Aliya İzzetbegoviç, Doğu Batı Arasında İslam kitabında din ve İslam üzerine kimi konuları birçok yazar, düşünür ve bilimciden örnekler vererek açıklıyor. Kitap yazarın çeşitli konulardaki düşüncelerini de içeriyor. Müslüman bir entelektüelin felsefeye ve hayata bakışını okuyorsunuz.
Hayatın ve İslamın dualizmi
Darwin ve Michelangelo bölümünde yazar, insanın zekasının hayvanlarda da bulunduğunu, zekanın insani bir şey olmadığını anlatıyor. Fakat sanat ve inanç, insanı insan yapan asıl şeylerdir. Maymunlar alet kullanabilirler, tilkiler bir tuzağı açıkça fark edebilirler fakat bir estetik anlayışları yoktur.
Din insanlık tarihi kadar eskidir. Sanat da öyle. Hayvanlarda böyle bir eğilim görülmez. Onlar hayatı olduğu gibi algılarlar. İnsan ise hurafe üretir. İlk çağlarda bir kadının mağarada bir tabuyu delmesi, ava çıkan kocasınının ölmesinin nedeni olarak görülebilirdi. Hayvanlarda ise böyle inançtan doğan davranışlar yoktur. Sanat ise kaybedilmiş gerçekliğin aranmasıdır. Öyleyse insan sanat ve inanç özelliğiyle farklı bir mertebededir.
Mesela yazara göre (Doğu Batı Arasında İslam) Darwin’in teorisi izafi sayılmaya mahkumdur. Tekamül teorisi insanın ilk dini safhasını tatminkar bir tarzda izah edemiyor ve hatta uygarlıkla ilgili bazı olguları bile açıklamaktan aciz kalıyor. Evrim teorisine karşı bazı düşünceler öne sürüyor. İnsan ve hayvanın bazı özelliklerinden örnekler vererek bu durumun imkansızlığı üzerinde duruyor.
Özet olarak yazar şu cümleyi ifade ediyor: Yalnızca ilim adamları sayesinde hayatı anlamak mümkün değildir. Çünkü hayat fenomen olduğu kadar mucizedir de.
İnsan hayvan olmak istemeyen hayvandır. (A. Camus) Dini tutumun özü bu büyük reddediştedir. Din hayvanların yaptıklarının zıddını yapmanızı ister. Onlar yemekten zevk alır, siz ise oruç tutun. Onlar çiftleşir, siz ise bundan çekinin, onlar sürü halinde yaşar, siz ise inzivaya çekilin, onlar zevk arayıp acıdan kaçarlar, siz ise onlara tahammül edin. Kısacası onlar bedenle yaşarken siz ruhla yaşayın.
Nietzsche, dinin, güçlü olanları aldatmak üzere güçsüzlerce uydurulduğunu, Marks ise, bunun tersini iddia etmiştir. Dinin “uydurulmuş” olduğu farzedildiği takdirde Nietzsche’nin görüşü daha ikna edici görünüyor. Çünkü güçsüzler, ezilmişler, kabiliyetleri daha az olanlar eşitlik isteklerini ancak dini esaslara istinad ettirebilmişlerdir. Dinden başka her şey ve hatta ilim, insanların eşitsizliğini ısrarla teyit ediyordu.
İlim, ahlak ve arasındaki denge
Bunun yanında Doğu Batı Arasında İslam kitabında yazarın eğitim, kitle kültürü ve kentler gibi farklı konularla ilgili görüşleri yer alıyor. Genel olarak şu konuya dikkat çekiyor yazar: Zenginlik arttığı halde ruhsal hastalıklar, suç oranları, kendini öldürme, madde bağımlılığı gibi illetler neden artıyor. Uygarlık ve konfor insanın yapıldığı maddenin tamamı değil.
Sanayileşme ile ormanlar, doğal kaynaklar ve tatlı su kaynakları yok oluyor. Uygarlığın ilmi, gücü ve zenginliği insanın mutluluğu meselesini çözemiyorsa, insanın kökeni hakkındaki dini vizyon hakikat, ilmi olan ise yalandır. Üçüncü bir ihtimal yoktur. Daha sonra kitapta tekrar sanat ve din arasındaki ilişkiden uzun uzun bahsediliyor.
“İlim astronominin çocuğu olduğu gibi, sanat da dinin çocuğudur. Eğer yaşamak istiyorsa, sanat, tekrar tekrar bu kaynağa dönmeğe mecburdur.”
Ahlak ve insanla ilgili bölümde yazar ahlakın dayanağını arayarak ateist ahlakın olamayacağını söylüyor. Bir ateist ahlaklı olabilir ama ahlak da sanat gibi dinden doğar ve ona yaklaştıkça güçlenir. Suçun menfaat sağladığı bu dünyada ahlak mantığa dayandırılamaz. Çünkü çoğu zaman yararlı olan ile ahlaki olan arasında çelişki vardır. Dünya ateist ahlakı deneyimlememiştir çünkü insanlığın kültürü dinlerle ortaya çıktığı için tüm klasiklerde, tüm öğretilerde o gizli olarak bulunur. Nasıl soba söndüğü halde oda bir müddet daha sıcak kalıyorsa, ahlak da ateist dünyada etkisini hala göstermektedir.
Ahlak gibi sanat da değişmez. İlim her devirde değişirken ahlak ilk zamanlardan bu yana aynıdır. İlim adamları sadece kendi devrelerine, şairlerse bütün zamanlara aittirler. Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma anlayışı, Antik Yunan’da, Roma’da ve İncil’de ahlakın özü olduğu gibi günümüzde de böyledir. Platon’un ahlak üzerine söyledikleri bugün hala geçerlidir. Sanat da öyledir. Çünkü sanat bilgi değil idraktir. Mozart 6 yaşında konserler veriyordu.
“Tebaa ve İtizalciler” ve “Toplum ve Topluluk”, “Şahsiyet ve Sosyal Fert” düşündürücü bölümler.
Toplum ve Topluluk
Yazar Doğu Batı Arasında İslam’da aile ilişkileri, nüfusun artması ve boşanmaların artması gibi konulara yer veriyor. Ciddi bir ütopya analizine girişiyor ve ütopyaların neden dindarların inancı olamayacağını açıklıyor. Ütopyalarda genelde aile yoktur mesela. Çocuklar sosyal kurumlar tarafından yetiştirilir. Bütün dinler aileyi insanın yuvası, anneyi de ilk ve yerine kimsenin geçemeyeceği mürebbi olarak telakki ederek yücelteceklerdir. Bütün ütopyalarsa sosyal eğitim, gündüz bakım evleri, kreşler ve çocuk bahçelerinden söz edeceklerdir.
Uygarlık analığı kölelik ilan ederek kadına ondan kurtulmayı va’d etmiştir. Huzur evleri de gündüz bakım evleriyle beraberdir. Onlar da aynı düzenin tezahürleridir ve aslen aynı çözümün iki merhalesini teşkil etmektedir. Biri sun’i doğurmayı biri de sun’i ölümü hatırlatmaktadır. Konforun varlığı ile sevgi ve sıcaklığın yokluğu her ikisinin ortak özelliklerindendir. Her ikisi de aileye karşı olan muhalefetin bir ifadesidir. Bilimsel sosyalizim de bir ütopyadır.
İslam – İki Kutuplu Birlik
Kitabın ikinci bölümünde yazar İslamın şartları hakkında bazı değerlendirmelerek yaparak dinlerin dünyaya bakışını karşılaştırıyor. Yahudilik tamamen burada ve şimdi anlayışına sahiptir. Öteki dünyanın varlığı Yahudilikte şüphelidir. Tamamen motivasyonunu bu dünyadan alır.
Hristiyanlık ise tamamen diğer dünyaya yöneliktir. Bu dünyayı boşvermiştir. Ruhbanlık vardır. İnsanın insan yönünü görmezden gelerek onu melek olmaya yöneltir. Bedeni ve bu dünyayı küçümser. İnsanlardan uzaklaşmayı içe yönelmeyi öğütler. Hz. İsa bir sosyal reformcu değildir. O ruhların kurtuluşuna yönelmiştir. Toplumsal değildir Hristiyanlık, ferdidir. Hristiyanlığın başarısız olmasının nedeninin bu olduğunu söyler.
Kimi yazarlara göre Hristiyanlığın tahakkuk edemeyişi Don Kişot’un ana fikridir. Don Kişot Hz. İsa’nın bir karikatürüdür kitapta. Kitap kimi yazarlarca “Kara İncil” olarak adlandırılmıştır.
İslam ise denge dinidir. Hem ilim hem de dindir. Hem toplumsaldır hem de ferdidir. Hem bu dünyayı hem de diğer dünyayı gözetir. Bu dünyayı küçümsemez. Tabiatı olduğu gibi ve değerli kabul eder. Dünyanın zevklerini reddetmez. Cami ile kilisenin işlevini değerlendirir yazar. Mesela Katoliklerde evlilik bozulamayan bir bağdır. Dini bir işlevdir. Materyalistler ise bu konuda tamamen özgürlüğü savunmuşlardır. İslam ise bu konuda da dengeyi gözetmiştir. İslamiyetin dünya ile ahiret dengesi olduğunun çeşitli örnekleri kitapta vardır.
Anglo-Sakson dünyasından bahseder bir de yazar. Anglo-Sakon dünyası islamiyetin denge anlayışını benimsemiştir. Önemli filozofları bu düşünceye yatkındır. Avrupa’dan farklıdır İngiltere. Şöyle bir bölüm var Doğu Batı Arasında İslam’da konuyla ilgili:
Ne var ki Bacon’la alakalı fakat az bilinen önemli bir gerçek daha vardır. O da, İngiliz felsefe ve ilminin babasının Arapların bir talebesi olduğudur. İslâm düşünürleri ve bilhassa İbn-i Sina, Bacon üzerine muazzam tesir icra etmiştir. Bacon onu Aristoteles’ten sonra en büyük filozof olarak telakki ediyor. Bu gerçek sadece Bacon’un düşünme tarzını değil, fakat bu yolda umumî olarak İngiliz düşünce tarzının bir özelliği olan “ikiliğin” menşeini de belki izah edebilir. Bu hususta ancak pek az bir şeyin değiştiğine ve İngiltere’nin kendi zihniyetine sadıklığına delil olarak muasırımız olan başka bir büyük İngilizin, Bernard Shaw’un şahsiyeti ileri sürülebilir.
Sonuç;
Doğu Batı Arasında İslam, belki çok itiraz edeceğiniz noktalar olsa da sürekli düşünmenizi sağlayacak ciddi bir eser. Kitapta yazılanlar yazarın düşünceleri olmakla birlikte felsefeden dine birçok konuda bilgilenmenize de olanak veriyor. Daha önce karşılaşmış olabileceğiniz meseleler olabileceği gibi hiç duymadığınız ilginç meselelerin kapısını da bu kitap sayesinde açabilirsiniz.
Kitabı buradan satın alabilirsiniz. Kitap aynı zamanda MEB’in öğretmenlere tavsiye ettiği kitaplar arasında.
Bir Cevap Yazın