Atom teorik olarak parçalanamayacak en küçük parçaydı fakat artık atomun elektron nötron ve protonlardan oluştuğunu biliyoruz. Bu parçaların da bölündüğünde kuarklar,antikuarklar,gluon ve leptonlardan oluştuğunu biliyoruz. Kuarkların ise preonlardan oluştuğu tahmin ediliyor fakat henüz delil yok. Teorik olarak preonlar da bir şeylerden oluşmalı ve preonu oluşturan parçacıklar da başka bir şeylerden oluşmalı. Tek bir temel parçacık yerine farklı parçacıklar söz konusu olabilir. Atom gibi her şeyin temelindeki tek bir parçayı düşünmek işleri zorlaştırabilir. Maddenin nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalıştığımızda sürekli daha küçük parçacıkları aramak sonu gelmeyecek bir uğraş gibi görünüyor.
Maddeyi anlamak için kütle ve enerji kavramlarına da bakmak gerekiyor. Kütle bir maddenin ivmelenmeye karşı gösterdiği direnç. Enerji de atomlardan oluşmuyor ve aslında enerji derken galiba şeylerin ihtiva ettiği hareket, etkileşim, yönelim gibi “tepkileri” ifade etmek için kullanıyoruz. Belki de daha ötesi. Enerji kütle ve madde arasındaki ilişki daha karmaşıktır ve enerji bir şekilde kütleyle aynı şey olabilir. Kuark ve lepton gibi fermiyonların kütle kazanmasını sağlayan şey Higgs bozonu (Tanrı parçacığı denilen parçacık) gibi görünüyor. Higgs bozonu da aynı atom altı parçacıklar gibi çeşitli olabilir, tek bir temel parçacıktan oluşmamış olabilir. Higgs bozonunun neyden oluştuğu da araştırılacaktır elbette.
Bu arada hatırlanmalı ki atom altı dünyada parçacık deyince akla bildiğimiz “parça” gelmemelidir. Ve daha önemlisi bu açıklamalar standart modele göredir ve standart model dört kuvvetten üçünü bir arada açıklayıp birini açıklayamadığı için yetersiz bir modeldir. Yani maddenin ne olduğunu anlamak için enerjinin de ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Neyse bu konuyu daha da uzatmayacağım bahsetmek istediğim konu çok daha teorik ve çok daha az bilimsel bir konuydu. Fizikçi değilim ve bu konuları okuduklarım ve izlediklerimden doğru yanlış ne kadar anladıysam o kadar biliyorum.
Başlangıçta söz vardı
Konuyu istediğim yere getirmenin bir zorluğu da dille ilgili. Dilimizdeki ve zihnimizdeki ön kabuller konunun teorikliği karşısında bir engele dönüşüyor. Madde, maddi olan anlamındadır ve evrenin varoluşunu açıklamak için madde yerine varlık kelimesini tercih etmek daha doğru olacaktır çünkü evren sadece maddeden oluşmaz. Madde için maddi olmak yani kütle sahibi olmak lazımdır fakat insan yaşamı için ciddiye alınmayacak kütleye sahip olarak da var olunabilir ve fotonlar gibi kütlesiz de var olunabilir. Fizik kanunları ise evrendeki işleyişi anlamak için ortaya koyulan bulgular olsa da yasa ve kanun gibi kavramlar anlatılmak isteneni karşılamayabilir.
Konuyu çekmek istediğim teorik nokta şudur; varlığı oluşturan daha daha küçük parçacıklar bulmak yerine varlığın ortaya çıkmasını sağlayan bir fizik kanunu bulabilir miyiz? Kendisi varlık olmayan fakat var eden bir kanun. Maddeyi, onu oluşturan parçacıklarda değil de bir kanunda, bir ilkede arayalım. Bütün varlık bu ilkenin bir sonucu olarak ortaya çıkmış olsun. Bu noktada teolojiyi yardıma çağırmak gerek. Tasavvufçuların “aşkını” düşünelim ya da Yuhanna’nın meşhur söylemini hatırlayalım. “Başlangıçta söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve söz Tanrı’ydı.” Yuhanna’nın sözünü aramaktan bahsediyorum fakat söz yerine bir doğa kanunu koyalım diyorum.
Bu istek doğal olarak şu soruyu ortaya çıkaracaktır. Varlık mı kendini fizik kanunlarına dayatır yoksa kanun mu kendini varlığa dayatır? Bu soruya ilk başta elbette varlık kendini fizik kanunlarına dayatır demek mantıklıdır. Yer çekimi kanunu olduğu için evren yer çekimine göre şekillenmiş değildir fiziksel durum yer çekimini ortaya çıkarmıştır. Fakat kanun derken bundan fazlasını kastediyorum. Matematikteki Pisagor teorisin hatırlayalım; a² + b² = c² Geometrinin kanunları nereden gelmektedir. İlke gereği mi böyledir yoksa fizik böyle olmasını dayattığı için mi böyledir? Güçlü nükleer kuvvet varlığın doğası gereği mii ortaya çıkmıştır yoksa bir ilkenin gereği olarak ortaya çıktığından zaten başka türlüsü olamaz mıydı? Bu soruların gereksiz olduğuna karar verilecekse bile üstüne düşünmek fena olmayacaktır.
Ben gizli bir hazine idim bilinmek istemedim.
İlke derken veri ya da bilgiden bahsetmiyorum. Bilgi veriyi yorumlayacak bir özneyi gerektirir. Varlık hem maddeyi hem de ilkeyi barındıran bir kümedir belki de. Varlığı bağlayacak bildiiğimiz bir üst kümemiz yoktur. Olması gerekiyor mu emin değilim. Varsa da erişimimiz dışında gibi görünüyor. Galiba varlık açıklanamaz ancak sınırlarında dolaşılabilir. Maddeyi açıklamak için daha temel parçaları aramak sonsuz bir uğraş ve herhalde mantığımız için bir çelişki. Maddeyi açıklamak için ilke aramak başka bir problem. İlkenin nereden geldiğini sorgulamaya başlamak gerekir bu durumda da. Yine de varlığın ortaya çıkışı ya da hep varolduğu konusunda arayışa çıkıldığında “ilke arayışı” da bir duraktır.
Bir Cevap Yazın