The Persistence of Memory, Türkçe adıyla “Belleğin Azmi” Salvador Dalí tarafından 1931 yılında yapılmış meşhur tablo. Ressamın ne anlatmaya çalıştığını söylemeye çalışmak her zaman biraz komik olacaktır ama böyle bir görev olmaması da esere bakanı özgürleştirir.
Belleğin Azmi. Tabloya bakıldığında ilk dikkat çeken şey eriyen saatler. Eriyen şey zamanı algılayabilmek için insanın ürettiği bir gösterge olan saat. Saatin eriyişi insanın belleğinin zamanla parçalanması, bozulması ve yok olması. Çünkü zamanın hafızayı yok etmesi ancak bir gösterge üzerinden işlenebilirdi. Zaman bizim için doğrudan deneyimlenebilecek bir şey değildir ama gölgesi üzerimizdedir.
Ne içindeyim zamanın,
Ahmet Hamdi TANPINAR
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
Hafıza güvenilmezdir. Çocukluk düşleri perdelidir, anılar tam hatırladığımız gibi değildir. Bölük pörçük görüntüler, anın ruh hali ile yorumlanmış objektifliği bile tartışmalı hikayelerdir. Zaman geçtikçe insan aynı kişi bile değildir. “Bu et yığınının aklına bir şeyi nasıl mıhlarsınız?” diyordu Nietzsche. Cevabı da korkutarak idi. Bu et yığınının bir şeyi hatırlamasının en iyi yolu onu korkutmaktır ve korkularını canlı tutmaktır.
Mitolojilerde Tanrılara adak adanmasının nedeni Tanrıların gururunu okşamak dışında önemli bir işleve sahipti. İnsan kendisi için önemli bir şeyi adak eder. Kaybının acısı nedeniyle unutmaz adak adadığı Tanrıları. Adak Tanrıların işine yaramaz ama insan yapılan iyiliği unutmasın diye adak istenir ondan. Zeus kendisiniden önce inanılıp unutulanlardan olmayacaktı. Öyle darbelerle hatırlatacaktı ki kendini bir daha asla insanlar onu unutamayacaktı.
Zamanın ne olduğu ya da olup olmadığı soruları bir kenarda kalsın. Hafıza sadece zamanın ne olduğu konusunda değil onu korumak konusunda da zorlanmaktadır. Hafıza , hafız, muhafaza ve muhafız ile aynı yapıdan gelmektedir. Bellekte korumak anlamındadır fakat bu koruma işi pek de başarılı olmayacaktır. Öğrendiğimiz bilgileri hatta izlediğimiz filmleri bile unuturuz. Reklamlar ve sürekli tekrarlar boşuna değildir elbette.
Zaman tepsisinde her şey değişir
Zamanın göstergesi yani onun insandaki payı olan saatin erişiyi yok sadece resimde. Arkadaki manzara Dalí’nin dünyanın en güzel yeri dediği Cadaques sahili. Önde ise garip bir şeyler. Ağaç insan yapımı bir kütlenin üstünde. Doğal ve yapay iç içe. Yerde insan mı ördek mi belli olmayan bir birleşim ama kesinlikle ölü. Alakasız şeylerin iç içe geçmesi söz konusu burada ama doğanın kendisi de tam böyledir bir bakıma. Birtakım atomların ve elementlerin bir araya gelmesi sonucu oluşan ve zamanla bozulan şeylerdir bunlar.
Arkadaki güzel sahil bir zamanlar sadece suydu, ondan önce gaz bulutuydu. Daha öncesini bilemeyiz. Arkadaki sahiş şuan bile çok yavaş olarak değişmektedir. Zamanın tepsisinde gördüğümüz bu şeyler sürekli bir değişim içindedir. Sadece şeyler de değil. En değişmez sandıklarımız bile sürekli değişecektir. Dil, hukuk, değerler ve hatta insanın insanlığı.
Zamanın tepsisinde her şey değişirken bellek bunun ne kadarını yakalayacaktır ya da yakalayabilecek midir? Herhalde belleğin azmi burada boşunadır. Doğadan bile önce bozulur. Yapacak ne vardır? Hiçbir şey. Karakomik Filmler : Kaçamak da hoş bir ayrıntı vardır. Uzay gemisi dünyaya indiğinde NASA vs olaya dahil olur. Televizyonlar sürekli veri akışı sağlarken bir altyazı dikkat çeker. “Belediye olay yerinde bekleyen halka nohut pilav dağıttı.”
Bir yanda büyük sorular büyük meseleler vardır ama zavallı bellek bunların neresindedir. İnsan rutinlerine devam etmelidir. Ne kadar uzaylılar da gelse acıkılacaktır ve kimsenin ne yapacağını bilmediği durumlarda bilindik bir yerden yol almak yapılacak tek şeydir. Peki ne yapalım? E nohut pilav dağıtalım, yenir sonuçta. Her zamanki yaptığımız şeyleri yapmaya devam edeceğiz.
Bir Cevap Yazın