Daha önce bilgi ve enformasyon arasındaki fark üzerine bir yazım vardı. Basitçe propaganda ile gerçeği ayırt etmek üzerine bir yazıydı. Basitçe dememin sebebi, yazının sadece bilgi ile “propaganda” gibi bakılır bakılmaz anlaşılan ve işe yarayıp yaramadığı oldukça tartışmalı zavallı bir yöntemi kıyaslamasıydı. Gürültü ve sinyal arasındaki ayrım ise bilgi ve enformasyon ayrımının çok daha ileri aşamasıdır. Devletler ve büyük şirketler için sinyali gürültüden ayırt etmek hayatidir. Bu amaçla onlarca analist ve think tankle çalışırlar. Gerçek işe yarar bilgi, vakit kazanmak, insanları oyalamak ve asıl amaçları gizlemek için kullanılan söylemlerden kesin olarak ayırt edilebilmelidir.
Güç oyununu oynayabilmek için gerekli becerilerden birisi de sanırım gürültü ve sinyal arasındaki farkı anlayabilmektir. Sinyali okuyan diğerlerinden bir adım öne geçebilir. Gürültü medyadaki ve hayatımızdaki toplam veri yığınıdır. Bu verilerin içinde anlamlı olan, gerçekte ne olup bittiğine işaret eden veri seti ise sinyaldir. Gürültü anlamsız olmasa bile, harekete geçme anını kestiremeyip vakit kaybetmeye, yerinde saymaya ya da geri kalmaya neden olabilir. Değerli olan türde bilgi değildir. Siyaset, bürokrasi, devletler arası ilişkiler ve ekonomi bol miktarda gürültü içerir. Gerçekte olup biten ve işlerin nereye varacağını anlamamızı sağlayacak gerçek bilgi yani sinyal ise bizi bir adım öteye taşıyacak olan veridir.
Algıyı yönetmek ve gerçeği yönetmek
Propaganda eskisi gibi değerli değildir. Belki de hiç değerli olmadı ve bu değersizliğini sopa gücüyle gizledi. Rıza propagandayla değil sopa gücüyle üretildi. Bugün sorun propaganda değildir. Her şey gibi propaganda da yeni bir biçim almıştır. Sorun, veri bolluğu arasında bizi ileriye taşıyacak veriyi yakalayamamaktır. Yani gürültü ve sinyali ayırt edememektir. Herkesin kendi oyununu oynadığı dünyada kurum, kuruluş ve bireyler de kendi oyunlarını oynamaktadır. Yönetim bilimi çerçevesinden gerçeği yönetmek ve algıyı yönetmek iki farklı şeydir. Gerçek iyi yönetiliyorsa bile iyi yönetim algısı oluşturulamazsa, “iyi yönetilen gerçek” istenen sonucu vermeyebilir. Borsada bir şirket hak ettiği değeri görmeyebilir ya da iyi işler yapan bir devlet kurumu başarısız görünebilir. Bundan daha beteri ise gerçeği yönetemeyip algıyı iyi yönetmek olabilir. Gerçeğin değil algının peşinden gitmenin sonucu büyük olasılıkla duvara toslamaktır.
Kurum ve kuruluşlar ya da bireyler çeşitli amaçlarla gerçeği gizlemek istediklerinde, gerçeğin anlaşılması çıkarlarına uygun olmadığında, sinyali gizlemek isteyebilirler. Sinyali gizlemenin bir yolu da gürültüyü çoğaltmaktır. Gürültü arttığında sinyali bulmak zorlaşabilir. Sözgelimi halka açık bir şirket geleceğe dönük açıklamalar yaparken; karbon sıfır olmaktan, aldığı sertifikalardan ve sosyal sorumluluk projelerinden bahsedebilir. Sektörün önümüzdeki on yılda %20 daralacağıyla ilgili analizleri paylaşmayabilir. Gerçeğin silinmesine gerek yoktur artık. Gerçekten bahsetmemek ya da gerçeği gürültüye boğmak sinyalin anlaşılmasını zorlaştırır. Sinyalin gizlenmesi sadece ekonomi alanında değil, bütün alanlar için geçer olabilir. Gerçek gizlenmez ama asıl işe yarayacak gerçeklere değinilmez. Sürekli artan üretim, müşteri ya da öğrenci verisi ön plana çıkarılırken bu birimlerden sağlanan faydanın azaldığından bahsedilmeyebilir.
Gürültüyü filtrelemek
Gürültüyü filtreleyip sinyale ulaşmanın kesin bir yolu muhtemelen yoktur. Saf sinyali yakalamak belki hiçbir zaman söz konusu değildir. Yine de karşılaştığımız bir metin ya da söylemdeki sinyali yakalamanın bazı yolları vardır. Bir söylem ya da metin bizi rasyonel gerçeği işaret etmek yerine duygularımızı harekete geçirmeyi deniyorsa buraya bir soru işareti koyabiliriz. İkna etme ve taraf toplama, yaklaşan bir tehlike veya kaçan bir fırsatı işaret ederek acele ettirmeye yönelik söylemler muhtemelen sadece gürültüdür. Mesajın geldiği yere, mesajın inşasına ve mesajı yayanın bundan ne elde edilebileceği dikkate alınmalıdır.
Sinyal gürültüye oranla daha az yöneltme içerir. Çoğu zaman ham veridir. Ham veriyi okumak, sıkıcı olana sadece rakamlara odaklanmak sinyali yakalama açısından önemli bir beceri olabilir. Bunun yanında istatistiğin bile bütün halinde bir gürültü olabilir. Nassim Taleb’in bin gün boyunca beslenen ama binbirinci gün kesilen hindisi akılda tutulmalıdır. Hindiye yönelik ilgi ve bakımı gösteren istatistik değerlerinin binbirinci gün hindinin kesilmesiyle nasıl yerle bir olacağı unutulmamalı. Hindiye yönelik bakımın istikrarına yatırım yapan insanının düşeceği durum bir yıkımdır. Sinyal bu örnekte hindiyi bakıp besleyen adamın bir yandan da bıçağını bileylemesi olabilir. Sinyal bazen duvara toslayacağının bilgisidir.
Gürültü ile ilgili bir gerçek de şudur ki; gürültü artık tüm hayatı kapsamıştır. Her “alan” en önemli ve en değerli olanın kendisi olduğu iddiasındadır. Bilgisayar oyunları, kol saatleri, jeoloji ya sağlıklı yaşam, müzik, tiyatro alanları en önemli olanın kendileri olduğunu iddia ederek bireyleri söz konusu alanla ilgili bir tür “harekete” geçirmeyi hedeflerler. Esasında bunların hepsinin bir pazar ve yapılan gürültü faaliyetlerinin bir reklam faaliyeti olduğundan şüphelenmek için sebepler vardır. Belki burada biraz ihtiyaç duyulan şey rasyonel cehalettir. Tüm bu alanların en önemlinin kendileri olduğu ve bireylerin mutlaka bu alanlarla meşgul olmaları gerektiğiyle ilgili mesajları görmezden gelinebilmelidir. Hayatın kendisi tamamıyla bir gürültü olabilir ve bir adım öne geçmenin yolu tüm bu gürültünün arasında sinyali yakalayabilmek olabilir. Belki de gürültüyü kısınca duyacağımız sinyal hoşumuza gitmeyecektir.


Bir Cevap Yazın