Kategorize etme ve kategoriler oluşturma varlığın doğasını anlayabilmek için istemli ya da istemsizce yaptığımız bir basitleştirme işlemidir. Varlığı tanımlama ve bir kategoriye ayırma düşünme işinin başlaması için bir noktada zorunluluktur fakat sanırım bu zorunluluk bazen varlığın ne olduğunu anlamanın önünde bir bariyer. Düşünceden dile geçen bu kategoriler varlığı anlamak konusunda dile takılı kalma sorununu doğurabilir.
Goebbels’in kültür lafı duyduğumda elim belime gider diyerek aslında bu kelimenin ne kadar ideolojik olabileceğini söylemiş. Kategorize etmenin de böyle ideolojik bir yanı var. Fakat bu yazı kültürün algılanışı olarak kategoriler meselesi üzerine değil doğanın kavranması üzerine kategoriler oluşturmakla ilgili. Kategorize etmenin toplumsal bilimlerde yol açtığı sorunları görmek çok daha kolay olurdu.
Tümeller tartışması üzerine yazdığım yazıda aslında tümellerin reddedilebileceğini, doğada hiç zıtlık yoktur yazısında da zıtlık dediğimiz şeylerin aslında insanın doğayı kavrama şekli olduğuna dair bir şeyler söylemiştim. Bu yazı, diğer yazılardaki tartışmanın biraz daha genişletilmiş hali olacak. Doğayı anlamak için onu belli kategorilere ayırıyoruz. İnsanlar-Hayvanlar-Bitkiler-Madenler gibi bir ayrıma gidiyoruz. İnsanları da yine renklerine göre veya başka bir şeye göre ayırabiliriz. Hayvanları da benzer şekilde yeni kategorilere ayırabiliriz. Et ve ot yiyenler ya da çok daha farklı şekilde sınıflandırabiliriz.
Antik Yunan filozofları, özellikle Platon, düşüncelerini savunurken ele aldıkları meseleyi katagorize ede ede kendi argümanının neden doğru olduğuna getirir konuyu. Platon’da bu kategorilendirme işi biraz keyfidir de. Tuhaf kategoriler oluşturarak bunları bir argüman olarak kullanır. Kategorize etmek istediğinizde bir şeyleri kategorize etmek elbette mümkündür. Fakat bu kategoriler doğanın kendisinde var mıdır?
Kategoriler doğada mıdır dilde mi?
Kategoriler oluşturduğumuzda karşımızdaki meseleyi çözümlemeye başlarız. Evet bir bitki. Nasıl ürüyor, çiçekleri nasıl, ne renk, nasıl iklim koşullarını ve toprağı seviyor? Mevcut sorulara göre bir kategorilendirme yaptığımızda bu bitki hakkında artık bir şeyler söyleyebiliyoruz. Kategorilerden yola çıkarak bir tanım elde ediyoruz fakat aslında elde ettiğimiz tanım oluşturduğumuz kategorilere yönelik sorgulamamızın sonucu sadece. Bu tanım varlığın ne olduğunu değil, onu kategorize etmemizi sağlıyor. Burada, “Zaten bir şeyi özelliklerine göre kategorize etmek onun ne olduğunu ortaya koymaktır.” eleştirisi yapılabilir fakat aynı kategoriye aldığımız bir başka bitkinin daha farklı renkte bir çiçek açması bu işin varlığı tanımlamadaki eksikliğinin bir kanıtı olup olmayacağı tartışılmalıdır.
Tamamen aynı kategoriye aldığımız iki bitki farklı renkte çiçek veriyor ya da farklı boylarda uzuyor diyelim. Bu durumda bitkiyi kategorize ettiğimizde aslında onun hakkında bir şey söylemiş değil, onu kategorize etmiş oluruz. İki bitki arasındaki farklar mikroskobik boyutta çok daha fazla olacaktır fakat biz bir şeyler üzerine konuşmak istiyorsak onları kategorilendirip isim verme işlemi yapmak zorundayız. Yoksa elmaya bile elma diyemezdik çünkü ayrıntılı bir kategorilendirme işleminden sonra, elma tanımını hak eden varlığın geliştirdiği bir mutasyonla belki de eşsiz olduğunu görürdük.
Kategoriler oluşturmak işimizi kolaylaştıyor ve konuşmayı mümkün kılıyor bu anlamda. Eğer zihnimiz böyle olmasaydı belki de her şeyin içindeki biraz her şey gibi bir şeyler görecektik. Belki de bitkideki madeni ya da madendeki insanı görecektik. Bu eskilere ait sıkı kategorilendirme işlemi atomun, atom altının ve evrim mekanizmasının bilindiği bu zamanlarda sanırım biraz tartışma konusu yapılabilir.
Doğada bulunmayan kategoriler üzerine
Kategorilerle ilgili söylemeye çalıştığım şeyi insan yapımı kategoriler üzerinden örnek verince konu daha kolay anlaşılacaktır. Bir giyim mağazasına girdiğimizde kazak, gömlek, tişört, sweatshirt, hırka ve mont gibi kategoriler görürüz. Esasında bu kategoriler tamamen yapaydır ama zihnimize işlenmiştir. Doğada olmayan kategorilere baktığımızda aslında her şeyin içinde biraz kavramı daha kolay görülebilir.
Bir diğer doğal olmayan kategorilendirme işlemi biraz matematikte vardır. Sayılar aslında hep aynı “bir” dediğimiz şeyin tekrarıdır. beş yumurta aslında “bir” yumurtanın beş kez tekrar etmesidir. Sadece “bir” vardır. Tek sayı ve çift sayı kavramı da biraz anlaşılmazdır. Bir sayının ikiye tam bölünmesi ya da bölünmemesi neden ayrıca isimlendirilmiştir? Üçe tam bölünen ve bölünmeyen sayılar için de bir kelime üretmemek için bilmem sebep var mıdır? Birisi bize, “Tek mi çift mi?” dediğinde ne demek istemektedir? Beşe bölünen ve bölünmeyen sayıları da dilde kategorilendirebilirdik ama muhtemelen konforlu olmazdı. Kategorilendirme işlerimizi kolaylaştırırken bazen bizi anlamdan uzaklaştırabilir. En azından bana öyle geliyor.
Yazı bitince fark ettim ki bu konu üzerine daha düşünmem gerekiyor. Şimdlik burada kalsın bu düşünceler. Zamanla değersiz ya da yanlış olduğunu düşünüp değiştirebilirim de.
Bir Cevap Yazın