İnsanların topluluk halinde yaşamalarının nedenleri çoktur ama bir neden psikolojiktir. Toplum, insanın kendisini gördüğü aynadır. Hegel’in bilindik düşüncesiyle “İnsan özbilinçtir, ve özbilinç ancak bir başka özbilinç için var olduğu ölçüde vardır.” Bir özbilinç olan insan başka özbilinçlerce kabul edilmek ister.
Gösteriş, yükselme hırsı, saygınlık kazanma isteği, rezil olma korkusu vs sanıyorum büyük ölçüde insanın bir özbilinç olmasının sonucudur. Bu başka özbilinçlerce kabullenilme isteği belki, bir zayıflık belki de hayatta kalma becerimizi artıran üst düzey bir evrimsel beceridir. Toplum şöyle ya da böyle hayatımızın merkezindedir.
Avustralya’da yaşamış bir arkadaşım onların ders kitaplarında yer alan bir Mevlana ve Şems hikayesinden bahsetti. Toplumun ne olduğunu sorgulayan bir hikayeydi. Hikaye özetle şudur: Mevlana Şems’i yemeğe davet eder fakat Şems şarap olmadan sofraya oturmam diye diretir. İlle de ecnebi mahallesinden şarap alıp gelmesini ister. Mevlana bunun kendini çok zor durumda bırakacağını, insanlara yıllarca namaz kıldırdığını anlatır. Şems dinlemez, şarabını ister.
Mevlana şarap almaya gider, dönerken rakiplerinden biri ne yaptığını anlar. Olay çıkarır. Utanmıyor musun? Yıllarca arkanda saf tuttuk, bizi aldattın der. Münafıklıkla suçlar Mevlana’yı. Halk etraflarına toplanır. Mevlana sesini çıkaramaz. Mevlana’nın sessizliğinden güç alan rakip hırkasını çeker alır Mevlana’dan. Görün şarabı der. Halk Mevlana’ya önce sitem eder, sonra azarlayıp tartaklamaya başlarlar. Öyle ki Mevlana’nın rakibi kafasına vurup yüzüne tükürür. İş Mevlana’nın linç edilmesine varacakken Şems yetişir. “Dini bütün bir müslümanı aslını bilip bilmeden şarap içmekle itham etmek doğru mu? Mevlana’nın elindeki sirkedir der. Rakip bu şarap der. Şems oradakilerin ellerine döker sıvıyı. Sirkedir. Rakip hemen Mevlana’nın ayaklarına kapanır. Halk özürler diler, Mevlana’nın ellerini öperler.
Mevlana Şems’e neden beni böyle bir duruma düşürüp rezil rüsva olmama izin verdin der? Şems, Uğruna gururlandığın şeylerin seraptan başka bir şey olmadığını gör istedim.” der. “Sen bir avuç sıradan insanın saygısını ebedi bir sermaye sanıyordun. Bir şişe şarap oyunuyla hepsi yok oldu gitti. Öyle bir şeye tutun ki zamanın geçmesi ve olayların değişmesiyle yok olmasın.”
Spinoza içinde bulunduğu Yahudi toplumu tarafından dışlanmış bir isimdi. “Eğer özsaygınız çoğunluğun sevgisine dayanıyorsa hep kaygılı olursunuz çünkü bu tip bir sevgi değişkendir. Boş özsaygıdır.” diyor.
“Öteki” üzerine
Bir keresinde bir hocaya çok aşırı sevgi ve saygı gösterildiğini görmüştüm. Eline omzuna dokunmak için birbirini eziyordu insanlar. Hocanın yakınındakilerden birine “Çok aşırı değil mi bu iş, insan aklına da onuruna da sığmaz gibi geliyor bana dedim.” Güldü. Bugün en aşırı olanlar işler tersine döndüğünde en çirkin işleri yapacak olanlardır.” dedi. Sanıyorum haklıydı.
Jagten en beğendiğim filmlerden biri. Toplum tarafından dışlanan bir adamın mücadelesi. Konu çok hassas fakat başa bir iş gelince insanın en yakınlarının bile (ne kadar haksız oldukları tartışılır) nasıl dağıldığını gösteren bir filmdi. Eskiden sürekli etrafında olan, senin iyiliğini isteyen kişilerin bu kadar değişebilmesi çok şaşırtıcı gelmişti. Bu filmde de toplumun bir kurmaca olması üzerine, ilişkilerin nasıl hassas dengeler üzerine bağlı olduğu üzerine önemli sahneler vardı. Çocukluğumdan beri beni tanıyor dediğiniz kişilerin değişimini izliyorsunuz. Her şey düzelmiş gibi görünse bile kurmaca bir kere zarar gördü mü, dengeler bir kere değişti mi hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını.
Batman Kara Şövalye filminde bir sahne vardır. Suçlularla dolu bir gemi ve masum insanlarla dolu bir gemi. Hangisi düğmeye erken basarsa diğer gemi patlayacaktır. İki taraf da basamaz düğmeye. Kimse bir gemi insanı öldürmenin sorumluluğunu kendi hayatını kaybetme riskine rağmen alamaz. Joker yanılır. Joker gerçekten haksız mıydı? Zor sorular bunlar.
Öteki temkinli olunması gereken işidir. “İnsan insan insanın kurdurur.” Musevi-Hristiyan geleneğinde “komşu” olarak adlandırılan kişidir öteki Zizek’e göre. Bir alıntı yapar G.K Cherteston’dan. “İncil bize komşularımızı sevmemizi söyler, düşmanlarımızı da; böyle demesinin sebebi belki de bunların genelde aynı kişiler olmalarıdır.
Mevlana ve Şems hikayesiyle bu konu elbette farklı olsa da toplumun içindeki insanın durumuyla ilgili verdikleri mesajlar ortak. Toplum bir kurmaca olabilir. Bu kurmacada elde ettiğini sandığımız her şey bizim zannımız olabilir. Miras yüzünden birbiriyle konuşmayan kardeşler, işin içine menfaat girince arası bozulan dostlar vs. Bu bir toplum kötülemesi olarak değerlendirilmemeli. Toplum kötü değildir. Toplum önemlidir ve hayatidir. Bunun yanında bir kurmacadır da.
Bir Cevap Yazın