Charles Dickens pek şans verdiğim bir yazar değildi. Birkaç kitabına başlayıp, umduğumu bulamayınca bırakmıştım. Çoktan geride bıraktığımızı düşündüğümüz şeylere yeni yaşımızdan baktığımızda manzara değişmiş olabiliyor. Great Expectations yani Büyük Umutlar “Lost” etkisiyle tekrar okumak istediğim bir kitap oldu. Büyük eserlerin adlarının, yazarın kolektif bilinçaltından süzdüğünü düşünürüm. Tüm eser bittikten sonra eserin verdiği ilhamın kitabın adında gizli olduğunu fark ederiz. Neyle ilgilidir bu büyük umutlar?
İnsanın motivasyonu, insanı ilerlemeye iten şey nedir? Zannediyorum ruhun kıvılcımını yakan şey umuttur, her türlü umut. Vaad edilmiş topraklar gibi bir milletin bile varlığını dayandırdığı bir güç olabilir umut. Belki çok büyük bir umut. Başka bir hayatta görüşme umudu belki de en insancıl en bayağı bir şeye ulaşma umudu. Lost’ta Büyük Umutlar kitabı Desmond karakterinin sakladığı kitap olarak karşımıza çıkıyordu ve karakterin favori cümlesi bununla ilgiliydi. “See you in another life brother.” Başka bir hayatta görüşürüz. Desmond’ın bu sözü aslında tüm Lost dizisinin anlattığı hikayenin de en çekici yanıdır. İnsanın en uzak belki bilip bilmeden duyduğu en kuvvetli arzu. Ölümsüzlük isteği. O olmuyorsa da başka başka hayatlarda gezme isteği.
Umut bugüne tahammül etmeyi kolaylaştırıyor ve insana devam etmesi için güç veriyor. Şu var ki, umut bunu gerçekleşerek yapmıyor, gerçekleşme ihtimalini içinde barındırarak yapıyor. Daha fenası ihtimalin gerçekten orada olmaması da durumu değiştirmiyor. Rasyonel bir canlıdan beklenmeyecek bu zaafiyat tuhaftır ki onun rasyonel ya da değil bu dünyayla bağ kurabilmesini sağlıyor. Umutlar ağacın köklerinin ağacı yaşama bağlaması gibi insanı yaşama bağlıyor. Tavşanın havuç gösterilerek koşması gibi insan da umudun peşinde beyhude yere koşuyor belki de. Sadi’nin şair ruhuyla sezdiği gibi, “Öldükten sonra bir ömür daha lazım bize. Çünkü bu hayat sadece umutlanarak geçti.” Doğruysa ne kadar hazin.
Dickens’ın Büyük Umutlar’ı sanattaki çok güçlü bir temanın tohumlarını barındırır. Gayet sıradan bir köylünün hayatına sahip olacak olan Pip’e gizemli bir şekilde bir servetin ve bir Londra beyfendisi olmanın yolu açılır. Pip ablası tarafından büyütülen fakir bir çocuk olarak aslında büyük umutlarla ilgilenmemektedir ama bir şekilde zenginlikle yolunun kesiştiği yerde “Estella” ile tanışması ve bu iyi eğitimli zengin kızı etkilemek istemesi onu büyük umutlar yolunda ilerlemeye iter. Zengin ve iyi eğitimli olunacak ve Estella’nın ilgisi çekilecek ona layık birine dönüşülecektir. Herkesin hayatında karşısına çıkacağını umduğu bu büyük fırsat bu hep içimizde gizliden gizliye taşıdığımız değişim umudu gerçek olmuştur Pip için. Yine de şu vardır ki büyük umutlar aslında belirsizdir. Gerçekleştiklerinde aslında gerçekleşmiş gibi değillerdir.
Aksiyon filmlerinin sorunu ve Kinder sürpriz yumurta
Büyük umutlar ile ilgili bir sorun vardır. Dickens bize bir yükseliş hikayesi anlatır. Parasal yükseliş, cemiyette yükseliş, itibarda yükseliş ve hiyerarşide yükseliş. Biz bu değişimi net biçimde görebildiğimiz için büyük umutların gerçekleştiğine dair bir yanılsamaya kapılırız. Bir şeyler olmuştur evet ama doğuştan bunlara sahip birisi için büyük umutlar nelerdir ya da büyük umutlara eriştikten sonra ne olacaktır? Lacancı arzunun erişilemezliği, biz ona eriştiğimizi sandığımız anda yer değiştireceği gerçeği büyük umutlar için de geçerlidir. Elinde kırk anahtar varsa bile arzu kırk birinci kapının arkasındadır.
Sinemada aksiyona dayalı hikayeler biraz tehlikelidir. Bana bir sorun varmış gibi gelir bu filmlerde. Bir insan ya da grup bir şeyler yapmak istemektedir fakat bir başka insan ya da grup buna izin vermek istemez. Eğer konuyu böylesine önemseyen iki grup ortaya çıkmasa ortada hikaye kalmayacaktır. Çok yapaydır bu. Sözgelimi Lost’u düşünelim. Canavarın adadan ayrılması kimsenin umurunda olmasaydı ya da bir grup insan canavarı adada tutmaya niyetlenmeseydi, bu uğurda canlarını ortaya koyacak kadar bu konuya önem vermeselerdi tüm sahneler anlamsızlaşırdı. Matrix’te Neo’nun ya da diğerlerinin sadece uyum sağladığını simülasyon konusunu bu kadar ciddiye almadıklarını düşünelim. Aksiyonun gerçek doğası çok ilkeldir ve çoğunlukla asla izlemeye değer değildir. Aksiyon ve yücelik doğaları gereği bir arada bulunamaz bence.
Aksiyonun aslında olmaması gereken yerde olmaya çalışması gibi büyük umutlar da yani arzu da ancak başka büyük umutlara doğru uzanan bir köprü oduğu için orada olmamalıdır. Arzu sadece başka arzuyu doğurur ve belki de yücelik ve arzu aynı yerde bulunamazlar. Zizek, Kinder sürpriz yumurtayla ilgili söylediklerinden yola çıkarak şunlar söylenebilir, sürpriz yumurta arzu üretim mekanizmasının mini bir modeli gibidir. Çikolataya ulaşma arzusuyla paket açılır ve çikolataya eriştikten sonra umulmadık yeni bir arzunun habercisi olan yumurtadaki oyuncağa geçilir. Yumurtadaki oyuncağın ne olduğunun bilinmemesi arzunun rastgeleliğinin, kendi kendine var olduğunun ve aslında nesneye yönelik olmayışının kanıtı gibidir. Çikolata arzusu yerini hemen oyuncak arzusuna bırakır ve sürpriz yumurtadaki oyuncak her seferinde değiştiği için döngü devam eder. Büyük Umutlar, bu kısır döngünün hem bir sonuca ulaşmayacağını hem de yaşamı var ettiğini hatırlattığı için değerlidir.
Bir Cevap Yazın