan ise iyi ideası dediğimiz bir nevi tanrı olarak da görülen bir ideadır. Her ne kadar Platon’un da Thales gibi tanrıları, anlatısını tamamlamak için bir öge olarak kullandığı söylense de ikisinin de mitolojiden tamamen koptukları söylenemez.
Bir Cevap Yazın