Ben Diye Bir Şey Var mı?

Ben neyim? Benim ne olduğumun bir cevabı var mı? “Ben” vücudum muyum, hormonlarım mıyım, düşüncelerim ya da davranışlarım mıyım? Bunların hepsine birden “benlik” dersek başlıktaki soru boşa çıkar ama merak ettiğimiz şu ise biraz daha düşünelim. Bizi diğer insanlardan ayıran ve bizi biz yapan değişmez bir öz var mı? Bu öz var ise ney?

Bir ben var (mıdır) bende, benden içeri?

İnsanın değişmez bir kişiliğe sahip olmadığını ve kişiliğin fiziki durumlara bağımlı olduğuyla ilgili örnekler var. Incognito ve Zihnin Geleceği kitabı bu örneklerle doludur. Bir maden kazası sonucu beyninin bir bölümü çıkan bir madencinin kişiliğinin tamamen değiştiğiyle ilgili kayıtlar var.

Normalde neşeli, yardım etmeyi seven bir ustabaşı olan Cage, ağzı bozuk birisi haline gelmiş ve bencilce davranmaya başlamıştı. Hatta kadınlara ona yaklaşılmaması tembih ediliyordu.

Zihnin Geleceği / Michio Kaku

ABD’de bir ara Parkinson hastalarına verilen bir ilaç onları kumar oynamaya eğilimli hale getirmiş ve daha önce hiç kumar oynamadığı halde kumarda onbinlerce dolar kaybedenler var. Hastalara verilen bazı hormonların onları depresif ya da mutlu yaptığı biliniyor. Aynı şekilde beyninde sorun çıkan bazı hastaların şiddete eğilimli oldukları (Bir mekana girip rastgele insan öldürecek, annesini ve eşini öldürecek kadar.) ya da ahlaki açıdan son derece sakıncalı konularla ilgilenmeye başladığı biliniyor.

Başta beyin olmak üzere beden sağlığımız ve hormonlarımızın durumu kim olduğumuzu belirliyor. Bu demek ki aslında 1.90 boyunda sarışın biri olsak aynı kişi olmayacağız. Yine ben denilen şeyin sahip olduğu ahlak yargılarının büyük ölçüde genetik ve çevre etkisiyle oluştuğunu biliyoruz. Yani 1.90 boyunda sarışın ve Norveçli olsaydık şimdiki “ben” ile büyük farklılıklar olacaktı.

Tüm kararları alan tek bir zihin yok. Alt zihinlerin rekabeti var.

Kararlarımızı alırken buna tek bir yapı olan zihnimizle karar verdiğimizi sanıyoruz fakat bu bir yanılsama. Alt sistemlerin çarpışması sonucu bir karar alınabiliyor. Örneğin kimi çekici bulduğumuz konusunda verdiğimiz karar bizim değil alt sistemlerin verdiği bir karardır. Birini neden çekici bulduğumuzu bilmeden çekici buluruz. Bu alt sistemler bize sadece nihai karar olarak yansırlar.

Basit bir deney var bununla ilgili. Bir grup erkeğe kadın fotoğrafları gösteriliyor ve hangi kadınları daha çekici buldukları söylenmeleri isteniyor. Erkeklerin çok büyük bir çoğunluğu aynı kadını gösteriyor. Nedenini ise söyleyemiyorlar. Fakat yapılan deneyde herkesin çekici bulduğu kadının göz bebekleri diğer kadınların göz bebeklerinden büyük bu da çiftleşmeye açık olmakla ilgili bir mesaj. Fotoğrafa bakan erkekler bunu anlamasa da alt sistemler bunu anlayarak organizmayı yönlendiriyorlar.

Koku alma, ten renginin açıklığı gibi birçok faktör bu alt sistemin çalışmasını etkiliyor. Alt sistemler kendi işinde uzmanlaşmış ayrı sistemler. Ben denilen şey çoğu zaman bu alt sistemlerin yönlendirmelerinin bir sonucu. Bilinç ise bu alt sistemlerin rekabetinin hakemliğini yapan araç.

Zihinsel olarak, aklımızın sürekli ve pürüzsüz bir şekilde bilgi işleyen, tüm kararlarımıza tamamiyle egemen olan tek bir varlık olduğunu hissederiz. Öte yandan,beyin görüntülemelerinden elde ettiğimiz beynimizin resmi, algıladığımızdan farklıdır. MIT’de profesör olan ve yapay zekânın kurucularından biri olan Marvin Minsky, zihnimizin daha çok birbiriyle yarış halinde olan farklı alt modüllere sahip “zihinler topluluğuna” benzediğini söylemişti.

ZİHNİN GELECEĞİ / MİCHİO KAKU

Kendi kafamızın içinde bile iki farklı kişiyiz.

Sağ beyin ve sol beyin ayrımı bilindik bir meseledir. Biraz daha az bilinen ise bu iki beynin aslında birbirlerinden “farklı” olmalarıdır. Bu farklılığı biz anlamayız çünkü kararları veren ve baskın olan sol beyin diğerini baskılar. Hatta yazar sağ beynin bir tutsakmış gibi değerlendirilebileceğini söyler.

Ayrık beyin hastalarıyla yapılan ilginç deneyler vardır. Beynin bir bölümüne haber vermeden diğer bölümüne sorular sorulabilir bu hastalığa sahip insanlarda ve sonuçlar çok çok ilginçtir. Beynin iki yarım küresi aynı soruya farklı yanıtlar verebilmekteydi. Örneğin hastanın sağ beynine ne olmak istediği sorulunca araba yarışçısı derken, aynı soruya sol beynin cevabı “tasarımcı” oldu.

Kitapta ilginç bir soru daha vardır. Bir doktor bir ayrık beyin hastasına inançlı olup olmadığını sorduğunda sol beyni inanmıyorum derken sağ beyni inanıyorum demiştir. Aynı bedende iki farklı zihin yaşadığı gibi iki farklı inanç da biz farkında olmadan bir arada yaşıyor olabilir.

Tüm bu bilgilerin ışığında ben dediğimiz şeyin yeri o kadar da sağlam gibi durmuyor. Ben ya da biyolojimizden bağımsız bir şeyi tasavvur etmiyor bu görüş. Makinedeki hayalet anlayışına, yani bedende, beden dışı, biyolojiden bağımsız bir ben olduğu fikrine karşı çıkıyor.

2 cevap

  1. 20 Kasım 2022’de bir ekleme yapayım. Döne dolaşa farklı iyi kitaplarda aynı konulara ulaşmak zamanında kayde değer konularla ilgilendiği için memnun hissettiririyor.

    “Whitman’ın şiirlerindeki ana fikir budur. İnsanın bir be­ dene sahip olduğunu söylemek yanlıştır, zira insan bizzat bir bedendir.”

  2. “Beyni incelendiğinde, Albert Einstein’ın büyük ve sıra dışı şekilli inferior parietal lobüllere sahip olduğu anlaşıldı; ki bu yapılar, uzamsal muhakeme ve rakamlarla ilgili sezgilerde görev almaktadır.33 Eşcinsel erkeklerin anterior hipotalamusunda daha küçük bir üçüncü interstisyel nükleusa sahip olma ihtimali yüksektir ve bu nükleusun cinsiyet farklılıklarında rol oynadığı bilinmektedir.34 Hüküm giymiş katillerin ve diğer şiddet yanlısı, antisosyal insanların prefrontal korteks bölgesi normalden küçüktür ve o kadar faal değildir; ki beynin bu bölgesi karar vermeyi yönlendirip dürtüleri engeller.35 Beynin bu önemli özelliklerinin duyulardan gelen enformasyonla şekillenmediği neredeyse kesindir. Bu da zekâ, bilimsel deha, cinsel yönelim ve güdüsel şiddette görülen farkların tamamen öğrenme yoluyla gerçekleşmediği düşüncesini akla getirir.”

    (Boş Sayfa: İnsan Doğasının Modern İnkârı / Steven Pinker sf: 81)

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.068 aboneye katılın
%d blogcu bunu beğendi: