Onu ilk kez 2004 yılında, arkadaşımın evlerinin garajında görmüştüm. Daha önce gördüysem de hatırlamıyorum. Sadece arkasından görmeme rağmen beni bu kadar etkileyen şey, 7. nesil bej bir es7 Civic ’ti.
Gördüğüm anda dikkatimi en çok çeken şey stop lambalarıydı. Lambalar güncel modellerden farklıydı. Ovalleşerek bagaj kapağıyla birleşen bir arka çamurluk ve arabanın arka kısmının en uçlarına yerleştirilmiş bu farklı stoplar… Gerçekten o yıllarda böyle bir stop konumlandırması yoktu. Daha çok stoptan sonra devam eden sac bir kısım olurdu. Örnek olarak 2004 impreza da olduğu gibi. Civic ’te ise stopun üst kısmı açıkta kalıyordu hatta.
Arka kısma özgünlük veren bir diğer nokta ise stopların altından başlayarak aşağı inen tampon kısmının bagaj kapağıyla bir olması yani o kısmın dümdüz olması. Bu da o yıllarda tercih edilen bir tasarım trendi değildi. Stoptan sonraki tamponun başladığı yer şişerek devam eder, bagaj kapağı içeride kalmış gibi görünürdü güncel modellerde (hala da kullanılan bir tasarım modeli). O kısmın düz indiği modeller de var. 5 serisi ya da Marea, Toledo gibi ama onlarda stoptan sonra çamurluklar ile tampon arasında ayrı bir parça var. Bu yüzden es7 Civic ’teki tasarım biraz daha farklı.
Arka kısımdaki bir ilginç husus da bagaj kapağının bitiş çizgisinin ve az önce bahsettiğim stop altındaki tampon başlangıcındaki hafif çökük gibi duran tasarımı. Dikkat ederseniz bu tasarımın biraz daha belirgini şu anki VW araçlarda kullanılıyor. Özellikle mk7 Golf ve Passat’ta.
Bu detaylardan sonra Civic ’in bir Japon olduğunu işaret eden asimetrik konumlandırılmış sis lambası ve bagaj kilidi aracın arka tasarımındaki özgünlüğü taçlandırıyor.
Arka tasarımda özellikle stop lambalarının konumundan ve stopların kendi iç tasarımından dolayı oluşan sakinleştirici etki aracın yan tarafına da geçmiş. Aslına bakarsak bu aracın her noktasında insanı dinlendiren adeta gözlerdeki negatif enerjiyi çeken bir hava var. Önden yandan ve arkadan baktığınızda çizgilerin akıcılığı göze batmaması farların sakin bakışları sizi dinlendiriyor.
Aracın tasarımındaki her noktada bu var. Göstergelerin detaysızlığı kullanılan mavi ve beyaz tonlu ışıklandırma vites topuzunun akıcı tasarımı arka cam altındaki hoparlörleri de kapsayan kısım düz sade ve çok dingin. Yani hiçbir kısım gözünüzü tırmalamıyor dikkat çekmiyor ya da içinizde bir şeylerin coşmasını kudurmasını sağlamıyor. 2017 son kasa Civic ‘e dikkat ederseniz demek istediğimi daha net anlayabilirsiniz. Çünkü son kasa Civic tamamen her noktasıyla insanı heyecanlandıran kışkırtan sıra dışı kinetik bir tasarıma sahip. Es7 ise tamamen dinginleştirici ve rahatlatıcı bir tasarım anlayışında.
Başta dediğim gibi onu ilk gördüğümde sene 2004‘tü ve son kasa bir Civic’ti. Bunun heyecanı da araçtan etkilenmemde önemliydi tabi. Aracı arkadaşımda gördüğüm kadarıyla beğeniyordum ve inceliyordum lakin 2016 yılında aradan geçen on iki yıl sonra babam bir es7 satın almıştı. Araç arkadaşımın babasının aracının km ve otomatik şanzımanı dışında birebir aynısıydı. Evet, beğeniyordum sevdiğim bir araçtı ama onu kullandıkça tasarımındaki detayları keşfettikçe ona olan hayranlığım katlanıyordu. Garajdaki duruşuna asilliğine bazen dönüp dönüp bakıyordum. Araç gerçekten çok elit görünüyordu. On iki yaşında olmasına rağmen hala ”ben buradayım, zamanın seçkin bir arabasıydım, hala da öyleyim” diyordu.
Es7 Civic ‘i böyle kaliteli gösteren şey en başta metalik balköpüğü rengi. Beş kollu jantları sunroofu krom detayları döşemesindeki bej ve kahve tonları araçtaki kalite intibasını artırıyor. Dışarıdan aracın içine baktığınızda koltukları çok şık ve özenilmiş duruyor.
Bana göre ilginç bir nokta da aracın b sütununun kahverengi şişirilmiş gibi duran bir döşemeye sahip olması. Bu renk ve kullanılan malzeme o bölgenin kaliteli görünmesini sağlıyor. Dışarıdan aracın içine ön camından bakarsanız doğrudan b sütunu ve koltuklar görünüyor. Koltuk ve o b sütunun renk zıtlığı araçtaki elit havayı pekiştiriyor.
İç tarafa geçtiğimizde bahsetmek istediğim detaylardan ilki klima kontrol düğmeleri. Araç dijital klimaya sahip olsa da dijital herhangi bir gösterge olmadığı için analog gibi duruyor. Düğmeler de aracın bütünündeki sadelik ilkesine harfiyen uyuyor.
Alt alta yerleştirilen üç makaraya erişim gayet kolay. Başparmağınızla işaret parmağınızın arasındaki doğal boşlukla klimayı kontrol edebiliyorsunuz. Yani tuşları tutmak için fazladan bir gayrete gerek duyulmuyor. Bu kesinlikle tesadüf değil ve düşünülmüş bir tasarım. Makaraların hemen yanındaki teybin her tuşunun üstünde bilgilendirici yazılar var. Klima menfezlerinin bulunduğu kısım da gayet sade.
Gelelim konsol ve koltuklara. Koltuklarda seçilen deseni araç tasarlanırken bana gösterseler ” Böyle desen mi olur arabada kullanılır mı bu hiç” derdim herhalde. Ama araca öylesine yakışıyor ki… Özellikle kapılarda bu desen çok hoş duruyor. Bir es7 ‘de kapıda düz krem bir kumaş kaplıydı(ABD versiyonunda da düz kumaş var) . Onu görünce bu desenin ne kadar yakıştığını anlamıştım. Ve kumaş çok dayanıklı. On iki yaşındaki bir araçta bile tertemiz duruyor. Bu gördüğüm çoğu es7 de böyle.
İç mekânla ilgili söylemek istediğim bir diğer nokta da kapı üstünde ve konsolda kullanılan malzeme. Konsolun orta bölümü sanki kahverengi bir deriyle kaplıymış gibi az bir yumuşaklık var ama cama doğru uzanan kısım ve kapı döşemesinin üst kısmı sert plastik. Ancak plastiklerin üstündeki desen sert plastiği yumuşakmış gibi algılamanızı sağlıyor. Yumuşakmış gibi algılayınca ne oluyor peki? Daha kaliteli daha doğal bir ortamda hissediyorsunuz kendinizi. Bu da ince ve düşünülmüş bir detay.
Bir başka düşünülmüş detay ise el freni ve kol dayama. Koltukların arasından başlayan koltuklardaki kumaşla kaplı olan kolçak sol tarafından sivrilerek vites topuzuna doğru devam ediyor. Kolçağın sağ tarafına ise el freni konmuş. El freninin kolçağın sağında olması daha ergonomik olmuş. Ve el freninin inceliği de tam ayarlı ne kalın ne ince tam kararında.
2010 yılında bu aracın sonraki versiyonuna bindiğimde (sonraki versiyonu aslında 2007 ‘de çıkmıştı.) ilk farkına vardığım şey es7 Civic’te olan kalite intibasının kaybolmuş olduğuydu. Ve hala yeni Civic’ler bana göre bu intibadan uzaktalar.
Özetleyecek olursam es7 Civic bence tamamen bir tasarım harikası. Onu harika yapan şey de bir tasarım felsefesine sahip olması. Tasarlamadan önce belirlenmiş kurallara aracın bahsettiğim gibi her detayında uyulmuş olunması. Kaputtaki çizgilerden tutun da ön farın ve tamponun minimal tasarımı kapı kollarındaki göstergelerdeki yan profildeki sadelik arka stopları koltukları tamamen insanı dinlendiren iyi hissettiren tasarıma sahipler.
Muhtemelen tasarımcısı doğayla iç içe bir yerde şarabını yudumlarken şelale manzarasına karşı ağacın börtü böceğin kuş cıvıltılarının içinde çizmiş onu. Bana öyle geliyor.
Ona hala her bakışımda bir bütün olarak taş gibi duruşu, özgünlüğü, pahalı hissiyatı ve elit havası beni etkilemeye devam ediyor. O sanki sahibini, ona bakanı sakinleştirsin günlük hayattan soyutlaştırsın, dinginleştirsin diye tasarlanmış.
Sizce de öyle değil mi?..
Mehmet karagöz 19.11.2016
Es7 ile ilgili daha detaylı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
Bir Cevap Yazın