Bir devletin neden yükselip neden çöktüğüyle ilgili yeterince bilgimiz var. Tarih çizgisinden gelip geçen Roma, Osmanlı, SSCB gibi devletler genel ve özel şartları nedeniyle bir zaman güç kazanıp bir zaman sonra eski güçlerini yitirmişler.Tarihte en azından yüzölçümü olarak önceden daha büyük olup şimdi o sınırlarına sahip olamayan devletler de var. Bunlara çöküş demek tam olarak doğru olmayacaktır. Aslında bir devletin çökmesi de tartışmalı bir konudur. Bir devlet çöktüğünde ortadan kaybolan siyasi düzendir. Türküler, hikayeler, efsaneler ve halk inançları kolay kolay kaybolmaz.
Çöküş dediğimiz şey çoğunlukla bir otorite değişimidir. Coğrafya ve halk büyük ölçüde yerinde duruyor olacaktır. Yeni gelenler belki hakim kültürü değiştirir ya da zenginleştirir ve yeni ortaya çıkan “halk” bir başka değişim için bekler. Hiçbir şey değilse bile zamanın ruhuyla halk değişir. Öyle ki birkaç nesil sonra gelenler birkaç nesil önce gelenlerin hayata bakış biçimlerini ve dillerini ne kadar anlayabilir tartışılır. Sanıyorum türümüzün çelişkilerinden birisi de budur. Geçmiş diye takip etmeye çalıştığımız şey çoğunlukla bir gölgedir.
Devletlerin yücelik ve çöküşü siyasi düzenle ilgilidir. İyi bir siyasi düzen devletin ekonomik ve kültürel anlamda gelişmesini kolaylaştırır. Halkın ve coğrafyanın kaynaklarını doğru yöneten bir siyasi yapı kendi çağında diğer devletlerden daha parlak bir zaman geçirebilir. Kimi devletler bunu daha iyi yaparken kimileri hiç yapamaz. Zamanına uygun doğru yöntemleri bulan devletler ilerlemeye başlar ve onları güçlü kılan özelliklerini yitirdiklerinde çöküş başlar. Bütün devletlerin yücelik ve çöküşünün kendi özel şartları olmakla beraber yücelikten çöküşe götüren bazı evrensel ve zaman üstü sayılabilecek sosyal kanunlar olabilir.
Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine
Romalıların Yücelik ve Çöküşünün Nedenleri Üzerine, Montesquieu’nun kitabının adı. Kitapta yazılanlar Osmanlı’nın benzer süreçlerini hatırlattığı için çok tanıdık. Kitapta Romanın çöküşüyle ilgili özel sebeplere girilmiş olsa da Montesquieu gibi bir zeka işin pragmatik yönlerinden çok teorik yönlerine odaklanarak meselenin anlaşılabilmesini sağlamış ve kitabın sadece bir tarih kitabı değil bir felsefe kitabı da olmasını sağlamış. Onun Roma için anlattığı şeyler sanıyorum bütün devletler için bu zamanda bile geçerli olacak yücelik ve çöküş nedenleridir.
Roma çökecekti çünkü en başta yaşaması “sürdürülebilir” değildi. Savaş ve ganimete dayanan bir ekonomisi vardı Roma’nın. Bu iş nereye kadar sürebilirdi? Çok çok uzun yıllar sürse bile getirecek ganimet ve kazanılacak savaş kalmayınca sorunlar başlayacaktı. Tabiatın devletlere koyduğu coğrafi sınırlar meselesi vardır bir de. Bu sınırlar geçildiğinde geçen taraf geri çekilmek zorunda kalacaktır. Romalıların yüceliklerinin bazı nedenleri:
1- Romalıların yeniliğe açık oluşu.
Montesquieu’ya göre Romalıları dünyanın hakimi kılan en önemli unsur onların kendi usullerinden daha iyi bir usul gördüklerinde kendilerininkinden vazgeçip onu almalarıdır. Bu bir savaş teknolojisi ya da üretim teknolojisi olabilirdi.
2- Bireysel hırsı hep sistemde tutmak.
Prenslerin hırslı, aylak ve yorgun zamanları olur. Prensler hırslı zamanlarında bir şeyler yapmak isterler ama belli zamanlarda hiçbir şey yapmak istemeyebilirler. Kralları kovan Roma her yıl consul seçmeye başlayarak her yıl değişen ve kendini göstermeye çalışan memurları ortaya çıkardı. Birbirleriyle yarışan bu memurlar güç için ve ön plana çıkmak için sürekli devlete yeni hedefler gösterdiler. Hırsın kaybedecek bir dakikası bile yoktu Montesquieu’ya göre.
3- Romamıların fakir kalmalarının sağlanması.
Başlangıçta Roma bir devleti yenince yağmalamadan barış yapıyordu ve devletin içerisine asker göndermiyordu. Bu Romalıların yozlaşmadan belli bir fakirlik içinde kalmalarını sağlıyordu. Çünkü fakirlikten zenginliğe, zenginlikten de yozlaşmaya geçiş çok hızlıdır. Altın ve gümüş tükenir ama erdem, dayanıklılık, güç ve fakirlik asla tükenmez. Romalılar hükmetmek, Kartacalılar sahip olmak istiyordu. Durmadan hasıtlat ve masraf hesabı yapan Kartacalılar savaşı sevmeden savaşıyordu.
4- Savaştan kaçan askerlerin geri gönderilmesi.
Kartacalılarda yenilen ordular daha da küstahlaşıyor kimi zaman generallerini çarmıha geriyorlardı. Romalılarda kaçan askere müsamaha gösterilmezdi. Kaçan birlikler kırılır ya da düşmanla savaşmak üzere geri gönderilirlerdi. Montesquieu’ya göre esirleri geri almak için fidye de ödemezlerdi.
5- Roma sınırı olmayan bir devlete savaş açmazdı. Uzak bir devlete savaş açılacaksa onun bir komşusunu müttefiki yapardı.
Roma uzaktaki ülkelere savaş açmazdı çünkü bir yeri fethetmek kolay elde tutmak zordur. Fetih tüm güçle yapılır ama elde tutmak için az birlik bırakılır. Roma yendiği düşmanlarının kibrini kırmak için onların zayıf düşmanlarını güçlendirirdi.
6- Tarafsızlık tehlikelidir
Montesquieu’ya göre iki büyük halk birbirine savaş açtığında tarafsız kalınabileceğini düşünmek basiretsizliktir. Başarılı olan taraf yeni savaşlara atılarak öğrendiklerini uygulayacaktır. Roma çatışan iki devlet arasından zayıf olana destek verirdi.
7- Diğer devletler uzak hedeflerinizi bilmemelidir.
Bunun nedeni açıktır. Tasarılarınız açıkça bilinirse bütün girişimleriniz dikkatle takip edilir ve hedefteki ülkeler size karşı birleşir.
8- Düşmanları mümkün olduğunca korkutmak
Romalılar düşmanlarına akıl almaz kötülükler yaptığı için bu düşmanlar onlara karşı asla birlik olamıyorlardı. Çünkü tehlikeden en uzak olan, bu tehlikeye yaklaşmak istemiyordu. Böyle olunca Romalılara nadiren savaş açılıyordu ama ne zaman savaşacağını Roma kendine en uygun zamana göre belirleyebiliyordu.
9- Romalılar asla iyi niyetle barış yapmazdı
Romalılar ele geçirdikleri devletle barış yaparken onun çöküşüne neden olacak maddeler imzalatırlardı. Birliklerinin sayısını sınırlar ya da silahların kendisine teslim edilmesinii isterdi. Prensin ordularını yok ettikten sonra aşırı ağır vergiler koyarak mali açıdan çökertirlerdi. Aşırı ağır vergiler yüzünden prens kendi halkından çok vergi alırdı. Prens para bulmak için halkına zulmetmeye başlar ve onların nefretini kazanırdı.
10- Hizipler ortaya çıkarma ve devletleri bölme
Romalılar bir şehri özgür bıraksa bile orada iki farklı hizbin ortaya çıkmasını sağlarlardı. Bir taraf özgürlüğü savunurken diğer taraf Roma himayesine girilmesi gerektiğini savunurdu. İkinci hizip daha güçlüydü. Roma ele geçirdiği yerlerde şehirlerin ortak bir otoriteye tabi olmadan kendi kanunlarıyla yönetilmelerini sağlardı.
Buradaki örnekler yukarıda da belirttiğim gibi Montesquieu’nun Romalıların Yücelik ve Çöküşü Üzerine Düşünceler kitabından. Neredeyse her satırı çizilecek harika bir kitap. Ben başlıkları yüzeysel olarak ele aldım. Kanunların Ruhu Üzerine kitabı gibi etkiledi beni. Romaya bakınca Makyavelden önce Makyavelizmin bilindiği görünüyor. Roma öncesinde de biliniyordu gerçi. İnsanlık kadar eski bazı şeyler. Tüm bunların yanında Roma’nın yüceliğinin çok özel bir sebebi vardı. Roma “fatihlerin çılgınlığına” düşmemişti. Bu mesele bir sonraki yazının konusu olsu, bu yazı çok uzadı.
Bir Cevap Yazın