İnternet Dönüşürken Ulusal Politikalar

Açık ve özgür bir internet demokrasimizin gelişmesi için olmazsa olmaz bir şey. İnternet bireylere kendi güç alanlarını oluşturma imkanı verdiği için hakim otoriteye rağmen bir şeyler söylenebilmesine olanak veriyor. Bu hakim otorite bazen ülkeleri yöneten iktidarlar bazen başka ülkeleri yöneten otoriteler bazen de interneti avucuna almış şirketlerin kendi otoriteleri. Brezilya X’i yasaklar, ABD müttefiklerinin ne haltlar yediği bilinmesin diye sosyal medya şirketlerine talep iletir, X işine gelmeyen gönderileri gölgeler vs. İnternet demokrasi ve parrhesia bu ve fazlası olumsuzluklara rağmen birbirini güçlendirmeye devam edecek gibi görünüyor.

İnternetin tamamen devletlerin ve şirketlerin otoritelerinden kurtulması için sanırım gerekli formül merkeziyetsiz internet. Gidaşat şimdilik iyi görünmese bile merkeziyetsiz internet “fikir” olarak ortaya çıktı. Bu da bir şeydir ve belki de dönülmez bir şeydir. Belki beklenenden çok farklı bir biçimde kendini var edecektir. Mevcut internetteki hangi sorun yeni bir interneti zorunlu kılmaktadır ya da kitleler demokrasiye ve ifade özgürlüğüne aç olduğu için mi internet dönüşecektir? Bunlar ayrı sorulardır fakat mevcut internet artık biraz tuhaflamış haldedir.

Sanırım artık uluslar üstü, devletlerin bile söz geçiremediği çok uluslu şirketler miti yıkılmıştır. “Halka açık” Mc Donalds, Rusya’ya yaptırımlar sonucu tası tarağı satıp gitti. Arkasında ABD olmayan bir Youtube bir ülkede çok daha kolay yasaklanacaktır. Arkasında Almanya olmayan Volkswagen pazarını Almanyayı arkasına almış şirketlere kaptıracaktır. Çinli şirketlerin Çin siyaseti ile göbekten bağı ise inkar bile edilemez. Şirketler siyasi otoriteleri, siyasi otoriteler ise şirketleri besler büyütür. Burada karşılıklı faydalar vardır elbette. Bugün şirketler doğal siyasi otoritelerle işbirliği halindedir ve daha serbest oldukları alan para kazanma biçimleridir.

İnternet, şirketokrasi anayasasının birinci maddesi gereği zaman içinde kar maksimizasyonu için uygun hale gelmiştir. Özellikle sosyal medya araçları platformda daha fazla kalmamız için ilgimizi sürekli tutmaya çalışmaktadır. Harcadığımız zaman karın hammaddesidir. Kullanıcıları ekranda tutmanın yolu onları tahrik etmektir. İlgimizi çeken konular artık sürekli sürekli karşımıza çıkarak platformları daha uzun kullanmamızı hedefler. Irkçılık, otomobiller, sinema vs. Her ne ilgimizi çekiyorsa bize bu sunulur. Ne var ki ilgimizi daha çok tartışmalı konular çekmektedir ve her türlü yalan haber, iftira ve komplo teorisi ekranlarımızı kaplamaktadır. Belki sorunun temelinde insani zaaflar vardır ama şimdilik durum budur. İnternetin bu durumu kötü müdür, yoksa zaten olması gereken mi olmuştur? Bu işin kısa ve uzun vadede ne gibi etkileri olur? Bunlar ayrı konulardır.

Bilişim ekonomisi ve üstyapıya yansımaları

İnternetle ilgili yukarıdaki sorunlar nihayetinde kültür sorunlarıdır ve kültür teknik ile kıyaslandığında bir parça küçümsenebilir. İnternetin ne olduğu ve gideceği yer ile ilgili tartışmalar esasında onu geliştirmeyen milletlerin sadece uzaktan takip ettiği bir mesele olarak kalacaktır. Teknik ortaya çıkmadan kültür ortaya çıkmayacaktır. Altyapı üstyapıyı belirler ilkesi burada da geçerlidir. Teknoloji ortaya çıktığında kültürü de dönüştürür. Bu anlamda bilişim sistemlerine gerçekçi bir bakış işin ekonomik yönüyle ilgili olmalıdır. Ülkemizde kamu kurumlarının Microsoft Windows ve Microsoft Office ürünleri için yaptığı yıllık ödeme bir Ekşisözlük kullanıcısının kaba hesabına göre 92 milyat TL. Ne kadar doğru tartışılır ve teyidi zor bir veri. Miktar yarısıysa bile rakamlar korkunç.

Sosyal medya çok fazla insanın aynı anda etkileşime girmesine izin veren bir programdır. Tıpkı interneti var eden cihazların sahip olduğu işletim sistemleri gibi programlardır. Bu programlara sahip olmak hem teknik hem de ekonomik üstünlük anlamına gelir. Kültürü bir yana bırakalım, ülkemiz özelinde bilişim teknolojileriyle ilgili çok olumlu teknik gelişmeler var. Özellikle kamu için Microsof Windows ve Microsoft Office’ten kurtularak alternatiflere geçmek için büyük bir fırsat var. Bu fırsatlardan biri TÜBİTAK ULAKBİM tarafından geliştirilen Debian Gnu/Linux tabanlı Pardus OS ve Türksat tarafından geliştirilen Belgenet.

Pardus, evrensel işletim sistemi olan Debian altyapısını kullanan bir işletim sistemidir ve kamu kurumlarında kullanım oranı hızla artmaktadır. Pardus kurulu bilgisayarlar için işletim sistemi ücreti ödenmez. Bunun yanında bu sistemler bazı açılardan daha güvenli olabilirler. Gnu/Linux tabanlı işletim sistemleri Microsoft Office yerine yaygın olarak başka bir yazılım olan LibreOffice yazılımını kullanırlar. Bu yazılım belli başlı işler için yeterli olsa da Microsoft Office için ne kadar alternatif olduğu tartışmaya açık bir konudur. Kamunun Pardus’a geçmesindeki bir engel biraz da Microsoft Office’e olan bağımlılıktır. Türksat’ın geliştirdiği Belgenet ise bu sorunu çözme kapasitesini taşımaktadır. Kendi içinde metin editörü ve şablonları olan bu yazılım Microsoft Office’e yönelik ihtiyacı çok büyük ölçüde yok edebilir. Belki de yüzde yüz oranında.

İnternetin dönüşümünü konuşurken konunun bu işin temeli olan ekonomiye gelmesi kaçınılmazdı. Çok başarılı sosyal medya projeleri gelir modeli oluşturamadıkları için yok oldular. Bir sistemi teknik ortaya koyabilse de onu yaşatacak olan sağladığı ekonomik değerdir. Bu durum Google satın alana kadar Youtube için bile geçerliydi. Twitter uzun süre benzer sorunlar yaşadı. İnternet dönüşürken ulusal politikalar sanırım bu yönde olmalıdır. Bildiğimiz anlamda o eski harika internet ölüyor olabilir. Gerçek kullanıcılar interneti pasif şekilde izlerken botlar ve yapay zekalar onu oluşturuyor olabilir. Önce bilişim devlerine olan köklü bağımlılıktan kurtulmalıyız. Kendi teknolojilerimizle kullandığımız yazılımlardan elde edilen gelirle arge yatırımları yaparak interneti geliştirmek gerekli. Teknikteki gelişme beraberinde kültürel gelişmeyi de getirecektir.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.078 aboneye katılın