Bundan önceki iki yazı devrimlerin gerekliliği üzerineydi. Gerekli olduğunu düşünelim ya da düşünmeyelim kitle hareketleri olmaya devam ediyor. Bu olanlar üzerinde bireylerin rolü gerçekten sanıldığı kadar önemli değil sanırım. Bireylerin olayların oluş şeklini gerçekten etkileyip etkileyemeyecekleri şüpheli. Bir kitle hareketi doğası gereği ortak bir memnuniyetsizliğin (memnuniyetsizliklerin nedenleri ayrı olsa bile) bir liderde vücut bulması şeklinde ortaya çıkar. Güçlü liderleri olmayan kitle hareketlerinin başarıya ulaşmaları çok zordur. Bu mekanizmada eyleme aç kitle kendi ruhunu bir liderde bulur. Lider hareketi kontrol etmekle birlikte aslında bu konumu kitlenin ihtiyaçlarına cevap verdiği müddetçe geçerlidir. Devrimci bir kitle hareketi başarıya ulaşmak istiyorsa başlangıçtaki ateşini kaybederek sistematikleşmeli ve müesses nizama dönüşmek zorundadır. Yoksa her şey sona erene kadar yani tüm kaynaklar yok olana kadar kendisini yeniden üretecektir.
Eric Hoffer temel olarak devrimden yana olanlarla olmayanlar arasınd genel bir ayrım yapar. İnsanların eylemleri duygularından gelir ve aslında devrimci olmak yada düzenden yana olmak kişilik yapısından çok mevcut düzenle kurduğumuz ilişkiyle ilgilidir. Kimler devrimden yanadır? Mevcut düzenden memnun olmayanlar, düzen değiştiğinde karlı çıkacak olanlar, bireysel yeteneği olmadığı için kitle içinde bulunduğunda düzenden bir şeyler koparabileceğini düşünenler ve özellikle eskiden bazı haklara ya da servete sahipken bu haklarını kaybetmiş olan insanlar. Özellikle daha önceden sahip olduğu refahı kaybeden bireyler değişime yönelik kuvvetli bir arzu duyarlar. Hoffer’a göre Fransız İhtilali’nin nedeni ihtilal öncesinde yaratılan ve sonrasında sürdürülemeyen refahtır.
Devrimden yana olanlar olduğu gibi devrime katılmayan geniş yığınlar da vardır. Bunlar temel olarak mevcut düzende halinden memnun olanlar, bireysel yeteneklerinden dolayı sistemlerden bağımsız olarak başarı gösterecek olanlar ve derin yoksulluk çekenler bu gruplar arasındadır. Devrimin harcı gözden çıkarılmışlar ve itilmişlerdir. Kitle hareketleri çoğunlukla buradan çıkar. Derin yoksulluk çekenler hayatta kalma mücadelesi verdikleri için bir değişikliği göze alamazlar. Soğuk Savaş döneminde büyük devrimci ideallerle hareket eden bireylerin sürgüne gittiklerinde bu ideallerini kaybedip tamamıyla açlık ve soğuk sorunlarına yöneldiğinden bahseder Hoffer.
Kitledeki bireyler ne ister?
Bir kitle hareketi, kitleler psikolojisini oluşturur. Kitle ortak bir ruh haline bürünse de bireysel durumlar kitle hareketlerinde etkildir. Örneğin geçmişinde yaratıcı dehasıyla büyük bir iş yapmış biri zamanla yeteneğini kaybedince, şöhret güç ve para kazanmış olsalar bile kutsal bir davanın en aşırı savunucuları olarak karşımıza çıkabilirler. Suçluluk hissine sahip olanlar, bu sebeple suçlular da fanatiklikleri nedeniyle kitle hareketlerinin merkezinde yer alırlar. Kitle umut ister, daha iyi bir gelecek ister. Kitle hareketi ne olduğu belirsiz bir hedefi gösterdiğinden şimdiyi değersizleştirmek zorundadır. Şimdi ulaşılacak şanlı gelecek için feda edilmesi gereken değersiz bir şeydir. Bu tesadüfi değildir, gelecekten büyük beklentiler halinden memnun olmayanlar içindir. Kitle hareketlerinin merkezinde de bu unsurlar bulunur. Gözden çıkarılmış ve itilmişler. Halinden memnun insanlar geleceğe çok bel bağlama gereği duymazlar.
Kitle bir şeyi anladığında her şeyi anlamış olur ve o güçlü bir nefretçidir. Kitle lideri anlar sadece ve lideri anladığında her şeyi anlamış olur. Lideri bilen her şeyi bilir. Hakikat liderin bedeninde ve eylemlerinde cisimleşmiştir. Karmaşık fikirler kitle için değildir. Akıl hiç gerekli değildir lider ancak duygudaşlık kurulacak bir varlıktır. Kitle kendi aşağılık kompleksini başkalarından nefret ederek bastırır. Yeni nefretçiler bulunduğu sürece gerçeklerle yüzleşmeye gerek yoktur. Her türlü nefret bu nedenle çok dikkat edilmesi gereken bir duygudur. Her nefret aslında kendi yaşam tarzımıza karşı duyduğumuz şüphenin dışa vurumu olabilir. Yabancı düşmanlığı bu bağlamda da ele alınmalıdır. Nefret eleştiriden ve onaylamamadan farklı bir duygudur.
Kitle hareketinin rasyonelleşmesi ve fanatikler
Kitle hareketlerini lider ancak uygun koşullar gerçekleşmişse başlatabilir. Uygun koşulların gerçekleşmesinin ilk adımı aydın sınıfın mevcut düzenin zaaflarını fikirsel olarak öne sürmeleridir. Entelektüellerin eleştirileri halk nezdinde farklı bir forma evrilecektir ve kitleler için argüman olacaktır. Bunun yanında kitle hareketlerine destek veren herkes aslında onda kendi zaafiyetlerine çözüm arar. Bu çözümü mevcut düzen çözerse kişiler kitle hareketlerinden desteğini çekme eğiliminde olur. Bu kural neredeyse bütün insanlar için geçerlidir. Bir kitle hareketine kalem erbabı öncülük eder, fanatikler ete kemiğe büründürür becerikli eylem insanları ise onu müesses nizam haline getirir. Müesses nizam kurulabilmesi için kalem erbabı ile barışılmalı fanatikler ise kontrol altına alınmalıdır. Her ne kadar fanatik devrimi yapacak gücü kendi körlüğünden buluyorsa da bu körlük düşünsel kısırlık oluşturduğu için artık yetersizdir. Fanatik yeni başlangıçlara uzaktır çünkü zaten kendini beğenmiştir. Her şeyi çözdüğünü, dünyanın kendi kafasındaki basit formüle uyduğunu sanır.
Kitle hareketi başlangıçta son derece duygusal ve kör olarak başlasa da bu haliyle stabilite sağlayamayacağı için dönüşmek zorundadır. Dönüşmezse hareket çeşitli yıkıcı sonuçlara yol açar. En başta da kendisini yok eder. Kitle hareketinin rasyonelleşmesi becerikli eylem insanları sayesinde olur. Hoffer rasyonelleşemeyen kitle hareketlerine Stalin ve Hitler’i örnek verirken Gandhi, Roosevelt ve Churchill gibi isimleri ise kitle hareketini müesses nizam haline getirmeyi başarmış becerikli eylem insanları olarak ele alır. Kitle hareketi müesses nizam olduğunda artık ateşini kaybeder. Kitleler şimdiki zamanla barıştırılmalıdır. “Kitle hareketi artık hüsrana uğramışlara uzak bir umut, hayal ve rüya vadeder. Canlılığının sonunda artık kitle hareketi başarılılar için iktidar aracı, hüsrana uğramışlar için ise uyuşturucu haline gelir.”
Son olarak; yazıda Eric Hoffer’ın Kesin İnançlılar kitabında anlattıkları üzerinden ele aldım. Aslında niyetim güncel olayları biraz bu bağlamda ele almaktı ama böyle olunca da daha felsefi bir temelde kaldı fena olmadı.
Bir Cevap Yazın