Öğrenilmiş çaresizlik popüler kültürde sürekli karşımıza çıkan bir konu aslında. Ne zaman birileri birilerini motive etmek için bir film çekse, kitap yazsa veya hikaye anlatsa öğrenilmiş çaresizlik konusuna değinir. Meşhur fil hikayesi mesela. Filler büyüdüklerinde bağlandıkları minik kazıkları yıkıp gidebilecekken bunu asla denemezlermiş çünkü küçükken dener dener, ayaklarını yara ederler sonra da vazgeçerlermiş. Yıllar geçse bile o kazıklardan kurtulabileceklerini düşünemezlermiş…
Öğrenilmiş çaresizlik psikoloji terminolojisinde yer alan bir kelimedir. Bu kısa fil hikayesinde de anlatıldığı gibi kısaca, organizma bir şeyi sürekli dener ve her seferinde başarısız olursa artık o şeyi denemekten vazgeçer ve durumu kabullenir. Buraya kadar normal fakat sorun şu ki öğrenilmiş çaresizlik zihnin körelmesine neden olur ve deneme başarılı olabilecekken de eski deneyimler yüzünden organizma teşebbüste bulunmaz.
Çok basit bir örnekle; Matematik derslerine girmeye başladığımda fraktallar ve kümeler konusunu beceremedim. Ard arda bu konulardan başarısız olunca daha sonra başarılı olabileceğim rasyonel sayılar konusuna geldiğimde önceki başarısız deneyimlerim beni bu yeni konuya çalışmaktan alıkoyabilir.
Öğretmenden nedeniyle öğrenemiyorsam veya henüz gelişimsel olarak o konuları kavrayacak zihinsel beceri düzeyinde değilsem ve başarısız olursam daha sonra koşullar düzeldiğinde önceki başarısızlıklarım konuyu öğrenmeye çalışma çabamı ortadan kaldırır. Benim dışımda gelişen olaylar karşısında çaresizliği öğrenirim. Çaresizlik kesin değildir fakat benim için artık kesin olmuştur.
Seligman Deneyi ve Bazı Örnekler
Kolay, Kısa, Keyifli Psikoloji kitabından alıntıyla:
Seligman da deneyinde yirmi dört tane köpek alır ve onları üç gruba ayırır. İlk gruba kaçış grubu der ve bunlara düğmeye bastıklarında kesebilecekleri bir şok uygular. İkinci gruba boyunduruk grubu der, bu köpekler düğmeye bassalar bile şok kesilmez. Üçüncü gruptaki köpekler ise kontrol grubudur ve herhangi bir şoka maruz kalmazlar. Yirmi dört saat sonra tüm köpekleri kısa bir çitle iki bölmeye ayrılmış kapalı bir alana götürür ve köpeklere şok verir. Kaçış grubu ve kontrol grubu duvardan atlayıp şoktan kurtulmayı başarırken, boyunduruk grubu şoktan kurtulamaz. Bu gözlemler bilişsel psikolojinin davranışçılığın yerini almasına neden olan bilimsel bir devrim başlatır. Yani davranışlarımızı düşündüğümüz şeyler belirler, sadece görünür bir ödül veya ceza değil!
Mesela çekirgelerle yapılan bir deneyde çekirgeler kavanoza konuyor ve kavanozun kapağı kapatılıyor. Çekirgeler zıplıyor ve kafalarını kavanozun kapağına çarpıyorlar, bir daha ve yine aynı sonuç, bir daha ve yine aynı sonuç… Belli bir süre sonra çekirgeler artık kavanozdan kaçamayacaklarını anlayıp(!) zıplamaktan vazgeçiyorlar. Bunun üzerine kavanozun kapağı açılıyor ve kavanozdaki hiçbir çekirge zıplayıp kurtulamıyor. Yine benzer bir deneyde büyük balıklarla küçük balıklar aynı akvaryuma konuluyor, fakat balıklar bir camla birbirinden ayrılıyor, tabi balıklar bunu göremiyorlar. Ne zaman büyük balıklar küçük balıkları yemek için diğer tarafa yönelseler cama çarpıyorlar. Belli bir süre sonra cam çıkarılıyor artık büyük balıkların cam olmadığı halde diğer tarafa gitmediği gözleniyor.
Davranışlarımızı Düşündüğümüz Şeyler Belirler
Girişimcilik konusundan bahsedilirken, girişimcilerin asla vazgeçmemeleri gerektiği üstünde sıklıkla durulur. Bunun önemi şuradadır; eğer herhangi bir konuda başarılı olmak isteyen kişi işi beceremeyeceğini düşünmeye başlarsa bu hal tavırlarına yansıdığı gibi gerekli motivasyonu kaybeder. Diyelim ki girişiminiz gereği iş yerleri ile antlaşmaya çalışıyorsunuz, ilk birkaç iş yeri sizi reddettiğinde ne yapacaksınız, büyük umutlar bağladığınız reklam kampanyası kimsenin umurunda değilse nasıl davranacaksınız?
Öğrenilmiş çaresizlik kavramı göz önünde bulundurularak başarının sürekli başarısızlığıa rağmen devam edilerek elde edilebileceği akıldan çıkarılmamalı. Konudaki görselleri girişimcilikle ilgili bir sunumdan almıştım. Başarının doğasını anlatan başarılı görseller. “Başarısızlık yollarında yürünmeden başarı sokağına varmak mümkün değildir.” demek uygun olabilir. Vazgeçmeye karar verme ile vermeme durumu başarıya ulaşılıp ulaşılmayacağının belirleyicisi.
Bir Cevap Yazın