“Sosyoloji nedir?” sorusu kapsamlı bir cevap gerektiriyor. Bu soruya, sosyolojiye yaklaşımlar, alt dalları, sosyolojinin ortaya çıkışı, ne tür bir bilim olduğu gibi konuların yanından geçerek, sosyolojinin günlük hayattaki yeri ve pratik karşılığı üzerinden cevap vermek sosyoloji öğrencisi olmayanlar için daha yerinde olabilir.
Yine de şu klasik sosyoloji tanımını yapmadan “Sosyoloji nedir?” konusu hakkında yazılamaz.
“Sosyoloji, insanın toplum yaşamının, insan grupları ile toplumlarının bilimsel incelemesidir” (Giddens, 2008: 38).
Bir başka sosyoloğa göre ise sosyoloji, insan ilişkileri üzerinde özellikle duran ve inceleyen bir disiplindir (Özkalp, 1993).
Benim bu yazıyı yazarken alıntılar yapacağım kitap olan Sosyolojik Düşünmek’te Zygmunt Bauman sosyoloji ve sosyologların hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor:
İnsanların her zaman ve kaçınılmaz olarak başka insanlarla ortaklık, iletişim, mübadele, rekabet, elbirliği halinde yaşamaları ne anlamda önemlidir? Günlük rutinlerin içine iyice daldığımızda, olup bitenlerin anlamı üzerinde pek durup düşünmeyiz; hatta özel deneyimimizi başkalarının başına gelenlerle karşılaştırmaya, bireysel olandaki sosyal olanı, tikel olandaki genel olanı görmeye fırsatımız hiç olmaz; sosyologların bizim yerimize yaptıkları tam da budur. Biz onlardan kişisel hayat hikâyemizin başka insanlarla paylaştığımız tarih ile nasıl örüldüğünü bize göstermelerini bekleriz.
Şuna değinmek gerekir, toplumun birey üzerinde bir etkisi vardır. Birey içinde bulunduğu toplumdan ayrı düşünülemez.
Freud içgüdülerin asla ortadan kaldırılmadıklarını ileri sürer; içgüdüler yok edilemezler ancak “bastırılabilir” ve bilinçaltına sürülebilirler. Onları bu zindanda tutan şey, grup tarafından uygulanan baskıların ve taleplerin içselleştirilmiş bilgisi olan süper egodur. Süperego, Freud tarafından bir benzetme ile, bastırılan içgüdüleri – bilinçaltını- daimi zapturapt altında tutmak için toplumun muzaffer ordusu tarafından “fethedilmiş şehirde bırakılan askeri birlik” olarak anlatılmıştır.
Kişisel tercihlerimizin bir anlamda alt ve üst sınırını içinde bulunduğumuz toplum çizer.
Belli bir aile, çevre, yöre, sınıf ya da ülke içinde doğarız. Sorgusuz sualsiz belli bir ulusun ya da sosyal olarak kabul edilmiş iki cinsiyetten birinin üyeliğini üstleniriz. Orta sınıftan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişsem, muhtemelen yükseköğrenim görmek bana uygun, başarılı ve doyurucu bir hayatın vazgeçilmez koşulu gibi gelecektir; ne var ki eğer şansıma işçi sınıfından bir ailenin çocuğu olmak düşseydi, muhtemelen zorunlu olarak uzun bir eğitim gerektirmeyen, ancak hayatımı kazanmama ve sonra belki de ailemin geçimini sağlamama izin veren bir mesleği hedefleyerek okulu erken yaşlarda terk etmeyi düşünecektim. Demek ki, “özgür seçim” kapasitemi uygulayacağım maksadı grubumdan ediniyorum.
Sosyoloji denince akla gelen birkaç isim var. Şimdiye kadar kendisinden en çok alıntı yapılan sosyologların ilk beşi şu şekilde:
Üniversitelerde sosyoloji bölümünde verilen derslerin içeriğiyle ilgili bir çalışmadan:
Sosyolojinin Pragmatik Karşılığı
Sosyolojinin pragmatik karşılığı bir Amerikan anlayışıdır. Onun toplum sorunlarında kullanılması amaçlanmıştır.
Başından beri, sosyolojinin pratik bir yanının olduğu düşünülüyordu. Sosyolojinin bu özelliği, artan suç oranları, çocuk suçları, alkolizm, fuhuş, aile bağlarının zayıflaması vb. gibi belli başlı sosyal sorunların karşısına çıkarıldı. Sosyoloji sosyal tanınma şansını, nasıl jeoloji ve fizik, gökdelenlerin inşasına yardımcı oluyorsa, aynı şekilde sosyal süreçlerin yönetimine yardımcı olma vaadi üzerine kurdu. Başka bir ifadeyle, sosyoloji kendini sosyal düzenin kuruluşu ve sürdürülmesi hizmetine soktu.
Pratik yararlılık vaadi idari faaliyetin her yeni alanında yankı buldu ve savunuldu. Fabrikalarda ve madenlerde uzlaşmazlıkları çözmek ve çatışmaları önlemek için, savaş yorgunu askeri birliklerdeki genç askerlerin uyumunu kolaylaştırmak için, yeni ticari ürünlerin piyasaya çıkarılmasına yardım etmek için, eski hükümlülerin rehabilitasyonu için, sosyal refah harcamalarının verimliliğini artırmak için sosyologların hizmetlerinden faydalanıldı.
Alıntıları yaparken kullandığım, Zygmunt Bauman tarafından yazılmış Sosyolojik Düşünmek kitabını buradan satın alabilirsiniz. Kitapta benim başta atladığım ciddi konularla birlikte yaptığım alıntılar kapsamlı şekilde ele alınıyor. Kitabın sonunda sosyoloi hakkında ciddi okuma yapmak isteyenler için de bir kitap listesi yer alıyor. Başlangıç kitabı olarak da Anthony Giddens’ın Sosyoloji kitabı öneriliyor.
Son olarak; kitapta “bilinçaltı” olarak geçen çeviri “bilinçdışı” olabilir. Alıntı olduğu için dokunmadım.
Bir Cevap Yazın