Devrimlerin Gerekliliği Üzerine

Terry Eagleton, Azizler ve Alimler kitabında devrim konusunda üç farklı düşünceye sahip insanı kurgusal olarak bir araya getiriyor. Bu karakterlerin çeşitli meseleler üzerine düşüncelerini aktarıyor. Bu üç kişi rastgele insanlar değiller elbette. Birisi İrlanda bağımsızlık mücadelesinin halk kahramanlarından biri olan James Connoly, biri Ludwig Wittgenstein, birisi de Mikhail Bakthin’in kardeşi Nikolai Bakhtin. Yazarın birikimi onun gerçekten de bu kişilerin düşünceleri doğrultusunda konuşmasını sağlıyor. Eagleton’ın İrlanda asıllı olduğu, Wittgenstein uzmanı olduğu ve bir edebiyat kuramcısı olduğu göz önünde bulundurulursa, onun neden bu konuyu en iyi ele alacak isimlerden biri olduğu anlaşılır. Tarafların görüşlerine geçmeden önce şu notu düşmek gerekir. Devrimlerin gerekliliği ve sonuçları üzerine bu üç farklı görüş konuyu çerçevelemektedir. 

Devrimlerin ve kitle hareketlerinin dinamiği bu yazının konusu değildir. Neyin uzun vadede işe yarayıp yaramadığı meselesi oldukça karamsar  düşüncelere yol açacak ve zannedersem bir yere varmayacak bir meseledir. Devrim yerine ıslahatlar yapılması ya da eskiyle yeniyi bir arada götürmenin getireceği sorunlar ayrıca ele alınabilir. Devrimin bir şeyi değiştirip değiştirmeyeceğini, bu değişimin gerçekten halkın yararına mı olacağı yoksa yeni seçkinler mi yaratacağı gibi konuları ele alalım. Connoly İrlanda’nın İngiltere’den bağımsız olabilmesi için hayatını kaybetmiş. Devrimin gerekli olup olmadığı onun belki de soracağı bir soru bile değil. Wittgenstein ise devrimlere karşı kuşkucu. Ona göre bir devrim ya meseleleri olduğu gibi bırakır ya da durumu daha kötüye götürür. Bakhtin ise bu meseleye çok daha yıkıcı bir şekilde bakar. İktidar eğer doğası gereği problem üretiyorsa iktidar kavramı ortadan kaldırılmadıktan sonra yeni bir iktidar kurmak neyi değiştirecektir? Mücadele edilmesi gereken iktidar kavramının kendisidir.

Devrimin halk kitlelerinin durumlarını iyileştirmesi ve Hegelci tanınma mücadelesi üzerine

İrlanda iç savaşının halk kahramanı olan Connoly devrim için mücadele ederken öleceğini fakat onun ölümünün halk denen hantal ama durdurulamaz gücü harekete geçireceğini söylüyordu. O devrimin olmasını sağlamayacak ama ölümü sayesinde halk devrimi benimseyecekti. Devrime olan inancı bu kadar büyüktü. İrlanda, İngiltere’den bağımsız olmalıydı. Bu güçlü düşüncelerin Wittgenstein ve Bakhtin’de olmadığını hatırlayalım. İrlanda milli uyanışı için artık kendi özüne dönme kararı almıştı. Eski İrlandacayı canlandırmaya çalışırlar hemen. Bu çabalar zaman zaman komediye kayar. Okullarda İrlanda fiziği, İrlanda kimyası ve İrlanda biyolojisi öğretilecektir. İngiltere ile ayrışma çabaları her alanda kendini gösterir. Örneğin asil İrlandalılar Saksonlar gibi sıçmayacak, bağırsaklarını düzenleyeceklerdir. Homo Sapiens Sapiens’in birbirinden ne kadar farklı olabileceği bir yana asıl meselenin sınıf mücadelesi olduğunu düşünen yazar İrlanda’nın İngiltere’den ayrışma çabasında mizahi bir yan buluyor gibidir. Eagleton’ın bir İrlandalı ve bir Marksist olarak konuyu ele alışını okumak çok keyiflidir.

Connoly devrimin gerekliliğini ve gerçek doğasını savunur. Kendini bir gerçekçi olarak görür. Parlementer demokrasinin ya da bir iki çuval daha fazla buğdayın dünyaya asla adalet getirmeyeceğin bildiğini söyler. Sanırım devrimin insanların eşitliği hatta gerçek demokrasi adına bir ilerleme olduğunu düşünür. Adaletsizlikler azalacak, İrlanda özgür olarak özgüvenini kazanacak ve geçmişteki görkemli günlerine yine kavuşacaktır. Bir nevi efendi köle diyalektiği işleyecektir. Bozuk düzenin değişmesi için devrim şarttır ve devrimler bir şeyleri düzeltme ve iyileştirme fırsatını sunarlar. Dezavantajlı gruplar devrim sayesinde yeni haklar elde edebilir ve durumlarını iyileştirebilirler. Buradaki grup ifadesine dikkat çekmek gerekir. Eğer devrimden fayda elde eden halk değil de belli bir grup olacaksa bunun bir “darbeden” farkı kalmayabilir. Bu bizi devrim ve darbe arasındaki farkı düşünmeye iter. Darbe ve devrimin farkı tam olarak nedir? Çoğunluğun isteği, çoğunluğun adalet ve eşitliğini arttırmayacaksa devrim yine de meşru mudur? 

Wittgenstein ise devrimin olma ya da oluş şekliyle ilgilenmez. Devrim ne sunacaktır? Bireysel ilerlemeye ve insanın kendini ve hayatı anlamasına yardım etmeyen bir kitle hareketi bireye hangi konuda yardımcı olabilir? Devrim geçmişi bozup değiştirirken yerine ne getirecektir? Bir şeyi yıkmak kolay ama yapmak zordur. Devrimin ateşiyle sorunlar bir süre görmezden gelinebilir fakat rüzgar dindiğinde ne olacaktır? Açlık, sefalet, suç ya eşitsizlikler büyük ihtimalle hala oradadır. Devrim mevcut sorunları çözmemişse bir devrim daha yapmak mı gerekecektir? Üstelik devrim ve eskiden kopuş düşüncesi muallak bir şeydir. İnsanın hayatında bütünsel bir kopuş olabileceği fikri bir yanılsama olduğu gibi kopulacak bir şey de yoktur. Yeni yepyeni bir şey başlayacağı düşüncesi bir fantezidir. Daha devrimin sabahında hayat kendi olağan ritmine dönecektir.

Tarih ve devletin avucunun içine düşmek ya da kaçınılmaz olanın sınırı

Bakhtin devrimin gerekliliği ve gereksizliğini bir yana bırakarak bireysel olarak özgürlüğe ulaşmaktan bahseder. Kahkaha atmadıktan sonra devrim ne işe yarayacaktır ki? İktidar ve otorite doğaları gereği eşitlikçi değildir ve eşitliğin düşmanıdır. Adaletsizliği ve eşitsizliği üreten bir makine gibi çalışır. Öyleyse devrimle iktidarı değiştirmek bir işe yaramaz. Devrim iktidara karşı değil iktidar fikrinin kendisine karşı yapılmalıdır. Milliyetçiliğe karşı temkinlidir o. Dünya bir karnaval gibi olmalıdır. Birçok dil bildiğini ama hiçbirine kendini ait hissetmediğini söyler. Devletin en nefret ettiği şey kahkahadır. Connolly ingilizlerin yonca sembolünden değil silahlı direnişten çekindiğini söyler. Bakhtin ise onların sadece alay edilme ve kahkahadan çekineceğini söyler.

Bakhtin eleştirilere karşı hazırdır. Denecektir ki tarihte hiç böyle bir şey olmamış. Yine denecektir ki devlet olmasa iktidar olmasa herkes her şey kaosa sürüklenir.  Bakhtin bunlara karşı çıkar. Tarih yükünden kurtulmak gerektiğini söyler. Devlet ve iktidar da zaten bu kaosu öne sürerek kendini meşrulaştırır. Bu imkansızdır der. Bir şeyin imkansız ya da kaçınılmaz olup olmadığını anlamak için onu denemek gerekir. Gerçekten neyin kaçınılmaz olduğu kaçınılmaz olan şeyin sınırına gelmeden bilinemez. Sosyalistler de, burjuvanın akıl devrimi de sadece felakete ve ölümlere neden olmuştur.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.080 aboneye katılın
Şiraz Duvarı
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.