Oluş ve Bozuluş Üzerine

Yunanca kelimelerle tartışmaya başlanmış, Arapça’ya çevrilip ele alınmış ve Türkçesi oluş ve bozuluş olan bir doğa yasası var. Her şeyin değiştiği, yok olduğu, çürüdüğü üzerine bir yasa. İnsan ölür, odun çürür, madenler bozulur. Var olan her şeyin oluş ve bozuluşa tabii olduğunu biliyoruz. Hava, su, ateş ve toprak biraz düşündürmüş insanları. Bunlar da bozulur mu? Eğer bozulma, çevre etkisiyle değişme ve asıl özelliklerinden birini veya birkaçını kaybetmek ise elbette bozulur demeliyiz.

Evrenimizdeki her şey bildiğimiz kadarıyla oluş ve bozuluşa tabii. Oluş ve bozuluşa tabii olmayan bir “şey” olabilir mi? Yani hiç değişmeyen bir şey. Yoksa her şey değişir mi? Bu soru, Antik Yunandakileri evrenin en başından beri var mı olduğu yoksa sonradan mı yaratıldığını tartışma noktasına da getirmiş. Soruyu unutmayalım. Evrende hiç değişmeyen, oluş ve bozuluşa tabii olmayan bir şey olabilir mi?

Atomların oluş bozuluş halinde olduğunu biliyoruz. Atom altı parçacıklar da oluş bozuluşa tabii midir? Nötrinolar bozulur mu mesela? Maddenin inebildiğimiz en küçük halinin oluş ve bozuluşa tabii olduğunu biliyoruz fakat bulacağımız daha da küçük parçalar oluş ve bozuluşa tabii olmayabilir mi? Kuantum alan teorisine göre bütün varoluş kuantum alanının içinde. Bu kuantum alanı değişmeyen ezeli şeyin kendisi olabilir mi? Bunlar zor sorular sanırım. Bu bilmediğimiz şeylerin oluşturduğu madde bozuluyorsa, maddeyi oluşturan şeylerin de bozuluşa tabii olacağını söylemek belki de hatalı değildir.

Bazı ezeli şeyler

Antik Yunanlı ay üstü ve ay altı alem diyerek evreni ikiye bölmüşlerdi. Ay altı alem oluş ve bozuluşa tabii idi ama ay üstü alem oluş ve bozuluşa tabii olmayan, hep aynı kalan alemdi. Tabii bu Yunan düşüncesi için tek geçerli düşünme biçimi değildi. Antik Yunanlı hiç değişmeyen, ezeli şeyler olduğuna inanırdı. Örneğin Platon’un şu yazdıklarına bakalım:

“Ancak en tanrısal şeyler değişmeden, oldukları gibi kalırlar da ondan. Cisim, bu şeylerden değildir. Gökyüzü ve evren dediğimiz şeyler, Yaratıcıdan mutlu armağanlar almış olmakla birlikte, gene cisim yaradılışındadırlar. Bunun için değişmenin büsbütün dışında kalamazlar.”

Alıntı: Platon. “Devlet Adamı”. (syf:43)

Aristo’nun ise Metafizik’ten şöyle bir cümlesini kaydetmiştim. Belki bağlamından çıkardığım için Aristo’nun düşüncesi hakkında yanlış bir yorumlama olabilir.

“Gelgelelim, yıldızları hiç görmemiş olsaydık bile, herhalde, bildiklerimizin dışında birtakım ezeli varlıklar olacaktı; o halde şimdi de, ne olduklarını bilmesek de, bazı ebedi şeyler olsa gerek.”

Varlık mı değişim mi?

Evren üstü, ya da evrendeki bazı şeylerin oluş ve bozuluşa tabii olmadığını, evrenin temel yasasının entropi, değişim ya da oluş bozuluş olduğunu kabul ettiğimizde evrenin yasasının varlık değil ama değişim olduğunu söyleyebiliriz. Varoluş sürekli olan ve bozulan şeklinde dönüşen bir şey olarak karşımıza çıkar. Onun özü var olması değil, sürekli değişmesidir. Olur, bozulur ve tekrar olur ve tekrar bozulur. Bu oluş ve bozuluş sürecinde varlığı varlık yapan değişmeyen bir öz var mıdır yoksa onun değişmez özü sürekli dönüşmesi midir?

Değişmeyen, ezeli bir şey mi yoksa sürekli değişen ezeli bir şey mi? Varlığa baktığımızda ne görüyoruz? Burada bir başlangıç sorunu vardır elbette. Bu sürekli değişen şeyin bir başlangıcı var mı yoksa o hep var mıydı? Matrix’te başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır diyordu. Evren için bir son tasavvur edebilir miyiz? O son geldiğinde varlık nereye gidecektir? Bunca malzeme ne olacaktır? Hiçliğe geri mi gidecektir? Kendi yasası olan dönüşüm artık son mu bulacaktır? Sonu olamayacaksa başlangıcı da yoktur belki. Bu soruların cevaplarını bilmiyoruz, muhtemelen de bilemeyeceğiz. Bilsek de bu bilgi bir işimize yaramayabilir.

Kare, üçgen ve daire bozuluşa tabii midir?

Evrendeki her şeyin bozulduğunu, bozulmayan bir şey bulmanın zor olduğunu söylemiştik. Peki formlarda durum nedir? Mesela bir kare bozulur mu? Kare ve üçgen form olarak hep varlıklarını korumayacak mıdır? Zihinlerde ya da varoluşta? Bu konu ayrı bir tartışmanın konusu olsun. Şimdilik, kare ve üçgen var mı ki bozulsun diyelim. Hareketin belli şekline verdiğimiz isimler bunlar. Kare ve üçgen aslında belli çokgenlere verilen özel isimlerdir. Diğer çokgenlerden bir farkı yoktur. Dünyayı algılayışımızın dile yansıması ile ilgili bir mesele olmalıdır.

Son olarak; oluş ve bozuluş tartışması belki bir yere çıkmaz fakat başka büyük konularda fikir yürütmeyi sağlayabilir. Varlığın ötesi, duyumsanamayan noktası hakkında duyumsadıklarımız kadarıyla akıl yürütme çabası elbette değerlidir.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.080 aboneye katılın
Şiraz Duvarı
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.